Gelişen teknolojinin gerisinde kalmamak için her zaman kendisini yenilediğini ifade eden Fehmi Özgüler, 1995’li yıllarda digital fotoğraf makinaları çıkınca bir ara basın hayatının sonunun geldiğine bile inanmış. | |
Yazılı basının olmazsa olmazı, haberin onaylayıcı unsuru, görselliği ile zaman zaman görüntününde önüne geçen her fotoğrafın ayrı bir hikâyesi var. Bu karelerin sayfaları süslemesi ya da ekranlara yansıması da bir foto muhabirinin emeğinin ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.Teknoloji her alanda olduğu gibi fotoğrafçılık alanında da önemli ilerlemeler katetti. Foto muhabirliğinin dününü ve bugününü yaşayan, gelişmeyi bire bir yaşayan Fehmi Özgüler’le, fotoğraf makinesi, deklanşör ve vizörün arkasından gördüklerini, manüelden, dijitale geçiş sürecini unutulmayan manşetleri konuştuk.FEHMİ ÖZGÜLER: DİGİTAL MAKİNE ÇIKINCA DÜNYAM KARARDI
Spor basının emektar foto muhabirlerinden Fehmi Özgüler, part time olarak başladığı meslek hayatında tam 40 yıldır futbol sahalarında çektiği resimlerle gazeteleri süslemeye devam ediyor. 1945’te Balıkesir’de doğan emektar gazeteci, 1963’te İstanbul’a gelir ve İSKİ’de çalışmaya başlar. 1971’de hayatını Nuriye hanımla birleştiren Fehmi Özgüler aynı yıl içinde Cumhuriyet Gazetesi’nde part time olarak gazeteciliğe başlar. İSKİ’de şebeke teknisyeni olarak işe başlayan emektar gazeteci, emekliliğinden önceki son 15 yılında ise İSKİ Genel Müdürü’nün basın danışmanı olarak görev yapar. 1994 yılında İSKİ’den emekli olan Fehmi Özgüler, basın hayatındaki 40 yılında Güneş, Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazetelerinde görev yapar. Özgüler hâlâ Sabah Grubu’ndaki meslek yaşantısını da devam ettirmektedir. Meslek yaşamı boyunca 100’ün üzerinde futbol maçı için yurt dışına giden 66 yaşındaki kurt gazeteci, iki Dünya Basketbol Şampiyonası ve 5 Avrupa Basketbol Şampiyonası takip etti. 40 yıldan beri gazetecilik yapan Fehmi Özgüler, herkesin “Bu işi ne zaman bırakıyorsun?” sorusuna ise şu cevabı veriyor: “Şu anda gücüm ve hırsım yerinde. Gücüm yerinde olduğu sürece daha buralardayım. Kariyerim boyunca almış olduğum ödüllerin sayısını zaten unuttum.” diye konuşuyor. DİGİTAL MAKİNELER ÇIKINCA MESLEK HAYATIM BİTTİ SANMIŞTIM Spor basınında uzun yıllardan beri görev yapan Fehmi Özgüler, gelişen teknolojinin gerisinde kalmamak için her zaman kendisini yenilediğini ifade ederek, 1995’li yıllarda digital fotoğraf makineleri çıkınca bir ara basın hayatının sonunun geldiğine bile inanmış. Emektar gazeteci o dönemi şöyle anlatıyor: “Yıllarca analog makine ile çalışmıştık. Bir anda hayatımıza digital makineler girdi. Ben de ilk başlarda basın hayatımın sonuna geldiğine inanmıştım. Artık bu işi yapamayacağımı ve mesleği bırakacağımı sanmıştım. Ben azmederek digital sorununu en kısa zamanda çözerek, bugünkü başarıyı elde ettiğimi söyleyebilirim. 66 yaşında olmama rağmen hâlâ Sabah Gazetesi’ndeki görevime devam ediyorum. Digital makineler foto muhabirlerinin işini çok kolaylaştırdı. Artık kaliteyi daha rahat yakalayabiliyoruz. Bir resmi çekiyorsunuz hemen ekranda görüyorsunuz, beğenmezseniz hemen silip atıyorsunuz.” Digital makinelerin spor basınına getirmiş olduğu avantajlardan bahseden Fehmi Özgüler, yeni nesil gazetecilerin birbirine disket vererek resim attığını ve aynı resmin 4-5 gazetede birden yayınladığını belirterek bunun da kendi gelecekleri adına sıkıntılar yaratacağı konusunda onları da uyarmaktan geri kalmıyor. GÜNÜMÜZ GAZETECİLERİ ÇOK ŞANSLI Kurt gazeteci, yeni nesil gazetecilerin haberlerinin ve resimlerinin gazetelerde çok rahat yer aldığı için çok şanslı olduklarını söyledi. Spor basınının ‘Enişte’ lakaplı Fehmi Dedesi, mesleğe ilk başladığı yıllarda küçük bir haber veya resmin çıkmasının herkesi çok mutlu ettiğini dile getirdi. Özgüler, “1971 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde 26 kişi çalışıyoruz. 4 tane foto muhabiri arkadaşımız var. Gazete sayfasına girecek küçük bir resim veya haber bizi mutlu ederdi. Ancak günümüzde gazetelerin spor sayfaları çoğaldı. 4-5 tane spor gazetesi var, ne çekseniz ne yazsanız sayfalarda yer alıyor. Bugünün nesli teknolojik olarak da her türlü imkana sahip.” ANILAR ANILAR ANILAR Spor basını içinde 40 yıldır çalışan bir kişinin tabii ki anıları fazladır hem de ilginçtir. Fehmi Özgüler anılarından birkaç tanesini şöyle anlatıyor: Fehmi Özgüler, foto muhabirliği yaparken görevli olarak gittiği bir gün maça yardımcı hakemin birisi gelmediği zaman maçta yardımcı hakem olarak görev aldığını da açıkladı. İşte Fehmi Özgüler’in o maçlarla ilgili anısı: “Cumhuriyet Gazetesi’nde amatör maçlarda görev yaptığım yıllarda\Özcan Oal ve Haşim Gökalp hakemlik yapmaya başlamışlardı. Eyüp Stadı bana yakın olduğu için sabah 09.00’daki Okmeydanı genç takımının maçı vardı. İlk maçın orta hakemi Özcan Oal idi. 1. yan hakem ise Haşim Gökalp idi. Ancak 2. yan hakem ile yedek hakem gelmemişti. Özcan Oal bana dönerek, ‘Senin futbolcu lisansının olduğunu biliyorum. Bu nedenle bana yardımcı hakem olarak 15 dakika görev yapmanı istiyorum.’ dedi. Ben de Özcan Oal’ın ricasını kıramayarak, maça 15 dakikalığına çıktım. 15 dakika dolduğunda oyunu bırakmak istediğimi Oal’a ilettim. Orta hakem Özcan Oal da “Maç bitmeden seni bırakmam’ dedi ve 90 dakikayı tamamladık. Esas sorun daha sonra başladı. 2. maçın da oynanması için benim yeniden görev yapmak gerekiyordu. Bu kez orta hakem sırası Haşim Gökalp’e gelmişti. Onu da kıramadım ve görev yaptım. 3. maçta orta hakemlik sırası Özcan Oal’a gelmişti. Bu maçın da oynanması için benim yeniden yan hakemlik yapmam gerekiyordu. Bu maçta da bayrak sallayarak, üst üste 3 maçta yan hakemlik yaptım. Bu arada şu anda rahmetle andığım Milliyet Gazetesi’nden Cemalettin Şen, bizi fotoğrafl ayarak o anı ölümsüzleştirdi. Ruhun şad olsun Cemalettin Şen dostum.” EŞİMİ STATTA UNUTTUM İSKİ’de çalıştığı yıllarda Fehmi Özgüler, İSKİSPOR’u kurduklarını hatılatarak, bir maçta eşini statta unuttuğu anı anlattığı o günü hâlâ bugünkü gibi hatırlıyor. “İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un düzenlediği turnuvaya İSKİSPOR olarak bizim de katılmamız istendi. Gruplardan rakiplere puan kaybetmeden adımızı çeyrek fi nale yazdırdık. Çeyrek fi nal maçında Gaziosmanpaşa ile Vefa Stadı’nda oynuyoruz. Maçı oldukça farklı kazanacağımızı hesaplıyoruz. 1-0 mağlup duruma düştük, bir türlü gol atamıyoruz ve maçı kaybettik. Tabii ben sinirle hemen soyunma odasına giderek futbolculara kızdım ve sinirle hemen Aksaray’daki İSKİ binasına gittim. Biraz zaman geçtikten sonra sinirim geçti ve kendime geldim. Maça birlikte gitmiş olduğum sevgili eşim Huriye’yi o sinirle Vefa Stadı’nda unuttuğumu fark ettim. Tabii ki o zamanlar cep telefonu da yok istediğiniz gibi hemen iletişim kuramıyorsunuz. Ben hemen evi telefonla arıyorum ama Huriye Hanım cevap vermiyor. Daha sonra eve gittiğimde sevgili eşimden özür dileyerek işi tatlıya bağlamasını bildik.” HAKEM, GOLÜ YEDİ Kurt gazeteci, görevli olduğu bir maçta futbolcunun sert şutunun fi leleri yırtarak gol olduğunu belgeler ama hakem de gol yerine aut kararını verir. Tabii ki ertesi günün manşeti “Golü hakem yedi” olur. İşte o yaşanan anı ise şöyle: “Maltepe Stadı’nda Yemen Ekşioğlu’nun oynadığı Tunusbağı maçına gitmiştim. Diğer takımın ismi şu anda aklıma gelmedi. Karşılaşmanın hakemi ise çok sevdiğim dostum Coşkun Gözalan idi. Güneşi arkamıza aldığımız için Tunusbağı’nın ataklarını çekiyordum. Bir atakta Tunusbağı’nda Yemen’in attığı şut ağları delerek oyun alanının dışına gitmişti. Yemen ve arkadaşları gol diye sevinirken, hakem Gözalan ise aut işareti verince, saha bir anda karıştı. Gözalan ile göz göze geldiğimiz de bana ‘Gol mü?’ diye işaret etti. Ben de ‘Bilmiyorum’ diye yanıtladım. Canım dostum Yemen bana gelerek, ‘Abi doğruyu söyle Allah aşkına.’ dedi. Büyük bir yükün altına girmeyerek sessiz kalmayı yeğlemiştim. Ama fotoğraf makinemle golü belgelemiştim. Hemen gazeteye giderek, ‘Gözalan golü yedi.’ diye manşet attım. Sevgili Coşkun Gözalan beni arayarak, “Fehmiciğim mademki gol olduğunu gördün bana niye söylemedin.” diye dert yandı. Ben de kendisine ‘Hocam orada söyleyeceğim her türlü söz benim sahada dayak yememe neden olacaktı.’ diyerek cevap verdim. Özgüler, İSKİ’de çalıştığı yıllarda foto muhabirliği görevini part time olarak yapıyordu. Gazetenin kadrolu foto muhabirleri yanında part time olarak çalışan emektar gazeteci, Galatasaray maçında çektiği fotoğrafl a o gün sayfayı kurtarmış. Galatasaray’ın Adana Demirspor’u 9-2 yendiği maçın oldukça kötü hava şartları altında oynandığını hatırlatan Özgüler, “Gazetenin o günkü spor müdürü Şansal Büyüka, diğer foto muhabiri arkadaşlarının getirdiği resimlerin hiçbirini beğenmemiş ve çılgına dönmüştü. Benim resimler hem güzel çıkmış hem de goller vardı. Büyüka bana dönerek, ‘Senin fi lmin de kötü mü’ diye çıkıştı. Ben de ‘İsterseniz bir bakın.’ dedim. Benim fi lmimi görünce birden yüzünün güldüğünü gördüm. Bana dönerek ‘Aferin Fehmi, bugün bizi kurtardın’ dedi. Bu olay beni çok mutlu etti.” BASIN TRİBÜNÜNDE BAHİS YAPILIRDI Fehmi Özgüler, foto muhabirleri saha içinde en iyi kareyi yakalamak için çalışırken basın tribünün kendileri hakkında da bahisler yapıldığını açıklıyor. Üç büyüklerin maçlarının bugün olduğu gibi o gün de revaçta olduğunu ifade eden emektar gazeteci, “Dolmabahçe Stadı’nda maçta görevlisiniz. Eski tabiriyle Gazhane kalesinin arkasında gol çekmek için görevlisiniz. Bir bakıyorsunuz deniz tarafındaki kaleye penaltı atılacak. Hemen dört nala koşarak karşı kaleye giderek penaltıyı çekmek için yoğun çaba sarf ederdik. Koşarken de içimizden oyuncularla hakem tartışması biraz uzasa da biz de kale arkasına geçsek diye düşünürdük. Tüm foto muhabirleri böyle bir yarış içindeyken basın tribünündeki muhabirler de karşı kaleye en önde kim gidecek şeklinde bahisler yapardı.” Her foto muhabirinin yaşamış olduğu, başına gelen en klasik olay ise fotoğraf makinesinin içine fi lm koyma unutkanlığını Fehmi Özgüler de yaşamış. O günü şöyle anlatıyor Özgüler: “Milliyet Gazetesi’nde çalışıyordum. Anadoluhisarı, Maltepe, Kartal, Paşabahçe ve Altunizade statlarında sezon açılışlarına gitmiştim. Ve o gün tam sayfa amatör sayfa vardı. O zamanlarda dia çekiyorduk. Fotoğraf \ makinesini açtığımda adete yıkıldım. Niye diye sormak hakkınız. Hemen açıklıyorum. Film koymayı unutmuşum. Hemen diğer gazetelerdeki arkadaşları arayarak sorunu hemen çözümleme yoluna gittim.” İnsan yaşlanınca tabii ki yakın gözlüğü hayatının vazgeçilmezleri arasında yer almaya başlar. İşte bunlardan birisi Fehmi Dede’nin başına gelmiş. Yine bir yurt dışı seyahatine giderken gazetesini okumak isteyen Özgüler, sağ gözünün net görmediğini fark ederek, “Galiba sağ gözümde sorun var veyahut camı kirlenmiştir diyerek silmek istedim. Selpak ile temizlik yaparken baş parmağının gözlüğün içine girdiğini gördüm. Meğerse gözlüğümün camı düşmüş. Camı taktıktan sonra uzun süre kendi kendime güldüm.” FOTOĞRAFÇI SÖZCÜĞÜNE KIZIYORUM Özgüler, spor sahalarında veyahut spor olaylarını çeken foto muhabirlerine ‘fotoğrafçı’ denmesine ise kızdığını açıkladı. Fehmi Özgüler, “Biz hem fotoğraf çekiyoruz hem haberleri yazıyoruz. Biz fotoğrafçı değil foto muhabiriyiz.” diyerek sözlerini tamamladı. (Cihan Dergi) |