Sabah Gazetesi Yazarı Erman Toroğlu bugün de TSYD yönetimini ve TSYD Genel Başkanı Oğuz Tongsir’i hedef alan bir yazı kaleme aldı. İlginç olan ise Oğuz Tongsir’in 5 yıl önce Erman Toroğlu’nun Digiturk yönetimi tarafından işten çıkarılmasının ardından bu olayı protesto etmek için istifa etmesiydi.
İşte Erman Toroğlu’nun bugünkü yazısı:
Beyler!!! Titreyin ve kendinize gelin
Kimse kusura bakmasın… Herkes layık olduğu şekilde yönetilir. Türkiye Spor Yazarları Derneği diye bir dernek var, zaman zaman, “Biz çok iddialıyız, biz şunu yaparız, bunu yaparız” diyor. Özellikle Oğuz Tongsir yönetiminde yaptıkları ortada; dağlara, taşlara.
Benim dikkatimi çeken başka bir şey var. Bu derneğe üye olan bazıları, “Havuzumuz var. Yazın havuza giriyoruz” diyor. Bazıları da “3-5 gün Antalya’ya gidip tatil yapıyoruz.” Beyler! Bir derneğe üye olmak, o derneğin çok daha iyi yerlere gelmesi için mücadele etmektir. Neden ufak sebeplerin arkasına sığınıyorsunuz? Bu kadar mı ucuza kaçıyorsunuz? Bu derneğin içinde böyle düşünmeyen de çok insan var. Yazdığım yazıdan sonra “Helal olsun, çok doğru yazmışsın” diyenler de var. Ama Oğuz Efendi hala eveliyor, geveliyor… Oğuz Beyefendi diyor ki; “Beni ayakta alkışladılar.” Evet Oğuz seni ayakta alkışladılar çünkü kokteyldi ve oturacak yer yoktu. Laf ebeleği yapma. “Yeni logoyu değiştirdik” diyorlar, bu da rezalet. Logodan başka her şeye benziyor. İlk hali daha güzeldi. Oğuz Efendi bir çuval inciri berbat edince, milletten de baskıyı yiyince logo bir günde değişti.
Ey spor yazarları! Logo işin bir boyutu… Diğer tarafı da bu kadar önemli. Spor Yazarları Derneği Başkanı Oğuz Tongsir’in karısının arabasını hülle yoluyla Ankara Şubesi’ne satması demek, Oğuz Tongsir’in bu olay ortaya çıktığı andan itibaren çoktan istifa etmesi demek… Vıcık vıcık, iğrenç bir olaydır bu. Ankara’nın Spor Yazarları toplanmışlar demişler ki, “Bu arabayı geri gönderelim” ama sonra, “Erman Hoca bunu yazdı. Yazdığı için göndermiş olmayalım, sonra göndeririz”diye de eklemişler. Beyler ahlak sınırları zorlanan işleri hemen bitirip atın, uzatmayın, uzadıkça kangrene döner. Yapılan iğrençliğe ortak olmuş sayılırsınız. Beyler! Dernekler Masası’na göre böyle bir olaya yarın müfettişler el koyarsa bu işin içinde olanlar büyük yara alır. Sizi şimdiden uyarıyorum. Hesabınızı ona göre yapın. Logo değişti, eski logodan da kötü, bu ayrı ama arabanın yeri hala değişmedi. Yani Ankara’nın Spor Yazarları, Oğuz Tongsir’in karısının arabasına biniyorlar… Bakın bakalım arabada kaç tane vuruk var. O araba kaç lira eder.
Beyler! Titreyin ve kendinize gelin. Eğer Oğuz, istifa edip yerini bir başkasına devretmiyorsa ve bu spor yazarları da onun başkanlığının altında hala devam ediyorlarsa pes doğrusu, oh olsun onlara… Kaç gün oldu Oğuz’dan hala cevap yok. Herhalde aynaya bakıyordur bakıyordur, “Nasıl cevap veririm” diye düşünüyordur. Belki de cevap verecek takati kalmadı. Ne oldu Oğuz Bey, “Erman Toroğlu tenkit ediyorsa demek ki doğru işler yapıyoruz” diyordun. Hadi ses ver. Ben senin yerinde olsam arabayı Ankara’dan alır, İstanbul’a getirirdim. Dernekten eve giderken karımla binerdim. Nasılsa benzini TSYD karşılayacak. Arabanın parası da cepte kalır. Ankara’ya da bir akrabanın kullanılmış başka bir arabasını yollarsın. Ankara onu kullanır mı geri mi yollar onu bilemem.
ERMAN TOROĞLU- SABAH
———–
3 Şubat 2010’da medyada haber olan Digiturk krizi ve Tongsir’in istifası ile ilgili medyatava.com haberi:
Lig TV’de program yapan deneyimli spiker Oğuz Tongsir, görevinden ayrıldı.
“Ekrana çıkarılmadığım” için görevinden ayrıldığı şeklindeki iddiayı yalanlayan Tongsir, istifasının Erman Toroğlu’nun gidişiyle alakalı olduğunu söyledi.
Tongsir, Medyatava sitesine şu açıklamayı yaptı:
“Günlerdir kamuoyunu meşgul eden ve Erman Toroğlu ile başlayan Lig TV’deki operasyonun bir parçası da Şansal Büyüka’nın ekibiyle ilgiliydi. Digitürk yönetimi, ekranı değiştirmek için, benim de içinde yer aldığım birkaç kişinin işine son vermek istiyordu. Ve bununla ilgili internet sitelerine de haberler sızdırılmıştı. Söylentiler doğru veya yanlıştı. Ancak günlerdir, ‘Futbolun marka değerini’ diline dolayan Digitürk’ün unuttuğu bir şey vardı. O da ‘Bizim de bir marka değerimizin olduğuydu.’ Bugüne kadar birçok televizyona transferle gitmiş, kapılarda karşılanmış bir ekibin üyesi olarak, ismimin ‘kovulacaklar’ dedikodusu içinde yer almasını bile kabullenemezdim. Ve kabul etmedim de. Üstelik ben ‘Ne olacak bizim halimiz?’ diye Şansal Büyüka’nın koruma ve kollamasına girecek, himaye altına alınacak biri değilim. Buna hiç mi hiç ihtiyacım yok. Bu yüzden Digitürk’le yollarımızı ayırdık. Yoksa ekrana çıkmak gibi basit bir sevdam yok. Erman Toroğlu’nun ‘kahraman’, Şansal Büyüka’nın ‘vazgeçilmez’ ilan edildiği bir ortamda ben sinek ikilisi olamazdım!..”