Spor basınının usta kalemi Aybars Hünalp, gündemden bie türlü inmeyen hakem kararlarını ve VAR uygulamasını yorumladı:
İNGİLİZ HAKEM MIKE DEAN’İN EŞİ HAMİLE Mİ?
Hakemler yine gündemde. VAR geldi, dertler bitecek diye düşündük. Sanki tam aksine daha mı kötü oldu acaba diye düşünür olduk. Eski hakem ve S SPORT yorumcusu Murat Fevzi Tanırlı’ya son gelişmeleri sordum. Süper Lig’den girdi, İngiltere’den çıktı. İşte ilginç notları:
***
“Hakemlerimizin şirazesi kaydı iyice. Sezon başındaki VAR hayalimizin sonuçlarını tahayyül etmek, benim gibi eski hakemleri de fazlasıyla mutlu etmişti. Sebebi de, hakem hatalarının minimuma inecek olmasının yanı sıra kulüplerin yıllardır kronikleşen ve kendi başarısızlıklarını örtmedeki maharetleri olan hakem saldırısının çok büyük oranda yok olacağıydı. Bu anlamda da aynen beklediğim gibi gerçekleşti. Kulüp yetkilileri maç sonunda hakeme sardıracak penaltı ya da bariz gol hataları bulamıyor, yanlış verilen taç atışı ve 15 saniye önceki hatalı faul tartışmaları gibi komik bahaneler üretiyorlardı.
***
VAR konusundaki başarımız UEFA nezdinde de ses getirmişti ve UEFA, VAR seminerini Riva’daki harika ortamda yapmaya karar vermiş, üst düzey FIFA hakemleri ülkemize gelmişti. Tablo pespembeyken, VAR görevindeki Halis Özkahya ile maçın hakemi Hüseyin Göçek arasındaki penaltı pozisyonunda yaşananlar kırılma anı oldu. O tarihe kadar zaten hakemlikte ödül-ceza sisteminin yanına yaklaşmayan sayın Namoğlu, birden bire gelen tepkilerle Halis ile Hüseyin’i mahalle baskısı kontenjanından dinlendirme cezasına çarptırıverdi. Sonrasında ise “ona buna” her şeyde VAR’a gidilir oldu. İncelenen pozisyon sayısı o haftaya kadar yaşananların neredeyse 2 katına çıktı. Kenara gelip izlediği halde “inanılmaz” şekilde kararını değiştirmeyen hakem örnekleri yaşanmaya başladı. Bu da VAR gibi son derece faydalı bir teknolojiye güveni sarstı.
***
Sarsılan güveni tamir edecek adımların gelmesi gereken mecralardan ses çıkmaması, kulüplerin hakemler üzerindeki homurtularının şiddetini artırdı. Buna herhangi bir yaptırımla müdahale edilmediğinden, hakemlerimizin de üst üste gelen hatalarla çanak tutarmışçasına kararları tepkiyi her hafta farklı kulüpten çığ haline çevirdi. Hakemliğin psikolojisini, eğitimini ve atama becerisini yönetemeyen bir kurul olması durumu çok farklılaştırdı. Bugün geldiğimiz nokta, her zaman olduğu gibi nalıncı keseri. Ligin ilk yarısında, Fenerbahçe maçındaki basit bir taç atışı hatası nedeniyle “maçı Fırat’tan önce ve Fırat!tan sonra diye ikiye ayırmalıyız!” tepkisi veren sevgili hocam Fatih Terim’in, Trabzonspor önündeki 3-1’lik galibiyet sonrası “hakemler de hata yapabilir” kapsamına geçişi gibi. Bu örnekleri her takım için çoğaltabiliriz.
***
Saygı çerçevesindeki hakem eleştirisine her daim ben de saygı duydum, art niyet taşıyanlara her zaman sert tepki verdim. VAR olmadığı dönemlerde hakemlerin pozisyonları kaçırması çok doğal yaklaşımım her zaman geçerli. Bu zihniyetle de her zaman savundum. Hakemlerin kalite farkının bu şekilde ayrılacağını, aşağıdan iyiler yetiştikçe yukarıdaki vasat hakemlerin yerlerini alacağını belirttim. Siyasetin gücüyle hakem yaptırılmayan, 3-4 sene önce amatörde maç yönetenlerin bugün Süper Lig’de hakem oldurulmaya çalışılması gibi skandal istisnalar dışındaki değerlendirmem hep olumlu yaklaşım çerçevesinde oldu. Bugüne geldiğimizde benim gibi hakemliği hep bel üstü eleştiride değerlendirmek gerekliliğini savunanları bile mahcup edecek VAR kararları görmek çok üzüyor. Kenara gelip VAR ekranında izlediği halde, bir hakemin net bir baldıra basma pozisyonuna kırmızı kart vermemesini, bariz penaltıyı hala çalmamasını anlayamamak ve hatta anlamlandıramamak çelişkisiyle baş başa kalıyoruz. Hakemlerin isim isim yönetim farklılıklarını bırakın, aynı hakem aynı maçta standarttan uzaklaşır oldu. Bunu açıklamak teoride zor gibi gözükse de çok da sebepsiz değil.
***
Günümüzde hakem kurulu gibi bir mevkide “kaliteli yönetici” tanımı iyi insan yönetmeyi becerebilen, analitik olabilen, adalet konusunda hassasiyeti yüksek olan, eğitimi göz ardı etmeyen, “ben yaptım oldu” felsefesinden uzak duran insanlar anlamına gelmelidir. Hakemlere bu denli saldırıda ses edemeyen bir dernek ve MHK’nın olması hakemin arkasında kimsenin olmadığının net göstergesidir. Kurumlardır kalıcı olanlar ve hala 70’lerine dayandıkları halde kendi görevlerini sürdürebilmek için siyasetin gücüyle yönetmelik çıkarabilenler değildir.
***
Avrupa’nın tüm liglerinde inanılmaz hakem hataları oluyor. Ancak bizdeki kadar sahipsiz bir hakemlik müessesesi hiçbir ülkede yok. Kulüp bağırdıkça, MHK dönüp hakeme ceza kesiyor. Hata yapan her hakem artık infaz edilmeye başlandı ve ses yok. Premier Lig’deki örnekleri belli dönemlerde paylaşmıştım. Hakemler hakkında saygı çerçevesinde olsa dahi tekrarlayan eleştirileri yaptığınız anda tribünü boyluyorsunuz adınız Arsene Wenger veya Pep Guardiola bile olsa. Almanya’da benzer durum söz konusu. Futbolun öğelerinin her birine zorunlu saygı çizgileri var. Bunu aşan ya da aşmaya teşebbüs edene yaptırımlar sert.
***
Nefretle beslenen ülke haline geldiğimizin net bir kanıtı da, Karabük-Eskişehir maçında misafir takım teknik direktörü Fuat Çapa’nın yaptığı şık hareketti. Karabük’ün yaşadığı sıkıntılar malumunuz, artık 2.Lig’e doğru tepetaklak gidiyor. Eskişehir maçın sonlarında farklı galip durumdaydı ve ev sahibinin oyuncu değişikliği hakkı kalmamışken, bir oyuncusu sakatlandı. 10 kişi mücadeleye zorunlu kaldılar. Eskişehirspor teknik direktörü Fuat Çapa da, nazik bir davranış göstererek bir oyuncusunu kenara aldı ve kalan süreyi 10 kişi tamamladı. Vay efendim sen misin bunu yapan! İnfaz üstüne infaz! Bahis oynayanların tepkilerinden, “önde olmasaydı yapar mıydı!” sığlıklarına kadar. Ruhu nefretle kirlenmiş bu tip insanlar, sezon başından bu yana beş parasız şekilde alt yapı oyuncularıyla oynayan, seyahatlere bile gittiklerinde otel ücretini zor ödeyen Eskişehirspor’un yaşadığı mali sıkıntı ve ruhsal durum hakkında ne kadar bilgiye sahip acaba? Eskişehir taraftarının kulübe ek para yardımlarıyla deplasman masraflarını çıkarttıklarını biliyorlar mı? Onlar ancak suyla abdest almayı bilirler ama asıl temizlenmesi gereken yerleri ruhlarıdır. Daha ligin bitmesine çok var. Kavga gürültünün bitme ihtimali de yok gibi gözüküyor. Yaz gelsin de bir kurtulsak diyenlerin sayısı çok!
***
S Sport ekranlarında Premier keyfi ise büyük keyifle sürüyor. Liverpool son 2 maçta ofsayttan attığı gollerle puanları topluyor. Teknik adamlar, maç sonlarında hakem hatalarından “VAR gelmiş olsaydı bu pozisyonları yaşamazdık ve belki puan alabilirdik” diyorlar. Brighton-Burnley maçında ev sahibine bariz pozisyonda verilmeyen penaltı, dönüp misafir takıma penaltı kazandırdı. VAR olsaydı ev sahibi belki de eşitliği yakalayacaktı. Kısacası her maçta hakem hataları gırla gidiyor. Tepkiler elbette dile getiriliyor, ölçülü ve de elbette tribüne gönderilme cezası barındıracak şekilde korkulu! Hakemler hata da yapsa, maçlarda adrenalinin yükseldiği anlar da yaşansa bir zamanlar Süper Lig’deki maçların sonunda bir reklam vardı: Maç biter, dostluk kalır! Premier keyfi, futbolun keyfi S SPORT’ta bambaşka! Çünkü spor kültürü ve medeniyet bambaşka!
***
Hafta sonunda Man City-Chelsea maçı vardı. Guardiola, Sarri’nin takımını tek kelimeyle hezimetle yolcu etti ve 6-0 kazandı. 3 gol Arjantinli forvet Agüero’dan geldi. Maçın sonunda Agüero, hatıra için maçın topunu arıyordu. Bunu farkeden Mike Dean ise topu çaktırmadan formasından içeriye soktu. Hatasıyla sevabıyla biten bir maçın sonundaki hoş anlardı.
***
Bizde olsa? “Adi herif Chelsea ile alay mı ediyor!”dan tutun da “eşi hamile mi acaba, ona mı mesaj gönderiyor” tartışmaları yapılırdı sanırım. “