Kadri Mutlu: “Belki de artık PR yerine SR’a eğilmek daha doğru olur”
Digiturk Kurumsal İletişim Direktörü Kadri Mutlu, değişen halkla ilişkiler dinamikleri ve PR 2.0 hakkında konuştu.
Baş döndürücü hızla gelişen teknoloji, artan sosyal medya platformları ve çeşitlenen iletişim araçları ile birlikte, halkla ilişkiler mesleğinin tanımı ve iş yapış biçimi de dönüşüme uğruyor kuşkusuz. Aslına bakarsanız, dünyada sıcak ve soğuk savaş dönemlerinde, kitle iletişim araçları üzerinden kamuoyu algısını etkilemeye yönelik propaganda çalışmaları gibi çok sınırlı bir alan temelinde şekillenen ‘Halkla İlişkiler’ kavramı; günümüz itibarıyla adının ve tanımının çok ötesine geçmiş durumda. Belki de artık PR (Halkla İlişkiler) yerine SR (Stakeholder Relations) yani Paydaş İletişimi kavramı üzerinde durmak, her paydaş özelinde onları nasıl dinleyeceğimizi, neye göre hedef belirleyeceğimizi, ölçümleme ve raporlama metotlarını tartışmak doğru olur. Bugünün dünyasında bir iletişim profesyoneli için tüm paydaşları 360 derece kapsamak ve kavramak; medya ilişkileri özelinde ise dijital ve sosyal medyanın dinamiklerine en az konvansiyonel medya kadar hâkim olmak; tüm bunları bütüncül bir bakış açısı ve entegre bir strateji ile yönetmek olmazsa olmazlar.
Kendimizi ortak bir hedef hizmet eden tek bir takımın üyeleri olarak görüyoruz
İletişim ajansımız da yukarıda çizdiğim çerçevede, iletişim dünyasının yeni gerçeklerinin farkında ve sunduğu hizmeti değişen, gelişen ihtiyaçlarımıza cevap verecek şekilde adapte etmek yönünde oldukça esnek ve dinamik bir bakış açısına sahip. Buradaki çalışma sistemimizde ben, ekibim ve ajansımız masanın iki ayrı tarafı olarak değil; kendimizi ortak bir hedefe hizmet eden, tek bir takımın üyeleri olarak görmeyi ve bu şekilde çalışmayı tercih ediyoruz. Bu yaklaşımın da kurum-ajans ilişkisinde ve imza attığımız işlerde en verimli sonucu alma yönünde oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Eski tarz iş yapış biçiminde yürüyen yani sadece medya ile ilişkilerini yöneten ve gerisine karışmayan halkla ilişkiler anlayışının sürdürülebilir olması günümüzde artık pek mümkün değil. Bu nedenle ajanslar, sadece medya odaklı PR mantığı ile çalışan şirketler olmak yerine; iletişim stratejisini farklı disiplinler ile eş güdümlü düşünerek, geniş bir perspektiften kurgulayabilen; paydaşlık yaklaşımı ile kurumun doğrudan ya da dolaylı temas ettiği her kitleye özel (çalışan, müşteri, kamu otoriteleri, düzenleyici kurumlar, medya, iş dünyası, sivil toplum, akademi vs.) iletişim araçları geliştirebilen ve tabii ki, konvansiyonel ve dijital/sosyal mecraları birlikte yönetme bilgi ve becerisine sahip ‘360 derece İletişim Ajansları’na evrilmek durumunda.
Sosyal medya ile birlikte krizler artık saatlik değil anlık çözümlere gebe
Medya çalışmaları odaklı halkla ilişkiler yap-bozun önemli parçalarından biri ancak bütünü değil elbette. Bu nedenle konuyu daha geniş bir perspektiften, kurumsal iletişim yönetimi ya da kurumsal itibar yönetimi gibi üst başlıklardan ele almak, yukarıda söylediğim gibi tüm paydaşlarla iletişimin merkezinde olacak bir organizasyon kurmak daha doğru olacaktır. Bu noktadan bakınca; iletişim kanallarının bu derece çeşitlendiği, sosyal medya ile birlikte krizlerin artık saatlik değil kimi zaman anlık çözümlere gebe olduğu, yeni gelen jenerasyon özelinde mesaj ve algı kodlarının dahi bizim neslimize göre oldukça farklılaştığı bir dünyada iletişim yönetimi, kurumsal sürdürülebilirliğin temel taşlarından biri olmaya, belki de önemini daha da artırarak devam edecektir. Halkla ilişkiler ise iletişimin bütünü içindeki yeri ve rolünü proaktif bir değerlendirme ışığında yeni iş yapış modelleri ile güncelleyebildiği; hizmet içeriğini ve insan kaynağını bu yeni role uygun biçimde şekillendirebildiği sürece etkisini koruyabilir.
Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 83. sayısında yayımlandı.