Kral çıplak

İki ayaklı turlarda deplasmana giden takımların en büyük handikabıdır 1-1’lik skorlar. Çünkü size 0-0 yetmez. Turdan bahsetmenin yolu gol atmaktan geçer. Tüm planlarınızı buna göre yapmalı, riskleri buna göre almalısınız.
Mustafa Denizli’nin ilk maçtan sonra söylediği “İstanbul’da o golü yemeseydik bir avantajdan bahsedebilirdik” sözleri hem bu durumu hem de Galatasaray futbol takımının durumunu anlatıyor aslında.
Roma’da gol atmalısınız ve sizin (eski) golcünüz çoook uzaklarda, Çin’de artık. Elinizde bir Umut, bir de santrfordan daha çok, açık oynayan Podolski var.
Mustafa Denizli eksiklerin de farkındaydı. Sezonun belki de kendisi açısından son “önemli” maçında elindeki en iyilerle çıktı.
İleride Podolski’yi oynattı. Onu Sabri-Sneijder-Yasin ile destekledi. Orta alan ile savunma arasına tıkaç olarak Donk- Selçuk’u yerleştirdi. Muslera’nın önündeki defans hattı da Denayer, Chedjou, Hakan, Carole’den oluştu.
Kağıt üzerinde “o golü” üretecek bir kadro vardı sahada ama dedik ya, kağıt üzerinde…
Takım halinde hareket eden, rakibi hataya zorlayan, ileride basan, yardımlaşan bir takım kimliğinden uzak kalalı çok olan Galatasaray, yine temposuz başladı maça. Oysa ki gol atması gereken takımlar için maçın boyunun kısalması, stresin artması ve turun kaçması anlamına da geliyordu. Ama 1-1’in avantajına sahipmiş gibi oynadı ilk yarı Galatasaray. Oyunu soğuttu, rakibi durdurdu, gol pozisyonu bile vermedi. Ama bu hesap yanlış hesaptı. Her yanlış hesap gibi bu da döndü.
İlk yarıdaki uyku futbolunun aksine ikinci yarı hızlı başladı. Galatasaray, gol atması gereken takımın kendisi olduğunu anlamıştı. Ama bu ateş çabuk söndü. Saman alevi gibi parlaması ile bitmesi bir oldu. Ondan sonra da Lazio sazı eline aldı, Roma semalarında şarkısında çığırdı.
2-0’dan sonra Yasin ile gelen gol, 61. dakikada Galatasaray’ı bir anda tura ortak etti ama sarı kırmızılılar pek uyanacak gibi değildi. Yedi uyurlar uyanır da Galatasaray uyanmaz gibi bir havası vardı. Öyle de oldu. Yasin’in golü bile uyandıramadı bir zamanların Aslan’ını.

83068699a27e4dbe865de668c7b222f2

Muslera 3 gol yedi ama yapacak fazla da bir şeyi de yoktu. Son dakikada bile top çıkardı. Savunma hattı her zamanki gibi kötüydü ama asıl hayal kırıklığı Donk’tu. Galatasaray’a katkısı Aziz Yıldırım kadardı!
Sabri kopuk uçurtma, Yasin bir var bir yok deli fişekti. Sneijder ise adının içine hapsolmuş bir eski şöhret olma yolundaki koşuşuna ara vermedi.
Sneijder gibi farkı yaratacak isim olması gereken Podolski de “süpermen” olmaktan çok uzak kalınca, geçen yılın 3 kupalı, 4 yıldızlı takımı bu sezon şubat ayında şalteri indirdi.
Galatasaray’a kalan dersler ise netti: Bu takımın son kullanım tarihi gelmiş! Hatta geçmiş… Sevenlerini zehirliyor.
Sarı kırmızılılar ligden sonra Avrupa defterini de kapadı. 100 milyon euro’luk takım değeri olan bir ekip için ne feci bir son.
İstanbul, tarihin gördüğü en büyük imparatorluğun 2 başkentinden biri. Konstantin, Roma’dan alıp Nova Roma’ya (Yeni Roma) yani İstanbul’a getirmişti tacı. Bir açından iki kardeş şehrin eşleşmesiydi bu tur. Lazio tacı, Galatasaray’ın başından aldı… Kral çıplak kaldı…

Önceki İçerikDenizli: Oyuncularımın hepsinin çok başarılı olduğunu söylemek mümkün değil
Sonraki İçerikRoma karıştı! Olaylarda bir GS taraftarı bıçaklandı. Maçtan sonra da…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz