Dün benim doğum günümdü.
Öncelikle mesaj yazan, Facebook’tan kutlayan tüm dostlarıma çok teşekkür ediyorum.
Fenerbahçe’nin 8 gün süren Topuk Yaylası kampı, 2 gün sonra başlayan 9 günlük İsviçre Lozan kampı ardından arkadaşım Emre Oktay’ın izinde olması nedeniyle İstanbul’da sadece 1 gün kalarak Beşiktaş’ın İspanya Marbella kampına geldim. Yaklaşık 30 gündür yurt dışındayım. Bu nedenle doğum günüm de bu kamplara rastladı.
Doğum Günü kutlamalarını hiç sevmem. Buna rağmen sabah uyanınca Şebnem ve Duygu’nun kutlama mesajları ardından damatların ‘Keşke burada olsaydın hep birlikte yemeğe gidecektik’ mesajlarıyla biraz buruklaştım.
Ardından Gökhan Gönül’ün basın toplantısına gittim. Otele dönüp yemek yedikten 1 saat sonra bu kez Beşiktaş’ın akşam antrenmanına geçtim.
Aşırı sıcaktan ter içinde kalmış, üzerimdeki tişört kırış kırış olmuştu.
TİŞÖRTÜM SIRILSIKLAM OLMUŞTU
Antrenmanın sonuna doğru Fikret Orman gazetecilere takım otelinde akşam yemeği vereceğini açıkladı. Oysa benim üzerimde az önce yazdığım gibi kırışık ve terden sırılsıklam olmuş bir tişört, ayağımda da kısa bermuda şort vardı. Bu kıyafetle yemeğe katılmak, gazetem Hürriyet’i temsil etmek içime sıkıntı oldu.
Maalesef otele gidip giyinmeye zaman da kalmamıştı.
Tam o sırada Beşiktaş Basın sorumlusu Selim tüm gazetecilere üzerinde ‘Come to Beşiktaş’ yazan tişörtleri dağıttı.
Bu bir gelenektir. Beşiktaş’ta da Fenerbahçe’de de gazetecilere kampın hatırası olarak birer tişört verilir.
Fırsat bu fırsat diyerek üzerimdeki terli, kırışık tişörtümü çıkarıp ‘Come to Beşiktaş’ı giydim. Üzerimdeki hiç değilse tertemiz olarak yemeğe gidebilecektim. Yemekte tesadüfen tam Fikret Orman ve Şenol Güneş’in karşısına denk geldim. Gece boyu içten sohbetleri ilgiyle dinledim.
Gecenin sonuna doğru arkadaşım İsmail Er ayağa kalktı ve ‘Aslında Fenerbahçe foto muhabiri olan arkadaşımız Süleyman Arat aramızda konuk. Bugün de onun doğum günü. Alkışlayarak onu kutlayalım’ dedi. Bir anda alkışlar koptu ben de çok mutu oldum. Şenol Güneş masanın karşısından elini uzanıp doğum günümü kutladı.
Ben de ‘Benim için en güzel doğum günü hediyesi başkan ve sizinle günün anısına atfen bir fotoğraf çektirmek olur’ dedim.
Şenol Hoca ‘Ne demek!.. Biz de çok mutlu oluruz gel hemen yanımıza’ dedi.
Hatıra fotoğrafı çekmesi için cep telefonumu hemen Anadolu Ajansı Madrid muhabiri Burak’a verdim ve koşarak karşıya geçtim.
Tam yanlarına gitmiştim ki birden ışıklar söndü ve ‘Happy Birthday’ çalmaya başladı. Çok şaşırdım. Meğer bu sürprizi benden başka herkes biliyormuş. Masaya kocaman bir pasta geldi.
MUMLARI BİZZAT BAŞKAN YAZDI
Pastanın üzerindeki mumlarını Fikret Orman çakmakla bizzat yaktı.
Öyle şaşırmış öyle mutlu olmuştum ki tarif edemem. Şenol Hoca ‘Üfle’ dedi.
Tam üfleyecekken Fikret Orman beni kolumdan tutup durdurdu ‘Pat diye üflenir mi!.. Önce dilek tut öyle üfle’ dedi. Heyecandan o an aklıma gelen iki dilek geliverdi. Ancak içimde tutmam gerektiğini unutup söyleyiverdim.
Hem de iki dilek tutmuştum, inşallah ikisi de gerçekleşir.
Alkışlar ve ‘İyi ki doğdun Süleyman’ temposu eşliğinde mumları üfledim.
Pastayı Şenol Güneş’le birlikte kestik.
Şenol Hoca ‘Pastayı sana ben yedirmek istiyorum’ dedi ve çatalın ucuyla ilk dilimi benim ağzıma bıraktı.
Birlikte çekilecek doğum günü pozuna fit olmuşken bakın iş nerelere geldi.
Çok mutlu oldum. Hatta daha da ötesini söyleyeyim; Hayatımın en sürprizli en ilginç belki de en unutulmayacak doğum günlerinden birini yaşamıştım.
Bana bu unutulmaz geceyi yaşatan başta Fikret Orman, Şenol Güneş olmak üzere takım foto muhabiri Rahman Sağıroğlu’na, Selim Şakarcan’a, tüm gazeteci arkadaşlarıma ve Beşiktaş ekibinde bulunan yönetici, basın danışmanı, foto muhabiri, teknik ekip kısacası herkese yürekten teşekkür ediyorum.
Tuttuğum iki dilek gerçekleşirse mum üflerken tutulan dileklerin gerçekleştiğine iyice inanacağım 
☺
