Hürriyet Gazetesi’nin Okur Köşesi’nde bugün birinci haber Aziz Yıldırım’ın mektubuydu. Gazetenin okur temsilcisi Faruk Bildirici, bu mektubu yayınlarken, mektubun şikayet konusu olan Fenerbahçe muhabiri Ahmet Ercanlar’ın cevabını da köşesinde kullandı:
“Aziz Yıldırım’dan mektup
FENERBAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım, Hürriyet spor muhabiri Ahmet Ercanlar’a iki gün öncesine kadar uyguladıkları akreditasyon yasağını ve Ercanlar’ın bir tweet’ini eleştirdiğim yazıma yanıt gönderdi.
Ercanlar’ın hakaret içeren tweet’i nedeniyle özür dilediğine dikkat çeken Yıldırım, mektubunda özetle şu görüşlere yer verdi:
“Kamuoyuna bir kesim tarafından bilinçli bir şekilde empoze edilen spor muhabirlerinin aleyhte haber yapmasını istemediğim şeklindeki önyargı inşasını üzülerek görüyorum. Bir kez daha ve önemle ifade etmek isterim ki, aleyhte yapılan doğru habere, haber aleyhte de olsa doğruluğu sebebi ile saygılıyım ve en ufak bir tepkim olamaz. Ancak yalan haber kulübümüzün lehine de olsa asla kabul edemem ve karşı dururum.
Twitter takipçilerinden birine yönelik ağır ifadeler kullanıp, daha sonra bundan pişman olarak takipçisinden hassasiyetle özür dileyen Ahmet Ercanlar’ın neden aynı hassasiyeti, 25 milyon taraftarı olan (bir bölümü muhakkak ki Hürriyet okurudur) Fenerbahçe camiası için göstermediğini merak ediyorum.
Bunun somut örneklerinden birisi, 18 Ekim’de deplasmanda oynadığımız Kayserispor maçının ardından soyunma odasında ortalama sadece 1 dakika kalmama rağmen, bu durumun Ahmet Ercanlar tarafından 45 dakika soyunma odasında kaldığım şeklinde haberleştirilmesidir.
Bu tamamen kulaktan dolma bir iddiadır ve sırf gazete sayfalarını doldurmak adına kurmaca bir senaryo ile gazete sütunlarına taşınmıştır. İddianın ciddiyeti için, söylemediğim sözler söylenmiş gibi yansıtılmıştır. Söz konusu gazeteci günü kurtarmıştır ama okuyucular kurgu bir haber ile kandırılmıştır. Beklentim, bir takipçisinden dahi özür dilemeyi bilen bu gazetecinin söz konusu haber ile alakalı olarak okuyucularından da aynı hassasiyetle özür dilemesidir.”
Öncelikle belirtmeliyim ki, Yıldırım’ın “doğru haberi aleyhte de olsa saygıyla karşılayacağı” yolundaki sözleri sevindirici. Ama sanırım akreditasyon yasağı konusunda kendisiyle farklı düşünüyoruz. Bir gazeteci yanlış haber bile yazsa izlediği kurum tarafından yaptırıma maruz kalmamalı. Hürriyet gazetesi zaten yayınlanan her içeriği Yayın İlkeleri ve Okur Temsilciliği ile denetliyor; yanlış olduğunda açıkça düzeltmekten kaçınmıyor.
Peki, Yıldırım’ın belirttiği gibi Kayserispor maçından sonra yaşananlarla ilgili haber hatalı mıydı? Bu eleştiriyi, haberi yazan Ahmet Ercanlar’a sordum:
“Aziz Yıldırım, Kayserispor karşılaşması sonrası soyunma odası koridorlarına gazetecilerin önünden geçip girerek yaklaşık 45 dakika sonra çevresinde, önünde Volkan Demirel ve yanında yöneticiler olduğu halde çıkmıştır. İçeride ne yaptığını, nereye girdiğini, kiminle ne konuştuğunu hem dedikodudan uzak gazetecilik tarzım hem de bilmediğim için yazmadım. Yıldırım’ın soyunma odasında 45 dakika kaldığı haberde tek cümleyle geçmiş, geniş çaplı haberimin diğer kısımları ile ilgili Fenerbahçe Kulübü’nden itiraz gelmemiştir.”
Kayseri’deki maçı izleyen yerel spor muhabirler ile de konuştum. Onlar da “Yıldırım’ın soyunma odasına giden koridora girdikten sonra yüksek sesle konuştuğunu ama hemen basın odasının kapısının kapatıldığını” söylediler. Yani Yıldırım’ın soyunma odasına ne zaman girdiğini gören gazeteci yokmuş. Sadece koridora girip çıktığı görülmüş. O süre de 45 dakika kadar uzun değilmiş.
Dolayısıyla Yıldırım’ın söylediği, “soyunma odasında ortalama 1 dakika kaldığı” ifadesini doğru kabul etmek durumundayız. Haberde iki kez geçen “45 dakika” ifadesi düzeltmeye muhtaç.
Ayrıca “Soyunma odasında da yüksek gerilim” kutusunda olayın Kayseri’de geçtiği yazıyor. Fakat haberde o paragraf “Samandıra Tesisleri, soyunma odası” diye başlıyor. Olayın hangi soyunma odasında yaşandığı da biraz karışmış.
Yıldırım itiraz etmiyor ama benim dikkatimi çekti. 20 Ekim’de yayınlanan haberin başlığı “Çanlar Terraneo için çalıyor”. Aradan tam 20 gün geçti. Terraneo hâlâ görevde…”