O stadı açmayın!
Trabzonspor başkan yardımcısı Nevzat Aydın, Akyazı Stadı ile ilgili sorulardan o kadar bunalmış ki, önceki gün sosyal medya hesabından manidâr bir açıklama yapmış: “Bakkal değil, stat açıyoruz.”
Aslında tarih vermek yanlıştı. Beşiktaş Kulübü, Vodafone Arena için üç kere erteleme yaptı. Neredeyse 6 ay rötarlı açıldı.
Diğer yanda taraftar da haklı. Aylardır “yeni stat, yeni Trabzonspor” söylemleriyle umut pompalanan insanlar, kötü saha sonuçlarının Akyazı’nın hizmete girmesiyle birlikte sonlanacağını düşünüyorsa, o soruların gündemde kalması da doğaldır.
Zor koşullarda görev yapan başkan ve yönetim, haklı olarak stada odaklanmış durumda. Ya takımın hali? O da Ersun Yanal’ın işi diyerek topu sürekli savunmada dolaştırırsanız, “loca- forma- kombine” üçgeninde hayal kırıklığı yaşamanız kaçınılmaz olur.
Takımın teknik patronu sabır ve zaman istiyor. Belki elindeki kumaş iyi ama, makası vurmadan önce doğru ölçü alıp prova yapmak şart. Yanal’ın sıkıntısı burada.
Bırakın stadın ne zaman ve hangi maçla açılacağını. Hatta gerekirse ilk yarı sonuna kadar geciktirin.
Ve mümkünse, Trabzonspor takımında işler yoluna girinceye kadar Akyazı söylemlerini ikinci plana itin. Aksi takdirde, yeni stadına hazır gitmeyen bir Trabzonspor, yönetimin de taraftarın da kâbusu olabilir!
Hep böyle kal Rıza hoca
Aradan on yılı aşkın bir süre geçti. Beşiktaş’ın Şükrü Saracoğlu Stadı’nda Fenerbahçe’yi 4-3 yendiği maçta, konuk ekibin teknik direktörüydü Rıza Çalımbay.
Futbol yaşamını siyah-beyazlı renklere adamış, hocalık döneminin baharında Beşiktaş’ta görev almıştı.
O maç sadece skoru ile değil, tribünlere asılan pankartla da tarihe geçmişti. Önce insanlık, sonra futbol adına utanç verici bir tabloydu. Rahmetli Şükrü Saracoğlu’nun yattığı yerden kemiklerini sızlatacak pankarta “Rıza efendi! İki ekmek bir süt” yazanlar, akılları sıra Çalımbay’ın fakirlik içinde geçen geçmişine gönderme yapıp, onu aşağılayacaklarını sanmışlardı.
Futbolculuğunda da, teknik direktörlüğünde de “adam gibi adam” sınıfına giren ender insanlardan biri olan Rıza Çalımbay’ın pankarta yanıtı, o cahillerin suratında patlayan tokat gibiydi:
“Fakirlik içinde büyüdüm. Bunu hiçbir zaman da gizlemedim. Benim babam bir kapıcıydı. Ben okuyamadım ama kendimi iyi şekilde yetiştirdim. Pankartın benim için hiçbir önemi yok. O, Fenerbahçe’de birkaç kişinin ayıbı. Fenerbahçe’yi suçlamak gibi bir şeyim yok. Hayatım boyunca kimseye yanlış yapmadım. Ne isem oyum…”
O günlere neden döndük? Mütevazı, işini iyi ve doğru yapmaya çalışan, çoğu meslektaşı gibi laf cambazlığını seçmek yerine, olaylara objektif pencereden bakan Rıza Çalımbay, hafta içerisinde Kasımpaşaspor ile yollarını ayırdı. Kulüp yönetiminin tutarsız tavrı, Çalımbay’ın ilkeleriyle uyuşmayınca, önce git, sonra geri gel denen Rıza hoca, noktayı koydu.
Geçen yıl hakem hatalarından en çok canı yanan takımdı Kasımpaşaspor. Başkan ve yönetimin ilk refleksi küçülme politikası oldu. Oysa sezon sonunda hedef şampiyonluğa oynayacak bir kadro oluşturmaktı. Önemli oyuncular gitti, yerine aynı kalitede isimler alınamadı. Doğaldır, takım sezona kötü başladı. Üç yenilgi peşi sıra gelince, faturayı teknik adama kesme geleneği, Kasımpaşaspor’un da ilk gündem maddesi oldu.
Çalımbay, 2019 yılına kadar resmi sözleşmesi olmasına karşın, “istenmediğim yerde durmam” dedi ve çizgisini çekti.
Basın toplantısındaki mesajları adresini buldu ise ne âlâ.. Bundan sonra veliahdı ne yapar, kimler verdiği karardan pişman olur, birlikte göreceğiz…
Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez derler. Çalımbay, hangi zorluklarla mücadele ettiğini unutmayan, mazisi ile gururlanan, prensiplerinden taviz vermeden adım adım yükselen, işine saygı duyan ve saygıyı hak eden bir teknik direktör olarak, taraflı tarafsız camiaların takdirini kazandı ise, sahip olduğu değerlerin kıymetini bilmesindendir.
Ne isen, öyle kalmaya devam et Rıza hocam. Yolun ve şansın açık olsun…
——————–
Tolga Zengin takıntısı!
Benfica maçından sonra bazı yorumcuların dilinde yine Tolga Zengin vardı. Sadece bu maç üzerinden değildi söylemleri. Deneyimli kalecinin Beşiktaş’a geldiği günden bu yana genel performansını beğenmeyenlere gün doğmuştu adeta. Benfica’nın attığı golde Tosic’in hatasını görmeyenler, Quaresma’nın maçın kaderini değiştirebilecek fantezisinin kabusa dönmesini engelleyen Tolga’yı es geçerek, ne kadar ön yargısız (!) olduklarını kanıtladılar. Uzatmayalım, kalecilerin kaderi bu. Eleştirilmeyen bir tane kaleci gösterin. Milli takımda yıllarca görev yapan Onur ve Volkan Demirel nasiplenmedi mi futbol yorumcularından? Halen ay-yıldızlı kaleyi koruyan Volkan Babacan’ın kendi takımındaki grafiği hep mi yüksek? Galatasaray’ı pek çok maçta ipten alan Muslera, geçen sezon az mı hata yaptı?
Örnekler çoğaltılabilir. Futbolun günah keçisidir kaleciler. En kolay onlara vurabilirsiniz. Üstelik, zaman zaman insafsızca ve taraftara hedef göstererek. Beşiktaş’ın teknik patronu kim? Şenol Güneş. Antrenmanlarda oyuncularının performansını değerlendiren ve ona göre maç kadrosu kurgulayan kim? Şenol hoca. Öyleyse bırakın da hangi maçta Fabricio, hangi arenada Tolga oynayacak kararı hoca versin, yolunda gitmeyen bir şey varsa o değiştirsin..
Kusura bakmayın da, bu iş kerameti kendinden menkul yorumcuların eline kalacaksa, ne gerek var teknik direktörlere?(cemal ersen-milliyet)