Yıldız nasıl olunurmuş gördük
Başakşehir ile Antalya arasındaki maç Eto’o ile Emre kıyaslamasına sebep olduğu için ilginçti. Bir tarafta gerçek bir dünya yıldızı vardı. Diğer tarafta da ne kadar kötü oynarsa oynasın en iyi sözleşmeleri yapan bir “noter yıldızı” vardı.
BEŞİKTAŞ ile Mersin arasında cehennem sıcağında oynanan maç hiç kuşkusuz haftanın en iyisiydi.
Yine de Cumartesi günü oynanan Başakşehir-Antalyaspor maçını seyretmeyen futbol meraklılarını “haftayı boş geçirmiş” sayarım.
Haftanın en iyi ikinci maçıydı.
Antalya’nın haberi duyanlara dudak büktüren transferi Samuel Eto’o ise maçtan da iyiydi.
Futbolumuzun ilham kaynağı Göksel Gümüşdağ’ın, “Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu” ilân ettiği Emre Belözoğlu bütün tazeliği (!) ile sahadaydı.
Antalya’nın silahı ise “bitti tükendi” denen Samuel Eto’o adlı Afrikalı’ydı.
Samuel Eto’o Cumartesi gecesi, ekran başındakilere “yıldız futbolcu” nasıl olur gösterdi.
İki harika gol attı. Başakşehir ancak üçüncü golü yiyip, üçüncü kez mağlup duruma düştükten sonra Eto’o farkını anladı.
Kamerunlu yıldızın karşısında oynayan Ferhat adındaki futbol âcizi her fırsatta oğlana tekmeyi geçirdi.
Sahada, “Ben hakem değilim, arazinin kadastro ölçümünü yapıyorum” der gibi dolaşan hakemliğe hevesli İlker Meral o tekmeleri seyretti.
Eto’o kendini korumayı bilmese, Kamerunlu yıldıza ligin ilk haftası veda edebilirdik. Boyunun, düdüğünün hayrını görme İlker Meral.
TEŞKİLAT REİSİ
SAMUEL Eto’o yıldızlık farkını gösterdikçe sahada ezilen Emre, sevenlerine “o kadar da değil” dedirtmek için çırpındı. Her topun başına o dikildi. Topa vurmak isteyen Doka’yı her seferinde uzaklaştırdı. Sonra da topu dağlara taşlara attı.
O maçta Başakşehir’in en iyisi olan Doka artık Türkiye’de kıdemli sayılır. Emre’nin Başakşehir’e yıldız futbolcu olarak değil ilçe teşkilatı başkanı olarak geldiğini çözdüğü için hiç niza çıkarmadı.
Her seferinde “Teknik direktörümüz seni bildiği gibi yapsın” tavrı içinde toptan uzaklaştı.
Her iki cümleden birine “Hasan Doğan Sezonu” diye başlayan maç spikeri, gereken yerlere gerektiği şekilde saygı bildiriminde bulunurken, maçın uyanık kameramanı da kafasına göre takılıp, sık sık Göksel Gümüşdağ’ın sıfatını ekrana getiriyordu.
Türkiye yıldızlığında Emre’nin tek şahidi olan Gümüşdağ’ın suratında kas oynamıyordu ama sıfatı kendisini renk farkıyla ele veriyordu.
Eto’o’nun seyrettiğim tek maçı bana yetti.
Üç büyüklerin elindekinden daha iyi golcü bu Kamerunlu Eto’o.
Bunu Antalya yönetimi gördü de Şampiyonlar Ligi’nin ilk ayağında elenmenin hırsı ile yeniden transfer pazarına dalan Aziz Başkan niye göremedi acaba?
Elinin altındaki Sow’u iki maçta da gördük. Altı pas üzerinde kafasına kondurulan iki topu da aynı yetenek (!) gösterisi ile kaleciye teslim etti.
Fenerbahçe eğer bu Kamerunlu yıldızı kadrosuna katmayı akıl etseydi benim için şimdiden şampiyonun kim olduğu belliydi.
İki satır da bizim medya için edeyim.
İki metreden topu dürtüp gol yapan Burak’ı haftanın “Flash Gordon’u ilân eden” editörler, Eto’o denen yıldızı üç beş satırla geçiştirdiler.
Maçları böyle değerlendirecekseniz, size teslim edilen onca sayfayı zayi etmeyin.
Bir iki sayfayı reklam servisine geri verin, onlar kıymetini bilsin.
İŞTE ŞENOL HOCA
GEÇEN sezonun en iyi top oynayan iki takımından biri Beşiktaş diğeri de Bursaspor’du.
Nedense Bursa takımı Şenol Hoca’dan kolayca vazgeçti. Beşiktaş kıymetini bildi.
Milli takımı götürdüğü Portekiz’deki şampiyonadan sıfır puan ve sıfır golle dönen “Milli Ego’nun adı” koskocaman stada verildi.
Türkiye’yi dünya üçüncüsü yapan derviş tabiatlı Şenol Güneş ise yok hükmünde sayıldı.
Burası sıradanlığın egemen olduğu bir ülkedir. Gerçekten farklı ve başarılı olanlara “cüzzamlı” muamelesi yapılır.
Yine de yok saymakla kişi yok olmaz.
Bunun pratiğini geçtiğimiz hafta sonu yaşadık ve hocalık farkını gördük.
Bursa’nın oynadığı futbol sıkıcı olmanın da ötesindeydi. Ekran başındaki seyirciye resmen “lokal anestezi” yapıldı.
O maçı seyretmek için ekran başına geçip de sızan futbol meraklısının böbreği çalınsa duyan olmazdı.
Beşiktaş’ın oynadığı futbolu seyredenler ise maç bitmesin istediler.
Beşiktaş’ın seyircisi “kötü günlerde de dost olabildiğini” gösterirse Şenol Hoca bu takımı sırtlayıp götürür.
Geriye kalan takımlar için bir iki lafım daha olacak.
Osmanlıspor, Kayserispor, Gaziantepspor, Konyaspor ve Akhisar takımlarının teknik direktörlerini kutluyorum.
Ellerinin altındaki takımlara bu kadar korkak, bu kadar kişiliksiz, bu kadar sıkıcı futbol oynattıkları için.
Birileri bu takımları hazırlayanlara maçları “en çok geri pası yapanların kazanmadığını” söyleyip “Olmasanız da olur” diye laf sokmalı.
Kıssadan hisse: Boş çuval dik durmaz.
SELAHATTİN DUMAN- HÜRRİYET