Milliyet gazetesi yazarı Attila Gökçe, yayın krizini yazdı:
Özetler, ‘dekoder’ bekliyor
Süper Lig sürprizle başladı. Yayıncı kuruluş BeIN Sports, TFF ve Kulüpler Birliği ile yüzde 10 indirim sağlayınca krizin çözüldüğünü sandık.
Hayır kriz çözülmedi. Yeni bir yayın krizine dönüştü. Kulüplerin alacağı ücreti sabırlı ve sıkı pazarlık sürecinin sonunda indirme başarısını gösteren yayıncı kuruluş, özet yayınlar konusunda hiç de beklenmedik bir tavır sergiledi. Öyle ki, pazarlık masasına oturma olasılığını da adeta yok ettiler.
Haydi biraz aritmetik çalışalım.
Süper Lig, 34 hafta 9’ar maçla sürecek en büyük futbol organizasyonumuz.
Toplam 306 maç oynanacak.
Yayıncı kuruluş, bu maçların üçer dakikalık özet görüntülerini dakikası 5 bin ABD Doları ila 10 bin ABD Doları arasında anlaşılacak bir ücretle pazarlama hakkına da sahip.
Kulüplerle yapılan anlaşmadan sonra BeIN Sports geçen yıl özet yayın hakkı kullanan tv kanallarına inanılmaz bir fiyatla adeta ambargo koydu. Sonra yayın anlaşmasındaki sınırların içine dönüp 10 bin dolar sınırına çekildi.
Haydi, hesaba devam edelim: 306 maçın üçer dakikalık özet yayını toplam 918 dakika sürüyor.
Bu rakam 10 biner dolarla çarpıldığında 9 milyon 180 bin Dolarlık büyüklüğe ulaşıyor.
Bunun Türkçe karşılığı 52 milyon 509 bin 600 Türk Lirası.
Geçen yıl farklı bir takas/trampa anlaşması olan “barter” ile özet yayın sağlayan kanallar, bu yıl böyle bir olanaktan da yoksun olarak geçen yıl ödedikleri paranın hemen hemen üç katına şok bir fiyatla karşı karşıya kaldılar.
Bu paranın ödenmesi hemen hemen olanaksız görülüyor.
O yüzden geçen haftanın açılış maçlarından hiçbir tv kanalı özet yayın yapamadılar.
En başta TRT, BeIN Sports’un pazarlık masasından uzak tutumu nedeniyle futbolsever izleyicilerin alışık olduğu geleneği sürdüremediler.
Ticari anlaşmalarda böyle tıkanıklıklar elbette olabilir. Ancak bir taraftan yükümlü olarak kulüplerden anlayış talep edip indirim sağlayan kuruluşun, bu defa satıcı olarak tersi bir tutum sergilemesi kolay anlaşılacak bir durum değil.
Stratejik bir hamle ile pazarlığı engelleyip süreci uzatıp ilk haftalarda olabildiğince fazla sayıda dekoder satmak, abone sayısını artırmak akla gelebilir. Bunun ne kadar karşılık bulacağı da tartışmalıdır.
Sorunun daha akil ve anlayışlı bir pazarlıkla çözülmesi gerekiyor.
Milyonlarca futbolseverin beklentisi böyle. Beklentiyi karşılamak da kanallar için o kadar kolay değil. TRT’nin yaklaşımı, kamu yayıncısı olarak vatandaştan kesilen vergilerle bu ücreti ödemenin doğru olmayacağı yönünde. Ticari kanallar da ekonomik koşullardan dolayı yüksek ücret ödemekten uzak duruyorlar.
Galiba yeni bir “dekoder” gerekiyor.
Tarafları uzlaştıracak, kamu adına racon kesecek bir dekoder.
Şifre çözücü yerine sorun çözücü bir dekoder!. O marka da belli, değil mi?
Aferin Alper Potuk
Fenerbahçeli Alper Potuk, kulübünden gelecek üç yıl için alacağı ücretin yüzde 40’ından feragat etmiş. 2 milyon 640 bin Euro. Bunun TL karşılığı 17 milyon oluyor.
Bilmediğimiz başka nedenler ve zorlamalar yoksa, büyük bir özveri örneği. Takdir etmek, alkışlamak gerekir… Bravo!
Peki Alper bunu niye yaptı?
Zor koşullar içindeki kulübüne bir ölçüde destek olabilmek için…
Ya da Emre Belözoğlu, Ozan Tufan, Mehmet Ekici, Tolga Ciğerci ile girişeceği forma rekabetinden dışlanmamak, satılmamak, kiraya gönderilmemek için. Takım içinde formayı hak ederek alma azmini göstermek için…
Artık hangisiyse. Alper Potuk, bir tür Tarık Çamdal örneği sergilememiş oluyor.
Aferin Alper…
‘Acting football’
Süper Lig’in ilk haftası, yine bildiğimiz görüntülere sahne oldu.
Futbolcular, saha içinde bir yandan topla oynadılar (playing football), bir yandan da teatral rollerle (acting football) artistliğe yöneldiler. Tv’den maç yayınlarının yol açtığı bir yozlaşma bu. Taraftarı, izleyicileri ve hakemleri etkilemek için başvurulan, pek de masum sayılmayacak bir oyun.
Hakemle, takım arkadaşlarıyla el kol sallayarak jest ve mimiklerle sergilenen bir oyun bu… Belki birilerinin hoşuna gidiyor. Ya da rol sahibine bir öncelik kazandırıyor ama yanlış.
Fenerbahçe-Gazişehir maçında Dirar’ın Ozan Tufan’a el-kol hareketleriyle adeta “fırça atması” örneklerden sadece biri. Ortada 5-0’lık net bir galibiyet olduğu için örneği Kadıköy’den verdim. Başka maçlarda da var. Futbolcu kardeşler, rol yapmayın top yapın, lütfen yani!