Bir Kariyerin Ardından: Ali Eren Beşerler
“Valerenga maçının bitiş düdüğü çaldığında çok utandım” diyen Beşiktaşlı eski futbolcu, taraftarların “facia” olarak hatırladığı maçı böyle anlatıyor
Kahramanım olduğunu söyleyebileceğim kimse yok. Çünkü küçükken bir gün milli takımda oynayacağım ve Beşiktaş forması giyebileceğim aklımın ucundan geçmezdi.
“Benden futbolcu olur” dediğim ilk an Gençlerbirliği A takımından ümit milli takıma seçildiğim zamandı. Beşiktaş’ın kapıları bana o şekilde açıldı. Takımdaki birçok futbolcu zaten milli takımlardan arkadaşlarımdı. En büyük desteği aynı mevkide oynamamıza rağmen Recep Çetin’den gördüm.
BRİEGEL’İN KURBANI OLDUM
En büyük pişmanlığım, kariyerimin en önemli sakatlığını yaşadığım Antalyaspor maçında oynamaktır. O maç hayatımı tamamen değiştirdi. Zaten sakat sakat oynadığım için oynamak istememiştim ama Briegel çok ısrar etmişti. “Zorlanırsan seni oyundan alırım” demişti ama ona fırsat kalmadı!
Gördüğüm en sert teknik direktör Nevio Scala’dır. Bizi öldürüyordu! 10 defa bin metre koşardık, 10 defa 100, 10 defa 40 ve sonunda 10 kez 20 metre! Ormanda koşardık ve aralarda ciddi yokuşlar vardı. Her köşe başına bir hoca dikerdi ve kolumuzdaki polar saatleri didik didik incelerdi. Bir kere idmana geç kalmamak için emniyet şeridine girmiştim. Polis beni durdurup ceza yazdı. Ona ödediğim para geç kaldığımda kulüpten yiyeceğim 5 bin liralık cezanın yanında hiçbir şeydi. Cezayı kestikten sonra rica ettim, yolu açıp beni idmana yetiştirdi.
En çok utandığım an, Valerenga maçının bitiş düdüğünün çaldığı andı. İlk yarı 3-0 önde olduğumuz maçı 3-3 berabere bitirdik. İkinci yarıda Şifo Mehmet’in takım arkadaşlarımızdan birine vermek yerine kendisinin kullandığı ve kaçırdığı bir pozisyondan sonra takıma bir şeyler oldu. Kornerden yediğimiz ilk golden sonra da dağıldık. O golde top benim üzerimden geçerek ağlara gitmişti. O maçtan sonra hiçbir futbolcu günlerce insan içine çıkmadı. Trafikte bile arabasının camını açıp söylenen insanlar oluyordu.
FUTBOLDAN BAŞKA BİR ŞEYDEN ANLAMAM
Futbol benim için hayat demek. Futbol olmasa deliririm. Başka bir işten anlamıyorum. Futbolu bıraktıktan sonra bir restoran işine girdim, batırdım.
En unutulmaz kadro benim için Beşiktaş’ın 100’üncü yıl şampiyonluğunun kadrosuydu. Şampiyon olduğumuzda Balmumcu’dan stada doğru 5 kilometrelik bir bayrak açılmıştı. Gördüğümüzde gözlerimize inanamamıştık. O kadronun arkadaşlığını başka hiçbir takımda görmedim. 16 kişi birlikte yer, birlikte gezmeye giderdik. O sezon 85 puan almıştık. Diyarbakır’daki maçımızı kaybetmemiş olsak bir kez daha namağlup şampiyon olacaktık.
En unutulmaz derbi deyince aklıma iki maç geliyor. Biri Kadıköy’de Fenerbahçe’yi yenip üçlü çektirdiğimiz maç; Tümer atılmıştı ve biz 10 kişiyle maçı çevirdik. Bir de 100’üncü yılımızda Ali Sami Yen’de Galatasaray’ı yendiğimiz maç. O maçı unutamama sebebim de İbrahim Üzülmez’in sağ ayağıyla gol atmasıydı. Fatih Terim çıldırmıştı.
Süleyman Seba benim için baba demek. Bize kızdığı anlarda bile onu çok seviyorduk. Bir seferinde bana bütün yöneticiler bir olup imza attıramamıştı. Başkan bana “Niye imza atmıyorsun?” dedi. “Hemen başkanım” dedim ve koşarak gidip imza attım.
(röportaj: hilal gülyurt- fourfourtwo)