Aydınlık gazetesi yazarı Cenap Yener, Fenerbahçe’yi eleştiren bir yazı kaleme aldı:
Meşhur fıkradır, Adamın biri kalabalık bir otobüste giderken birden cebine giren bir eli farketmiş ve hemen yakalamış ve hiç bırakmadan sıkı sıkı tutmuş, biraz itiş kakıştan sonra da o durumda karakola gitmişler, hırsız karakola girer girmez hemen ‘avukat istiyorum’ deyince komiser gülmüş, ‘ulan elin hala adamın cebinde avukat ne diyecek ki’, hırsız cevap vermiş ‘valla ben de ne diyeceğini merak ediyorum’.
Neyse ki Fenerbahçe kulübünün böyle durumlarda ne dediğini ve ne diyeceğini artık biliyoruz, kendilerini savunmak için iyi bir avukat bile aramadan kestirmeden gidiyorlar,” bize kumpas kuruldu.”
Yüzlerce açık net telefon konuşmasından, elden ele dolaşan onlarca para çantasından, maç oynanırken tribünde eliyle karnına ‘dört gol yiyeceğiz işareti yapan ve gerçekten de dört gol yiyen’ kendi kongre üyeleri rakip takım başkanına ve hepsinin üstüne UEFA’nın tüm kurullarının Avrupa’dan men kararlarına ve Türk ağır ceza mahkemesinin Yargıtay onaylı şike vardı hükmüne rağmen daha hala ‘3 temmuz 2011’de bize kumpas kuruldu’ diyebilen Fenerbahçe meğer 19 Nisan akşamı hem de kendi sahasında oynanan Beşiktaş maçında bir kere daha kumpasa (!) maruz kalmış.
Türkçede çok beğendiğim bir özdeyiş vardır, ‘ insan aklıyla alay etmek’, argocası ‘ insanı eşek yerine koymak’ olan bu sözün kapsam alanı içine giren eylemler aslında son yıllarda Türkiye’de siyasetten magazine, spordan ekonomiye hemen her alanda o kadar yaygınlaştı ki artık alıştık desek yeridir.
Ancak ne var ki bunca alışmaya ya da en azından yadırgamamaya karşın bir diğer güzel Türkçe özdeyişde olduğu gibi ‘kör gözüm parmağına’ dercesine her şey tabak gibi ortada iken alenen ve resmen bir kere daha ‘eşek yerine konulmaya’ doğrusu insanın isyan edesi geliyor.
***
Hadi geçen sefer imdadınıza ‘hazır suçlu FETÖ denilen aşağılık ve hain terör örgütü’ yetişti ve bütün suç ona yüklendi, be allahın kulları bu defaki kumpasçı kim peki, insan böyle bir iddiada bulunurken bu kumpası düzenlediğine inandığı örgüt için de bir ipucu vermez mi ?
Onlar öyle yapınca da doğal olarak insanın aklına hemen meşhur polisiye romanları yazarı Agatha Christie’nin tüm dünyaya öğrettiği bir kural geliyor, ‘bir cinayetten en çok kim yararlandı ise katil odur’, ee burada en çok yararlanan Beşiktaş kulübü olduğuna göre demek ki en olağan şüpheli de otomatikman o olmuş oluyor.
Tabii işin burasında insanın aklına bir de Beşiktaş’ın kombine biletlerle tıklım tıklım doldurulmuş bir rakip stadyumunda bu kumpası nasıl başardığı gibi mantıklı bir soru daha geliyorsa da anlaşılan o ki Fenerbahçe yöneticileri bu ‘ufak ve önemsiz detayı’ görmezden gelerek ‘kim olursa olsun yeter ki suç bizden başka birisinin üzerine yıkılsın’ diyerek hem de bayağı büyük bir beceri gerektiren son derece komplike bir komplo iddiasını gözlerini kırpmadan ortaya atıvermişler.
***
En güzel ve tutarlı (!) kumpas tesbitini de Şekip adlı yönetici yapmış ve olaya daha büyük bir boyut kazandırarak aynen şöyle demiş, ‘bu olay türk futboluna yapılmış bir operasyondur, devletin bunu açıklaması lazım’, neyseki adamın aklına son yılların moda suçlaması olan “‘üst akıl ‘,yani UEFA FIFA falan gelmemiş, yoksa maazallah işin içine onları da katabilirdi yani.
Arkadan da ‘sürekli mağdur’ bay Kocaman topa girerek ‘ben Şenol hocanın kafasında kan falan görmedim’ demiş.
Madem konuya Türk özdeyişleri literatüründe bulunan veciz özdeyişlerden girdik konumuzla ilgili olarak Fenerbahçelilere hatırlatmak istediğim gene çok gerçekçi bir özdeyişimiz daha var ve ‘genelde en doğru ilk akla gelen olasılıktır’ der, bu mantıktan hareketle biz de diyoruz ki 19 Nisan akşamı Fenerbahçe Stadı’nda yaşanan olayların sadece ve tek doğrusu ‘fanatik Fenerbahçeli’lerin her kornerde Beşiktaşlı futbolculara ellerine ne gelirse atmaları ve sonra da daha beterini Beşiktaş yedek kulübesindeki sporculara ve teknik direktöre karşı tekrarlamalarıdır.’
Ve son olarak, ‘bütün avantajlar Fenerbahçe’de iken bizimkiler böyle bir şeyi neden yapsınlar ki’ diye son derece makul ve mantıklı (!) gerekçelerle suçu hayali birilerinin üzerine atmaya çalışanlara da iki çift lafım var, yakın geçmişte Trabzon sahasında hem de iki yıl üst üste aynı olaylar yaşanırken ve arkadan Trabzon’a çatır çatır hem hükmen yenilgi hem saha kapatma cezası verilirken ‘ya kardeşim, adamlar 2011 yılında ellerinden kupayı çaldı diye en nefret ettikleri takım olan Fenerbahçe ile hem de kendi sahalarında oynuyorken neden olay çıkarıp başlarını belaya soksunlar ki?’ diye bir soru sormak hayrettir o zaman kimsenin aklına gelmemişti.