Ulusal Takım Teknik Direktörü Fatih Terim’in Alaçatı’daki sokak köpeklerinden rahatsız olup onları yol kenarına attırmak istediğini yazdığı için Vatan gazetesi tarafından kovulan Öncel Öziçer, “Kovulduğumu telefonda haber verdiler” diyor. Aslında Öziçer’in yaşadıkları ülke basının içler acısı halini özetliyor. Konuya da “İmparator olmak bunu mu gerektirir?” diyerek içi boş bir yerinden yaklaşmak yerine, “tuhaf payeler verilenlerin” güçten nasıl zehirlendiklerini ve bu zehri nerelere kolayca akıtabileceklerini anlatarak bakmak gerekiyor. Bu açıdan yaklaşıldığında “İmparator” vakasının “Alo Fatih” ayarından farklı bir tarafının bulunmadığı da görülüyor!
NAZİKÇE KOVDULAR
Öziçer de durumu tam bu noktalardan ele alıp başına gelenleri aktarıyor: “Ben kimseyle savaşa girmedim, özellikle bir yere çomak sokmadım, iftira atmadım. Olayı birkaç kaynaktan duydum, teyit ettim ve köşeme taşıdım. Aslında kovulduğuma hiç şaşırmadım. Sabah, yazımın internetten çıkarıldığını görür görmez bunu anladım. Çok geçmeden telefonla arayıp bin bir özürle haberi verdiler. Nazikçe kapının önüne koydular! Aslında ‘Hemen göze almazlar, biraz bekleyip soğuturlar’ diye düşünmüştüm. Ama ne kadar yoğun bir baskı gelmiş anlayın!”
VİCDANI UNUTMUŞ
Bir imparatora bu yakışır mı? Yazar Öziçer, gülerek yanıt veriyor: “Yahu ne imparatoru allasen! Adama da yapışmış bu! Zaten anladığımız kadarıyla karakteri ve egosu da şiştikçe şişmeye müsaitmiş… Ben Terim’in köpek düşmanı ya da zalim olduğuna inanmıyorum. O, sadece üzerine yüklenen bu ‘Padişahım çok yaşa’ havasından olumsuz etkilenmiş. Sert mizacın ve güç sahibi olmanın ona yakıştığını düşünüyor belli ki! Tuhaf mimikler, jestler, yakın çevresine attığı fırçalar filan… Seviyor korku salmayı. Ama öyle havaya girmiş ki vicdanı da dilsiz, sağır olmuş. Gücünü, ‘canı kuş kadar olan’ bir insanı işinden etmek için kullanabiliyor. Bu sözüme çok şaşıracak, inanmayacak belki ama uyandırayım; senden büyük Allah var!”
MANŞETE ÖDÜL!
Peki, Ulusal Takım Teknik Direktörü olan birinin bir gazeteciyi işinden kovdurabilmesi medya sektörü için de utanç verici değil mi? Öziçer; “Utanç verici olmaz olur mu?” diye anlatıyor: “Böyle bir ortamda nasıl gazetecilik yapılır? Kısa zaman önce, ‘Basın yeteri kadar özgür değil’ diye sızlanırdık. Lale Devri’ni yaşıyormuşuz meğer. Eskiden böyle ses getiren bir yazı çıksa, ekip olarak havalarda gezerdik. Şimdi kovuluyoruz anasını satayım…”
‘KONU ÇOK BASİT’
Fatih Terim’in “derin ilişkileri” Mehmet Ağar… Öncel Öziçer, kızıp lafı ağzımıza tıkıyor, aslına bakılırsa haklı görünüyor…
“Telefonu açan bunu soruyor. Mevzuu hangi arada derede oraya bağlanıyor. Bir gazeteci, sokak köpeklerini koruyabilmek için bir yazı kaleme alıyor. Ulusal Takım Teknik Direktörü onu kovduruyor. Mehmet Ağar konuya dahil oluyor. Memleketin haline bak sirk gibi! Ben ne anlarım Ağar’dan, spordaki mafya tipi ilişkilerden, derin devletten. Küçük ve sakin bir dünyam var benim. Güç zehirlenmesine uğrayan bir spor adamının yaptığı yanlışı yazdım ve o kişi gazetemi arayarak beni haksız yere işimden etti, konu bu kadar basit!”
BÜYÜKLÜK HASTALIĞI
Öziçer, bu “basitliği” biraz daha açıyor: “Sınavdan en yüksek notu alan çocuk şımarıklığındayken, işimden oldum. Sivil toplum örgütleri tarafından desteklenen haberim çöpe atıldı. Haklının değil, ‘güçlünün’ yanında olduklarını gördüm, kırgınım yazıklar olsun! Öte yandan müthiş destek de gördüm. Önceki gün, CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altınok Akatlı gelerek çok zarif bir jestte bulundu. İzmir Gazeteciler Cemiyeti, bildiri yayımladı. Tanışmadığım meslektaşlarım ise bana yazılarıyla destek oldu.”
Son olarak… Acaba Öziçer, Fatih Terim’i karşısında görse ne söylerdi… Net bir şekilde özetliyor: “Etrafında ona yaranacağım diye sürekli yanlış yaptıran bir avare var. Bunları uzaklaştırmasını tavsiye ederdim. Son sözü de Şeyh Sadi-i Şirazi’ye bırakırdım: Gereksiz büyüklük yük olur! (birgün)