Spor basınının unutulmaz foto muhabiri İsmet Gümüşdere anısına bir fotoğraf sergisi açılacak. Sergi ile ilgili haberi kızı açıkladı:

“İSMET GÜMÜŞDERE ANISINA SERGİ  DAVETİ

Sevgili babam Foto Muhabiri İsmet GÜMÜŞDERE’yi sonsuzluğa uğurlamamızın 15. Yıldönümü yaklaşırken aklımda oluşan bir fikir,
çok sevgili Resim Hocam Altan Çelem’in bana verdiği motivasyonla birlikte 22 Ekim 2018 tarihinde Basın Müzesi’nde gerçekleşecek olan bir anma sergisine dönüştü.

Amacım, çektiği fotoğrafları paylaşmak için dinmek bilmez bir isteğe sahip olan babamın bu arzusunun peşinden gitmekti.

Babam “İnsanların isimleri anıldığı müddetçe ölümsüzlükleri sürer” derdi hep.

Kim bilir belki de resim çalışmalarıma başlama tarihimin babamı kaybettiğimiz 2003 senesine denk gelmesi onun bu sözünden aldığım desteğin sonucudur.

Okullu bir ressam değilim, alaylıyım. Babamın bazı fotoğraflarını tuvale aktardım.

Bu bir cüret biliyorum ama babam da fotoğraflarıyla yanı başımda olacak…

Anlayacağınız hala destekliyor beni, bu destek heyecanımı biraz olsun bastırıyor.

Gelip bu sergiyi görürseniz hep birlikte İsmet GÜMÜŞDERE’nin anısına selam göndereceğiz.

Bekliyorum…

Serpil Gümüşdere ALTOP

Yer                 : Basın Müzesi
Tarih             : 22 Ekim9 Kasım 2018
Açılış              : 22 Ekim Pazartesi 15.00-18.00
Saatler          : Hafta arası 10.00-18.00
Cumartesi-Pazar günleri kapalıdır.
Adres             : Mollafenari mah. Divanyolu Cad. No.8434120 Çemberlitaş – İSTANBUL”
Gümüşdere ile yapılan son röportaj:
Basın Müzesinde’ydim ve bir serginin fotoğraflarını çekiyordum.

Bir el boynumda asılı duran fotoğraf makinamın objektifini ani bir hareketle yakaladı. Şaşırmama ve paniğe kapılmama fırsat kalmadan açıklama yaptı.”Sen beni tanımazsın, ben yaşayan en eski foto—muhabiriyim” diyordu o elin sahibi. Türkiye’nin ilk foto—muhabirlerinden olan ve şu an yaşayan en eski foto—muhabir unvanının sahibi İsmet Gümüşdere’yle böyle karşılaştık.

Karşımızda, 72 yaşında bir spor fotoğrafçılığı devi duruyordu. Çantasından çıkardığı ve geçen sene ödül alan fotoğrafını gösterdi Gümüşdere. Büyük bir kıvançla ve nasıl daha iyi fotoğraflar çekebileceğimiz üzerine mini bir ders aldık ayaküstü.

Paylaşımın en fazla yaşandığı sanatlardan birisidir fotoğraf sanatı. Gözünüzün gördüğünü kendi hafızanızla sınırlandırmaz, herkesin seyrine arzedersiniz. Aslında paylaşma duygusu fotoğraf sanatçılarının bütün hayatlarına aksetmiştir. Bu yüzden meslek sırları sır değildir. Siz bir sorarsınız onlar bin anlatırlar. Gördüğü her fotoğraf üzerine konuşmak, her makinayı incelemek ve fotoğrafa ilgisi olan her hevesli gence saatlerce fotoğraftan bahsetmek yalnızca fotoğrafı bir hayat biçimi olarak gören insanlara has bir özellik.

Sadece spor fotoğrafçısıydım
İsmet Gümüşdere’nin 1945 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde foto—muhabir olarak çalışmaya başlamasıyla birlikte, bir elin parmaklarını geçmeyen foto—muhabir sayısı altıya yükselmiş. Daha sonra ise spor fotoğrafçılığını uzmanlık alanı haline getirmiş Gümüşdere. Buna sebep olan olayı ise şöyle anlatıyor; ”Polislerin nezareti altında cezaevine götürülen bir adamın fotoğrafını çekmeye çalışıyordum. Adam bana, ‘Ben suçsuzum, fotoğrafımı çekme’ dedi. Haber çıktıktan bir hafta sonra adam gazeteye geldi, beni buldu. ‘Ben beraat ettim. Fotoğrafımın tekrar yayınlanarak beraat ettiğimin açıklanmasını istiyorum’ dedi. Gazete yönetimi bunu kabul etmeyince bir daha böyle haberler yapmamaya karar verdim ve spor fotoğrafçılığına yöneldim.”

”Hep farklı yerde durdum”
İsmet Gümüşdere, sahada herkesin durduğu yerde asla durmadığını, hep farklı yerlerde farklı bakış açısı yakalamaya çalıştığını söylüyor. Bu merakının başına iş açtığı zamanlar da olmuş tabii. Vakti zamanında Fener Dergisi için bir futbol karşılaşmasını izlerken, aniden bir kavga çıkmış taraftarlar arasında. Çoğunluğu yaşlı olan foto—muhabirleri olay yerine gitmeye çekinirken, İsmet Gümüşdere kavganın içine girmiş. Aynı dergiye haber yapmak isteyen birisi, polislere İsmet Bey’in gazeteci değil, kavgayı çıkaran kişi olduğunu söyleyince apar topar yakalanmış. Dönemin ünlü foto—muhabirlerinden Selahattin Gis, polislere durumu açıklayınca serbest bırakılmış. O dönemde gazetecilerin son derece saygı duyulan insanlar olduklarını söyleyen İsmet Bey, yurtdışından gelen bir konuğuyla gezerken otomobilin içinde kendisini gören polislerin selam verdiğini ve yanındaki yabancı bayanın buna çok şaşırdığını anlatıyor.

”Bir kusurum var”
”Benim bir kusurum var” diyor İsmet Gümüşdere, büyük bir teessürle. Ortaokul ikinci sınıftan sonra okuyamamasının acısını ve ezikliğini hâlâ yaşıyor. Ard arda gelen hastalıklar yüzünden iki sene okula gidemeyince belge almış. O dönemde öğrencilere şimdiki gibi kolaylıklar sağlanmadığından ne sebeple olursa olsun iki yıl okula gitmeyenin okuma hakkı elinden alınıyormuş. Hastalık yüzünden okula gidemeyince evde boş durmamış, kendi kendine Fransızca öğrenmiş ve Fransız yazarların orijinal kitaplarını okumaya başlamış. Bizimle konuşurken sürekli yazarlardan ve şairlerden alıntılar yapan İsmet Gümüşdere diploma sahibi olamamanın acısını yaşadığı olaylardan birini şöyle anlatıyor: ”Arkadaşlarımdan birisi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ders vermem için bana ricada bulundu. Bunu çok istememe rağmen diplomam olmadığı için okul yönetimi tarafından reddedildi bu isteğimiz.”

”Fotoğraf için kitap okuyun”
İsmet Bey yetmiş küsur yılı deviren yaşına rağmen hâlâ futbol maçlarına katılıyor ve fotoğraf çekiyor. Şimdiye kadar çekemediği ya da kaçırdığı hiçbir fotoğraf karesi olmamış. ‘Ben hep çok hızlıydım’ diyor. Spor fotoğraflarına da sanat kattığını ve her karede estetik yakalamaya çalıştığını söyleyen Gümüşdere’nin fotoğrafta farklı konulara yönelmesi 20 yıl önceye dayanıyor. Anılarını ve şimdiye kadar çektiği fotoğraflarını kitaplaştırmayı düşünen İsmet Gümüşdere, hayatı, insanları ve en çarpıcı kareleri kitaplardan bulacağımıza inanıyor. Fotoğraf kursları hakkında bilgi almak için kendisine gelen gençlere sadece ve sadece kitap okumalarını tavsiye ediyor.

Yaşayan en eski foto—muhabirimiz başından geçen ilginç bir olayı da anlatmadan geçemiyor: ”1956 yılında bir futbol karşılaşması için yurtdışına gidecektim. Bazı aksaklıklar yüzünden uçağa binemedim. Uçak Paris yakınlarında düştü ve kurtulan kimse olmadı. Uçak düşmeseydi oradan aktarmalı olarak gidecektik. Daha sonradan aktarmalı uçağın da düştüğünü öğrendim. Bu olay beni hem sevindiren hem de çok şaşırtan bir anı olarak kaldı hafızamda.” (Tribündergi’den alınmıştır)

Önceki İçerikFatih Altaylı’nın Atatürk mektubu sahte çıktı. Murat Bardakçı’dan Galatasaraylıları üzecek yazı
Sonraki İçerikFenerbahçe- Spartak Trnava maçının yayıncısı belli oldu. UEFA Avrupa Ligi maçları bu hafta da beIN SPORTS’ta…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz