Eski bir spor muhabiri olan, Sabah gazetesi tv eleştirmeni Yüksel Aytuğ, geçen hafta vefat eden Cemal Alkan’ı yazdı:
Kara haber cumartesi sabahı cep telefonuma düştü.
Spor yazarlığının duayen isimlerinden Cemalettin Alkan vefat etmişti.
Cemalettin Alkan’ı muhabirliğimden tanır ve saygı duyardım. 1997’de bana iş teklif etti, “Yeni bir kanal kuruyoruz, sen de benim spor servisi şefim olacaksın” dedi. İşin başında da ‘anahtar teslim’ televizyon kurmasıyla tanınan Adem Gürses ağabeyim olunca, düşünmeden kabul ettim. Dokuzuncu Kanal, kurulduğu ilk günden itibaren haber ve spor bültenleriyle öne çıktı. Öyle uzun ve ayrıntılı bültenler veriyorduk ki, bugünkü haber kanalları bile gıpta ederdi.
(Hatta bir gün Mesut Mertcan, sunduğu 3 saat 45 dakikalık bülten sonunda baygınlık geçirmişti) Bizim spor bültenlerinin süresi de 25 dakikadan az olmazdı. 25 dakikalık spor bülteni… Akla zarar! Hem de öyle sadece üç büyüklerden futbol geyiği değil; Kanada’dan buz hokeyi, Yeni Zelanda’dan rugby, Fransa’dan bisiklet, İsveç’ten ralli… Sporun sadece futboldan ibaret olmadığını, dünyanın çapının futbol topunun çapından daha büyük olduğunu beyinlerimize ve ruhlarımıza kazıyan isim ise müdürümüz Cemalettin Alkan’dı.
Bizim meslekte hem iyi gazeteci, hem de iyi yönetici vasıflarının aynı kişide toplanması çok ender bir vakadır.
Cemalettin Alkan bu ender yeteneklerden biriydi.
Cemal müdürüm için ‘ekibi’ her şeyden önce gelirdi. Onları kimseye yem etmez, ezdirmezdi. Muhabirin, o kuruluşun halka dokunan parmakları olduğunu ve insanlar üzerinde bıraktığı izlenimin, bütün kurumu bağladığını bize o öğretmişti.
‘Kurumu temsil etmenin’ ne olduğunu, bugün sektörde çalışan pek çok gazeteci dostum onun sayesinde öğrenmişti.
Benim gazeteciliğe adım attığım 80’li yıllarda alaylılar-mektepliler ayrımı vardı. Alaylılar, mekteplileri dışlar, mesleki tecrübelerini onlardan gizlemek için adeta özel çaba harcarlardı.
Cemal Ağabey alaylı, ben mektepliydim. Ama o, gençlere gazeteciliğin püf noktalarını özenle anlatır, tecrübelerini hiçbirimizden esirgemezdi.
Bugün icra ettiğim mesleğimde işime yarayan şeylerin pek çoğunu bana Cemalettin Alkan öğretmişti.
Mekanın cennet olsun, hakkını helal et sevgili ağabeyim…