Türkiye’nin ilk kadın jokeyi Zülfiye Bulut 25 yıllık kariyerini noktaladı. Bulut 25 yıllık kariyerindeki iyi ve kötü anları anlattı.
Türkiye’nin ilk kadın jokeyi Zülfiye Bulut, 25 yıllık kariyerini noktaladı. Habertürk’e konuşan ve 8 birinciliği bulunan Bulut, psikolojik şiddete maruz kaldığını belirtti
Türkiye’nin ilk kadın jokeyi Zülfiye Bulut, 25 yıl at bindikten sonra aktif spor yaşantısını noktaladı. Kariyerinde 244 koşuda 8 birinciliği bulunan Bulut, artık Almanya’da idman jokeyliği yapıyor. At sahibi Renstall Rosenhof Edith Jörgensen, Almanya’nın en iyi atlarına sahip… 29 atı var ve bu rakam yakında 35 olacak… Meslek lisesi dikiş bölümü mezunu olmasına rağmen atlara duyduğu derin sevgi yüzünden, ek işlerde çalışma pahasına jokey olan 43 yaşındaki Bulut, kariyeri boyunca yaşadıklarını Gazete Habertürk’ten Orhan Arabacılar’a anlattı:
‘25 YIL JOKEYLİK YAPTIM’
“6 yaşında hobi olarak at binmeye başladım. 14 yaşında köy yarışlarına katıldım ve 1989 yılında Türkiye’de lisansımı aldıktan sonra, 23 Kasım 1989’da ilk yarışıma çıktım. Hobi olarak bindiğim atlar sayesinde bu iş, meslek olarak devam etti. Bu tamamen at sevgisine dayanan bir tutku. 25 yıl boyunca jokeylik yaptım ve 2015 yılından bu yana antrenörlük yaptım ve şimdi de idman jokeyliği yapıyorum. Her yıl başında lisansları vizeye veriyoruz. 1 Ocak 2015 yılında lisansımı antrenör olarak vize yaptırdım. O günden itibaren yarış binmedim ama her sabah idmanda atlarımı çalıştırdım…”
‘CEZA ÜZERİME KALDI’
“Benim antrenörlük belgem olduğu için at sahipleriyle yarış başına imza atıyordum. Çoğu at sahibi, atlarını belgesi olmayan birine teslim eder. O kişi atların her şeyi ile ilgilenir. Yemi, otu ile ilgilenir, her gün düzenli olarak ilaçlarını, serumlarını yapar. Ben ahırdaki işlere karışmam. Ata ne ilaç yapıldığını bilmiyorum ve maalesef bir atta yasaklı madde bulundu. Ben imza attığım için 1 yıllık cezayı da ben aldım. Bu benim çok ağırıma gitti. Normalde böyle bir durumda her at sahibi imza antrenörüne her ay para yardımı yapar. Çünkü ben sadece imza antrenö rüyüm. Atın ahırını bile bilmem. Bu çok kişiye garip gelebilir ama Türkiye’de işler böyle yürüyor. Diskalifiye olmaktan korkan, belgesi olsa bile kendine imza antrenörü tutar, riske girmemiş olur.”
‘BEN ATLARA AŞIĞIM!’
“Sağlıklı olduğum sürece at binmeyi düşünüyorum. İnsan sevdiği ve gerçekten mutlu olduğu mesleği icra etmeli. Ben atlara aşığım, bu iş benim için bir tutku… Fakat Türkiye’de bir kadın için şartlar çok zor. Buna rağmen yıllarca aktif olarak yılmadan her sabah idmanda at çalıştırdım. Yağmur, çamur, kar, kış, yaz… TJK tarafından birazcık olsun destek bekledim. Ama gerçekleri çok geç gördüm. Paran olduğu kadar değerin varmış bu camiada ne yazık ki…
“BENİ MECBUR BIRAKTILAR”
“Peki bir kadın, ahırlar bölgesinde nasıl çalışır? Bir idman jokeyi olarak düzgün kullanabileceğim bir lavabo veya tuvalet var mı? Ya da erkeklere sunulan imkanlar, aktif çalışan bir kadına sunuluyor mu? Maalesef kimse bunu sormuyor… Elbette kendi ülkemde çalışıp ekmeğimi kazanmak isterdim. Ama beni, ailemden uzaklara gidip ekmek paramı kazanmaya mecbur bıraktılar. Almanya’da insana ve yaptığın mesleğe değer veriliyor. Gerçekten yeteneğini fark ettiklerinde “Aferin, ellerine sağlık. Teşekkür ederiz” gibi insanın gururunu okşayan kelimelerle karşılaşıyorum. Emeğinin karşılığında takdir edilmek, inanın insana büyük moral ve çalışma isteği veriyor…”
“PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULANDI”
“Benimle ilgili belgesel çekilecekti, TJK’dan yazıyı 3 yılda zor aldım. Belgesel, erkekler arasında at binen tek kadın olmam üzerine olacaktı. Geç de olsa bu çekilecek elbet… Her yerde ‘Kadınlara şiddete hayır’ diyorlar. Ancak bana bu işte hep psikolojik şiddet uygulandı! Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bir sorunum olduğunda bana kimse yardımcı olmadı, ‘Kurtulalım senden’ dendi. Çok acı… Para için çalışanlardan söz edelim biraz… Örneğin üniversiteden mezun olup bu camiaya gelen kızlarımız… Herkes çok para var sanıyor. Gerçekleri söylersem çok düşman kazanacağım. Herkes biliyor neyin ne olduğunu fakat kimse konuş muyor. Dışarıdan Zülfiye çok para kazanıyor gibi görünse de hiç kimse Zülfiye ne kadar uykusuz kalıp ne kadar yoruluyor demedi.”
‘KOMİK DURUMLAR YAŞADIK’
“Acemi bir tayı eğitmek hiç kolay değil. Bizim tatil günümüz, yıllık iznimiz yok. Yağmur, çamur, kar kış, sıcak soğuk demeden açık havada çalışıyoruz. Sadece idman sırasında düşüp, sakatlık yaşayan jokey bakanlıktan rapor ücreti, alabiliyor. O da doktor rapor için uygun görürse tabii… Ben atla düştüm. Boynumda büyük hasar oluştu. Doktor ‘Fizik tedavi için bir ay sonraya sıra var. Ancak o zaman rapor verebilirim’ dedi. Ben at çalıştıracak durumda değildim. Boynumu tutamı yordum. 1 ay çalışamayacak durumdaydım. Fakat rapor da yoktu. Komik durumlar yaşadık…”
“GÜVENSİZ YAKLAŞIM BENİ ÜZDÜ”
“Herkes at çalıştırır, fakat bunları anlayabilmek tecrübe gerektirir. İyi olmama rağmen çoğu at sahibi ya da antrenörün bana güvensiz bir şekilde yaklaşmaları beni üzü yordu. Herkes için geçerli değil. Bugüne kadar çalıştığım at sahibi, antrenör ve seyis arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler. Bana inanıp benimle yıllardır çalışan kişilerden söz ediyorum. Şu anda çalıştığım ahırın baş jokeyi de yıllarca Türkiye’de at binen Erhan Yavuz’dur. Hatta benim buraya gelmemi sağlayan kişi de kendisidir.”
“ERKEKLER KAVGA EDİP MAAŞINI ALABİLİYOR”
“Bazı at sahibi ve antrenör arkadaşlar, ay sonunda maaşımı vermeyip, bir şekilde oyalayıp, 23 ay çalıştırdılar. Sonra da atlarına başka jokey tutup, benim ücretimi ödemeden yollarına devam ettiler. Bu durumda ben ne yapmalıydım? Erkek jokeyler maaşlarını kavga dövüş de olsa alabiliyorlardı. Ben ise öylece kalıyordum. Komiserlere çıkıp şikayette bulunsam da hiçbir sonuç alamadım, hiç kimse çare olamadı. Bu, jokeyliğin kanayan yarası. İdmana her sabah kendi arabamla gitmek zorundayım. Çünkü saat sabah 04.00 gibi at üzerinde idmanda oluyorum. Kısacası yol parası benden, sigorta yok, maaşımı da alamadığımı düşünün… Ay sonunda ben ne yapacağım?”