Hürriyet gazetesi yazarı Kanat Atkaya, Süper Kupa’da yaşanan rezaleti yazdı:
‘Fos-bol’ derler bunun adına
BEŞİKTAŞ ile Atiker Konyaspor arasında oynanan Süper Kupa finali, bir nevi memleket futbolunun 2017-2018 sezonu için turnusol kâğıdı görevini üstlenmiş oldu.
Manzara ortada…
Maçtan önce yakalanan bıçaklar, palalar, çivili sopalar…
Maç sırasında sahaya atılan bıçak…
“İzmir Marşı”na “PKK dışarı” sloganıyla karşılık verilen akıllara ziyan bir ortam…
Maç sonu sahaya dalanlar…
Küfür, şiddet, safi gerginlik…
Hiçbirini daha önce görmemişliğimiz yok; beterini de gördük ne yazık ki ama ilk kez görmüşüz gibi davranmakta bir sonraki felakete kadar unutmakta zaten üstümüze yoktur.
ŞAKLABANLIK ŞAMPİYON
Türk işi “fos-bol” sezonumuz açılmıştır; hepimize kolaylıklar dilerim…
Sadece kazanmanın, ne olursa olsun/hangi yolla olursa olsun kazanmanın yüceltildiği bir futbol iklimi…
Kâğıt üzerinde, ekonomik büyüklük olarak Avrupa’nın, dünyanın ilk 10 listelerinde beliren ama başarı listelerinde adına aynı “yükseklikte” pek rastlanmayan bir futbol ülkesi…
Stadyumları yenileyen ama “oyunun oynandığı” zeminlerini ne hikmetse bir türlü düzeltmeyi beceremeyen (Samsun’daki ‘sıfır’ zemini gördük işte) bir futbol aklı/akılsızlığı…
Yetiştirdiği futbolcuları nadiren dünya futbolunda sivrilen, emeklilik yaşı yaklaşmış ve bir daha transfer edilmesi neredeyse mümkün olmayan sönmeye yüz tutmuş yıldızları kamyonla para ödeyerek getiren bir futbol maskaralığı…
Şaklabanlığın reyting ölçüsü olduğu, aklı başında 3-5 program dışında her tür rezilliğin sergilendiği programları yücelten ve bu sayede çok izlenen futbol programları…
Sorumsuz, kulübü borca saplamaktan ve düşmanlıkları körüklemekten öte işe yaramayan, akıl yerine fanatizme kuvvet yelken şişiren, afrası tafrası büyük ama yönetim zekâsı küçücük futbol yöneticileri…
Milli Takım’ı prim tartışmasından doğan çatlakla dağılıveren bir futbol “cenneti”…
Kabadayılığın, tehdidin, kerameti kendinden menkul delikanlı ağızlarının geçerli akçe olduğu, mafya dizilerini aratmayan bir futbol dünyası…
“Yüz milyonlarca lira” akıtılan, televizyondan izlemek için ülke ekonomisine göre küçük bir servet yatırılan, kaynakları har vurup harman savrulan “fos-bol”umuz budur, bu gidişle de boyu uzamaz…