Türk spor basınının duayenlerinden, derneğimizin kurucularından
11 numaralı değerli üyemiz Yalçın TOKER:
“Yasaklara rağmen
TSYD’yi kurduk”
“20 arkadaş bir araya gelip, tek bayrak altında toplanmak istedik
ve bunu da gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyuz
RÖPORTAJ: SERAP ÖZAKSOY
Türkiye’de spor gazeteciliği denilince ilk akla
gelen sosyal kuruluş TSYD (Türkiye Spor Yazarları Derneği) dir. Yıllar önce o zaman spor
yazarlığı yapan çok değerli 20 kişi bir araya
gelip bir dernek kurmak istemişler. Fakat önlerine engeller çıkmış. Öncelikle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti böyle bir oluşum olsun
istememiş. Hatta bunu resmi yasaklar içine de
sokmuş. Fakat bu genç 20 adam kararlarından
asla vazgeçmemiş ve hayallerini gerçeğe dön-
üştürerek Türkiye Spor Yazarları Derneği’ni
kurmuş. İşte derneğimizin bu güzide 20 kurucusundan biri olan Yalçın Toker bu ayki de-
ğerli konuğumuz…
Sevgili Yalçın ağabey öncelikle bizleri
kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz… Bizleri
bir bayrak altında toplayan kurucu üyelerimizden birisisiniz…
“Evet… dört tane kaldık…
” Allah uzun ömürler versin… Derneği kurmaya nasıl karar verdiniz?
“O zaman Gazeteciler Cemiyeti üyelerinin
başka bir dernek kurması yasaktı. Adliye muhabirleri, Polis muhabirleri ve Spor muhabirlerinin
ayrı bir dernek kurmaları durumunda Gazeteciler
Cemiyeti’nden ihraçları söz konusu oluyordu. Ben
de o zaman Hukuk Fakültesi’ni yeni bitirmişim.
Medeni Hukuklar, Tüzükler konusunda da bilgi
sahibiyim. Ben bunlara çok meraklıydım.
Ya biz de bir Cemiyet kuralım dedim.
Tabii yasak olduğunu
bilmiyorum. İşte Spor
Yazarları Derneği
diye bir tüzük hazırladım. O zaman da Dolmabahçe Stadı’nda
maçlardan sonra birlikte toplantı yapıyoruz. Stat Müdürü de
rahmetli eski hakem
Şadi Tezcan’dı. Onun
yazıhanesinde çay içiyoruz, dernek kurma
işlerini konuşuyoruz.
Tabii bu uzun konuş-
malardan dolayı gazeteye de geç gidiyoruz.
Benim şefim Nezih
ağabey,
Namık ağabey nerede kaldığımızı her sefer sorarlardı. Ama bizden tek kelime çıkmazdı.
Her neyse; o sene bir tüzük oluşturduk. Hatta
kuruculara Halit Kıvanç’ ı da yazmıştık. Ama bir
türlü kurucu üyelik kağıdını imzalamadığı için 20
kişilik kurucu ekibin içinde resmen yer alamadı.
Çünkü Halik ağabey o zaman Gazeteciler Cemiyeti’nin Yönetim Kurulu’nda yer alıyor. Hatta ismini kurucu yazdığımızı duyunca paniğe kapıldı.
Derhal silmemizi istedi. O zaman Burhan Felek
de Cumhuriyet Gazetesi’nde muharrir… Burhan
Felek de eski Spor Yazarı’dır. Bendeniz de o
zaman Yeni Sabah’ta çalışıyorum. Cumhuriyet ile
Yeni Sabah’ta karşı karşıya…
Bendeniz dedim ki, gidip Burhan Felek ile bizzat konuşayım. Dedim ki, hocam böyle böyle biz
bir dernek kuracağız ama; kurduğumuz zaman
da Cemiyet’ten atılma durumumuz var dedim.
Onun üzerine Burhan Felek “Siz yolunuza devam
edin. Ben bu konuyu halledeceğim” dedi. Biz de
Burhan Felek’i Fahri Başkan falan ilan ettik. Ve de
Türkiye Spor Yazarları Derneği böylece kurulmuş
oldu. İlk Beşiktaş’ta Çarşı’nın içinde bir yer tuttuk. VE İLK TEMELLER ORADA ATILDI”
Yalçın Ağabey sizlerin kurduğu bu temellerin üzerinde şimdi 1400’e yakın üyemiz var.
İlk Yönetim Kurulu nasıl oluştu?
“Hem kurucu üye hem de ilk başkan Adnan
ağabey oldu. Yani Adnan Akın… Ben ilk yönetime filan girmedim. Sadece kurucu üye oldum ve tü-
züğü hazırladım”
Peki gazeteciliğe nasıl başladınız…
“1950 senesinde Silifke’den İstanbul’a geldim.
Vefa Lisesi’ne kayıt oldum. 1954 senesinde oradan mezun oldum. Okumak istiyorum ama para
durumu buna mani oluyor. Hatta enteresandır, o
zaman bazı arkadaşlarım Hilton Oteli’ de yeni
açılmış, orada bel-boyluk yaptılar. Ben de
yazı yazmaya meraklıyım. Acaba gazeteci
mi olsam diyorum… Benim ağabeyim de
Abdi İpekçi ile birlikte Kore’den tanışı-
yorlar. Velhasıl ağabeyim beni Abdi Bey’e
gönderdi. O da gel işe başla dedi. 50-60
Lira veririz lafını duyunca ayrı bir heyecan
yaptım. Hemen Sultanahmet’ten Cağaloğlu’na doğru yürümeye başladım.
Yeni Sabah’ın da Dış Haberler Mü-
dürü o zaman Haluk Güney… O da
ağabeyimin Tarsus Amerikan
Koleji’nden arkadaşı. Yolda onunla karşılaştım. Yalçın nereye
gidiyorsun dedi. Ben de Milliyet’e gidiyorum dedim. Oğlum
sen deli misin dedi. Orada
Halit var, Namık var, Necmi var
sana nefes aldırmazlar. Gel seni Yeni Sabah’a alalım dedi. Ben de peki dedim. Rahmetli Ali Oraloğlu, Yalçın Granit, Yalçın Okay’la birlikteyiz.
Ertesi günü Kasımpaşa’nın bir maçı var. Bana
maçla ilgili haber yaz dediler. Bendeniz de oturup iki sayfaya yakın yazı yazdım. Oysa üç satır
girecekmiş. Ve başlayış, o başlayış… Bugünlere
geldik”
Yeni Sabah’ta ne kadar çalıştınız…
“Yaklaşık iki sene çalıştım. O zaman Tercüman Beşiktaş’ta. Yeni bir hamle yapıyor.
Beni de Yeni Sabah’tan transfer ettiler. Bendeniz150 Lira maaş alırken, Tercüman bana
600 Lira verdi. Sonra 60 ihtilali oldu. Ben tekrar Yeni Sabah’a dönüş yaptım”
Hep Yeni Sabah’ta mı kaldınız…
“ Hayır. Ben Demokrat
Parti’nin üyesiydim. Eski
Demokrat’lar da yeni bir
gazete çıkarttılar. Son
Havadis diye… Hatta
Menderes’i ben
çok takip ettim.
O zaman Gökhan Evliyaoğlu, Fahri Tezkan filan hep beraberiz.
Bana dediler ki, Spor Servisi’ni sen kuracaksın. Orhan
Vedat Sevinçli ile birlikte
güzel bir servis oluşturduk.
Sonra Ticaret Postası diye
bir gazete çıkardık. Tabii
sporu bıraktık. Yeni Sabah
kapandı. Bazı kişiler açıkta kaldı, Sarı Basın Kartları devam etsin diye benim gazeteme geldiler.
Vedat Zeydanlı, Orhan Deliorman hep beraberdik. O zaman sendika işsizlik parası olarak 400
Lira veriyordu. Ben gelin 450 kağıt veririm dedim
ve de geldiler”
Kaç sene Spor Yazarlığı yaptınız…
“Yaklaşık 10 sene… Fazla yapmadım. Dediğim
gibi kendim gazete çıkarttım. Daha sonra bazı gazeteler yazı yazmamı istedi. Onları da kırmadan
bazı spor yazıları yazdım”
l Spor gazeteciliğinizde
unutamadığınız bir anınız
var mı?
“Tercüman Gazetesi 25
kuruşa satılıyordu. Ben 5 Liraya sattırdım. Nasıl mı yaptım. 60’lı seneler Beşiktaş
şampiyon oldu, olacak. Ben
idmana gidip; bütün futbolculardan şampiyonluk ile ilgili
birer yazı yazmalarını ve altını da imzalamalarını istedim. Şampiyon olduğu gece
de baskıya soktum. Hatta
Yazı İşleri Müdürü Semih
Tuğlu ona bile haber vermedim. Ertesi gün öyle çıktı gazete… Ve gazete adeta
karaborsada satılmış. İşte 25
lik Tercüman’ı 5 Liraya öyle
sattırdım. Unutamadığım bir
olaydır”
Gazetecilikten başka bir
iş yaptınız mı…
“Evet, benim yayınevim
var. Bugüne kadar da 55
kitap yazdım. En sonuncusu
da rahmetli komşum YAŞAR
KEMAL… İşte son kitabım…”
Tekrardan spora dönelim… Eskiden bir tek Dolmabahçe Stadı vardı,
bütün maçlar orada oynanırdı. Ne zemin bozulurdu,
ne kavga gürültü olurdu,
ne de saha kapatmalar…
Eski ile yeniyi bir karşılaş-
tırsak…
“Eskiden her şey tabii idi.
Şimdi suni! Futbolu da sunileştirdiler. Şimdi bir şey uyguluyorlar Passolig diye…
Nedir, nedendir, bilmiyorum.
Eskiden herkesin yeri belli
idi. Sol taraf Fenerlilerin, orta Beşiktaş’ın, sağ tarafta Galatasaraylılarındı. Ne bir küfür, ne bir çirkin tezahürat dostluk, kardeşlik içinde maç
izlerdik. Her şey bozuldu. Buna hakemler de
dahil oldu. Mesela eskilerden Cağaloğlu’nda matbaası vardı Sulhi Garan. Bütün hakemler orada
toplanır, kardeşlik, dostluk içinde muhabbet
ederdik”
Sevgili Yalçın ağabey bizleri evinize kabul
edip, bu güzel sohbeti yaptırdığınız için te-
şekkür ederiz… (TSYD Dergisi)