Galatasaray İletişim Koordinatörü olan Pınar Argun uzun yıllar Lig TV’nin Galatasaray muhabirliğini yapmıştı. Argun Lig TV’den emekli olduktan sonra anılarını geçen sene FourFourTwo dergisiyle paylaşmıştı. İşte o ilginç anılar:
Ümit Davala, Milan’a transfer olmadan önce, gece yarısı bütün muhabirler bu haberi duyup tesisin önünde onu beklemeye başladı. Eski arkadaşım olduğu için arayıp “Tesislere gelecek misin?” diye sordum. “Tesise çok yakın bir kafedeyim, gel” dedi. Gazetecilere görünmeden kaçtım. Herkes onu beklerken biz 100 metre ötede röportaj yapıyorduk!
***
Galatasaray’ın Denizlispor’la oynadığı bir maçta Denizlisporlu Bülent Ertuğrul kırmızı kartla oyundan atıldı. Ben de mecburen kameramanımı alarak peşinden soyunma odasına gittim. O sırada mikrofonumla ilgili bir sorun olduğu için biraz gecikmiştim. Futbolcu da o arada soyunmaya başlamış! Röportajı yaptıktan sonra özür dileyip çıktım.
***
Skibbe ve Kewell, Galatasaray’a geldiğinde ligin ilk maçlarından birini takip ediyordum. Tribünde sarı saçlı, renkli gözlü minik bir kız çocuğu gördüm. “Olsa olsa Kewell’ın kızıdır, yanındaki sarışın kadın da eşidir” diyerek röportaj yapmak için yanlarına gittim. Kız Türkçe, “Babamı gördüm!” dedi. Şaşırdım. “Senin baban kim?” diye sorunca Skibbe’nin kızı olduğunu öğrendim ama Türkçe konuşmasına hâlâ anlam veremiyorum! Meğer eşi Türkmüş. Bunu da o güne kadar kimse bilmiyordu. O röportajdan sonra Skibbe “Yabancı enişte” oldu!
***
Fatih Terim’in ikinci döneminde bir Samsunspor deplasmanından sonra eve dönerken telefonum çaldı. Felipe’nin gece 4 gibi havaalanında olacağını ve gitmem gerektiğini söylediler. Ben de eve gidip, hiç uyumadan hazırlanıp yeniden yola çıktım. Uykusuz olduğum için onu beklemek o kadar zor geldi ki anlatamam. İçimden söylene söylene röportaja başladım. Klişe cevaplar verdiği için iyice canım sıkıldı. Bir ara “Ben bu takıma çok faydalı olmak istiyordum ama sezonun ikinci yarısında yokum” dedi. Şok! Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Sabahın ilk saatlerinde ayrılık haberini verdik ve ortalık yıkıldı.
***
Arda Turan’la bir gün uçakta konuşurken bir sarsıntı oldu. “Düşüyoruz galiba” dedim. O da uçaktan çok korkar. “Ne diyorsun ya! A takımda üç maç oynayayım da ondan sonra ne oluyorsa olsun” dedi. “Senin A takımda üç maç oynamanı beklersek dünyaya kazık çakarız!” dedim. Geyik olsun diye söyledim, ne bileyim takacağını! Akşamına beni aradı, “Sen bana böyle dedin ama görürsün” dedi. Manisaspor’a gitti. Galatasaray deplasmanına geldiğinde “Gördün mü kaç maç oynadım” dedi. “Galatasaray’da oynamadın ki” dedim. Galatasaray’da oynamaya başladığında bile hâlâ bunu söylüyordu bana!
***
Mondragon’la evinde bir röportaj yapacaktım. Salonunda Mondragon, üç dev köpeği, eşi, ben ve kameraman röportaja başladık. O ana kadar köpeklerin hiç sesi çıkmamıştı ama mikrofonu uzattığım anda köpeklerden biri üzerime atladı. Mikrofonun ucu top şeklindeydi, meğer köpek top görünce dayanamıyormuş!
***
Eskiden navigasyon olmadığı için özellikle yurt dışında çok kayboluyorduk. Hollanda’da bizim A Milli Takım’ın antrenmanını takip edecektik. Yolu karıştırdığımız için takımı kaybettik. Ne antrenman öncesi basın toplantısı, ne antrenman, ne röportaj! Oralara kadar gidip elimiz boş döndük. Yetişmek için o kadar hız yaptık ki o yolculuğu sağ atlattığımıza şükrettik!
***
Galatasaray bir maçta Gaziantepspor’a içeride 4-2 yenildi. Böyle bir durumda Fatih Terim’in yanına yanaşmak bile zorken röportaj yapmak zorundaydım. Maç da olaylı geçmişti, Galatasaray maçı dokuz kişiyle bitirdi. Mikrofonu uzatıp, “Maç boyunca çok gergindiniz” dedim. “Rahatsız mı oldun!” dedi. Yayını nasıl bitirdiğimi hatırlamıyorum. Fatih hoca aslında ne istediğini doğru anlatırsan her şeye açıktır. Bir Fenerbahçe derbisinden önce gecenin 12’sine doğru röportaj yaptığım da olmuştur mesela!
***
2006 Dünya Kupası’nın başlamasına bir hafta kala “Uçak biletini aldık, Almanya’ya gidiyorsun” dediler. Gideyim ama nerede kalacağım? Gittiğimiz şehirlerde otel otel dolaşıp sonunda başımızı sokacak bir yer buluyorduk. Münih’te saatlerce arayıp yer bulamadık. Sonunda Münih’te yaşayan yazlık komşularımızdan biri aklıma geldi. Pek de samimi değiliz ama mecbur kaldım. Onlar olmasa ne olacaktı bilmiyorum. Ben yetmezmişim gibi kameramanımızı da götürdüm!
***
Galatasaray’ın bir Kayserispor deplasmanından sonra dönüş için uçağa bindik. Uçak tam kalkış yapacakken bir anda büyük bir gürültüyle her şey durdu. Ne ışık kaldı, ne bir şey! Kalkamadık. O zaman da uçakta telefon açmak kesinlikle yasak ama bunun haberini de vermem şart! Uçağın tuvaletine gidip fısıldayarak canlı yayına bağlanmıştım. Tuvaletten canlı yayın!
Röportaj Hilal Gülyurt Fotoğraf Barış Tekin (fourfourtwo)