“Benim içim rahat değil” diye bir yazı yazmıştım son Milli takım analizimde.
Bizim için puanların hayati önemi olduğu dönemde, Letonya ile oynuyorduk. Öne geçtiğimiz maçta son dakikalarda yediğimiz golle 1-1 berabere kalarak çok önemli 2 puan yitirmiştik. Bu maç EURO 2016 için bize ağır bir darbe vurmuştu. Hem sahadaki futbol hem de sonuçlar umut verici değildi açıkcası.
Sonra ne oldu?
Fatih Terim, adı “tecrübe” olan sihirli ve çok kıymetli cümleyi hayata geçirdi. Sahaya sürdüğü takıma, kendine has nam salmış motivasyonlarının yanında, sabırlı oynamayı da öğretti. Letonya maçından sonra Hollanda ile ya tamam ya devam maçı oynadık. 90 dakikada rakip kaleye 4 kez gittik 3’ünde golü bulduk ve maçı 3-0 kazandık. Bu maç milat oldu. Bundan sonra puan kaybetme lüksümüz yoktu ve sırasıyla; Çek Cumhuriyetini 2-0, İzlanda’yı 1-0, Katar’ı 2-1 yendik. Son olarak Yunanistan ile 0-0 berabere kaldık. Arda’nın önderliğinde ve özellikle benim çok önemsediğim sabırlı oyunlarla bu başarılı sonuçlar ortaya çıktı.
Şimdi içim şimdi rahat mı? Yine değil, ama en azından sahada körü körüne hücum etmeyen, sabırlı oynayan ve her an maçı kazabilecek bir Milli Takım var.
2015’i yenilgisiz kapatmak büyük başarı. Kazanmak bir alışkanlıktır ve bizim genç oyuncularımız bunun farkına varmış durumdalar.
Yunanistan maçında tek eksiğimiz gol yollarındaki becerilerimizdi. Burak Yılmaz’ın takıma katılması ile bu sıkıntıları da aşacağımızı düşünüyorum.
Takıma sonradan katılan genç oyuncuların hiçbiri sırıtmadı. Özellikle Ahmet Çalık’ı soğukkanlı ve bir stoperde olması gereken kendine güvenli oyunu ile çok beğendim. Bu kadroyu bozmadan üzerine Selçuk ve Burak gibi tecrübeli oyuncuları da eklediğimizde etkili bir takım olabiliriz.
Gelecek bizim ve genç oyuncularımız bunu başarabilecek kalitedeler…