Fanatik gazetesi yazarı Hamit Turhan, 23. İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları’nı değerlendirdi. Turhan yazısında sert eleştirilerde de bulundu:
Samsun’da düzenlenen 23. İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları için bir kaç gündür bu güzel Karadeniz kentindeyiz. Oyunlar kendi rutin mecrasında akıyor. Oyunların üçüncü gününde ilk madalyalarımız da judo branşından geldi. Bazı ufak tefek aksaklıklar oluyor ama bunlar insanı gülümseten cinsten! Ancak dünkü judo müsabakalarında yaşanan aksaklıklar pek de gülümseten tarzda değildi. Fikstürü belirleyen yazılım sisteminden kaynaklanan arızadan dolayı müsabakalar yaklaşık 2.5 saat durdu. Müsabaka ekranı ile sporcuların ekranı arasındaki uyumsuzluk nedeniyle bazı sporcuların yanlış rakiplerle müsabaka yaptığı, bazı sporcuların ise müsabakasını kaçırıp diskalifiye olduğu görüldü. Spor tarihimizin en büyük organizasyonunu düzenlememize karşın şehirde aynı heyecanın hissedildiğini söylemek güç. Bunun da sebebi kentin yeterince afiş, pankart vs gibi tanıtım araçlarıyla giydirilememiş olması. Kentin en önemli merkezlerinden biri olan İstiklal Caddesi’nde tek bir afiş bile görmediğimizi söylersem mesele daha iyi anlaşılır!
Samsun’da Kılıç şoku
Organizasyona damgasını vuran bir başka olay ise Oyunlar devam ederken Gençlik ve Spor Bakanı’nın değişmesi oldu. Organizasyonun düzenlenmesi için insanüstü bir çaba gösteren ve bu konuda başarılı da olan Akif Çağatay Kılıç’ın görevden alınması hemşerisi olduğu Samsun’da bir şok etkisi yarattı. Yakından tanıdığım ve bu işi en az Akif Çağatay Kılıç kadar başarılı bir şekilde sürdüreceğini düşündüğüm ve bugün Samsun’a gelecek olan yeni Bakan Osman Aşkın Bak’ı bekleyen en önemli görev, bu değişikliğin organizasyon üzerinde yarattığı olumsuz havayı bir an önce dağıtması.
Asla yeri olmamalı…
Açılış demişken, bu konudan söz etmeden geçemeyeceğim. Öncelikle kendi ölçeğimizde başarılı bir açılış töreni düzenlediğimizi belirtmeliyim. Tabi Pekin ve Londra Olimpiyat Oyunları’nın açılış törenleriyle kıyaslamaya kalkmazsak! Törende en kalabalık ve coşkulu kafile elbette Türk kafilesiydi. Stada girmeleriyle tribünlerdeki coşku tavan yaptı. Gözüme takılan tek olumsuzluk, Ermeni ve Yunan kafilelerinin yuhalanaması oldu. Maalesef bu durum ülkemizde alışkanlık haline geldi. Erzurum’daki EYOF açılış töreninde de aynı ayıba imza atmıştık! Sporda, hele hele engelli sporunda asla yeri olmaması gereken bir tepki.
Büyüklerimiz bilir!
Törende bir diğer dikkatimi çeken konu ise, Oyunlar’a bir sporcuyla gelen Kıbrıs Rum Kesimi’nin geçit töreni sırasında gerek dev ekranda, gerekse iki sunucu tarafından ‘Kıbrıs’ diye anons edilmesiydi. Biliyorsunuz, tüm dünyada Kıbrıs Rum Kesimi’ne ‘Kıbrıs’ diye hitap edilirken, biz ‘Kıbrıs Rum Kesimi’ deriz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) varlığından dolayı biz Kıbrıs’ı iki toplumlu bir ülke olarak kabul eder ve Kıbrıs adasını Kıbrıs Rum Kesimi ile KKTC şeklinde isimlendiririz. Ben, ilk kez bizim tarafımızdan, üstelik bizim ülkemizde düzenlenen uluslararası bir organizasyonda Kıbrıs Rum Kesimi’nden ‘Kıbrıs’ diye bahsedildiğini duydum. Ki, bu şekilde bahsedilmesi KKTC’yi yok saymak anlamına gelir. Bir yanlışlık mıdır, yoksa Kıbrıs politikamızda bizim bilmediğimiz bir takım değişiklikler mi oldu, bilemiyorum! Doğrusunu büyüklerimiz bilir!