TSYD’nin suskunlarına çağrı!..
Bütün üyelere ve özellikle de duayenlere soruyorum; son dönemde dernekte olup biten bunca rezaletten sonra nasıl susup oturuyorsunuz?
İsim isim yazacağım artık, belki etkilenirler; ey sevgili başkanlarım, ey Togay Bayatlı, ey Nezih Alkış, ey Attila Gökçe, ey Esat Yılmaer, ey Naci Arkan, “daha ne kadar susacak” ve de “TSYD’nin itibarının yerlerde sürüklenmesine” daha ne kadar ses çıkarmayacaksınız?..
1984’ten beri Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin başkanlığını yapan sizler de “susar” ve de “Bana ne” demeye getirirseniz, bu Derneğin sonunun ne olacağını hiç mi düşünmüyorsunuz?..
”Bazılarınız”, Derneği “çok kısa zamanda bu duruma düşüren” bir Başkan’a ve yönetimine “genel kurulda oy vermiş, desteklemiş” olabilirsiniz; ama “o günden bu yana olanlar” hiç mi sizlere bir “sorumluluk ve bir görev” yüklemiyor, hiç mi “başkanlığını yaptığınız” bu derneğin düşürüldüğü durum vicdanlarınızı sızlatmıyor?..
Bugünün Başkanı, “TSYD’nin WEB Sitesi’ne koyduğu” resmi açıklamalarla, “sizlerin dönemlerini ağır şekilde karaladı”; sustunuz!..
Kendisini, “yepyeni ve beyaz bir sayfa açıyorum” diyerek, adeta “TSYD’nin ikinci kuruluş döneminin kurucusu” ilan etti”; sesiniz sedanız çıkmadı!..
TSYD’nin “İkinci Kuruluşu’nun gecesine beyaz ceketler giyilerek gelinmesi” davetini yaptı; büyük çoğunluğunuz gitti!..
Hadi bunları “duymadık, görmedik” diyelim, amma; sonra olanları duymamak, görmemek mümkün mü?..
Bu başkan ve yönetim “Tüzüğü darmadağın ederek”, TSYD’yi, uzun yıllardır “yetki ve temsil konusunda hukuki mücadele verilen” bir başka dernekle “eşit” bir dernek haline getirdi; “Üye alınmayı, gazetecilik ve spor yazarlığının resmi nitelikleri yerine, yönetim kurulunun ve başkanın yorumuna bağlayan” bir sistemi uygulamaya koydu; “kapı açık, gelen gelsin!..”
Dahası, “Delege usulünü kaldırarak”, Dernek içinde “şubeler arası dengeyi sağlayan sisteme son verildi” ve de “İstanbul’da yapılacak genel kurullara, Anadolu şube ve temsilciliklerinden katılım fiilen sona erdirildi!..”
Artık, “bir metro ya da belediye otobüsü ile genel kurula gelecek” İstanbul’daki üyelerin hakimiyetine tamamen giren bir TSYD olacaktı; zira Anadolu’daki üyeler, “ceplerinden yol paralarını, İstanbul’daki otel ve yiyecek içecek paralarını ödeyemeyecekleri”, bu paraları “Dernek kasası da kaldıramayacağı” için genel kurula gelemeyecek, eleştirilerini yapamayacak, yapılan eleştirileri dinleyemeyecek, “sadece” şubelerde konacak sandığa oy atacaklardı, o kadar!..
Hoş geldin, “birinci sınıf seçmenler, ikinci sınıf seçmenler” kastı; hoş geldin, Hindistan usulü!..
”Dernekte devrim yapıyoruz; artık genel kurullara sadece delegeler değil, bütün üyeler katılacak ve oy kullanacak” aldatmacasının altında yatan “acı gerçek” ortadaydı; “Derneğin genel kurullarını tamamen İstanbul’un vesayetine vermek!..”
Ey Ankara, ey İzmir, ey Adana ve ey Anadolu’daki şubelerin başkan ve yönetimleri, hâlâ nasıl susup oturuyor ve “olayları” seyrediyorsunuz?..
Geliyoruz, Derneğin “tarihi” amblemindeki oynamalara; “Türk bayrağını unuttular”, Derneği “sadece futbol yazarları derneği” zannettiler, “kuruluş yılını bile koymadılar”; kimselere sormadılar, jüri bile kurmadılar, “bir günde” bir daha değiştirdiler; yaz boza döndürdüler!..
Ya, “derneğe satılan ve Ankara’ya gönderilen” otomobil skandalı; sadece o skandal bile başkanın ve yönetiminin “ihraç talebiyle Disiplin Kurulu’na verilmesini” gerektirir!..
Bir inceleyin bakalım, kanunlar, “bir başkanın, bir yöneticinin dernekle ticari ilişkiye girmesine izin veriyor” mu?
”Bu nasıl iştir”; hâlâ mı susup oturacaksın, ey “hukukçu” ağabeyim Halit Kıvanç; hiç mi “kongrelerde yanında oturan” ve bu yönetime “çok haklı olarak” tepki koyan sevgili Erdoğan Arıpınar’dan “bir şeyler” esinlenmiyorsun?
Ve de sizlere, hepinize son bir soru, derneğin duayenleri; bu hayati konuda meydanı “dernek üyesi olmayan” Erman Hoca’ya ve “dernekten istifa etmiş” Uluç kardeşlere mi bırakacaksınız; çok yazık!..