Spor hukukçusu Doç. Dr. Ümit Orhan, PFDK’nın Trabzonspor- Fenerbahçe maçı sonrası verdiği/vermediği cezaları değerlendirdi…
17 Mart Pazar günü oynanan Trabzon Fenerbahçe müsabakası sonunda yaşanan olaylar gündemi sarsmıştı. Ardından gözler, anılan olaylar ardından TFF Hukuk Kurullarının nasıl kararlar vereceğine kilitlenmişti. Olaylara karışanlar TFF Futbol Disiplin Talimatı’nın hangi maddelerinden sevk yapılacağı, PFDK’nın ve itiraz halinde Tahkim Kurulu’nun ne cezalar vereceği, bu süreçte neredeyse her gün sosyal medyada en çok bahsedilen konuydu. Araya milli maçların girmesi bile tansiyonu yatıştırmaya yetmedi desek yeridir. Konuyu sınırlamak adına belirtmekte yarar var, yazı sadece futbolcuların cezaları konusunda bir değerlendirme olacak.
FENERBAHÇE’NİN MÜSABAKA SONRASI SAHANIN ORTASINDA SEVİNMESİ TAHRİK UNSURU OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLİR Mİ?
Bunun tahrik unsuru sayılması asla kabul edilemez. Kazanan taraf ister saha içinde ister soyunma odasında sevinebilir. Bu konunun tartışılmasının bile abesle iştigal olduğu kanaatindeyim. Maçın atmosferi, tarihsel gerginlikler… eğer bunlar herhangi bir şekilde kararların gerekçelerine ilişirse, bu durum benzer süreçlerin hepsini çıkmaza sürükler. Gün gelir sevinmenin yasaklanması konuşulur. O zaman, “spor dostluk, barış ve kardeşliktir” söylemi de eskilerin masalları haline gelir. Nitekim kararlarda bu hususa herhangi bir atıfta bulunulmamış.
OLAYDA FENERBAHÇELİ FUTBOLCULARIN MEŞRU SAVUNMASINDAN (YAYGIN TABİRLE MEŞRU MÜDAFAASINDAN) BAHSEDİLEMEZ Mİ?
Söz konusu kavramın Türk Ceza Kanunu’nda nasıl geçtiğine bakalım: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez”. Her ne kadar yargılama TCK’ya göre değil, Disiplin Talimatı’na göre yapılsa da kavramın esası budur.
Teorik olarak, üzerinize koşan ve size zarar verme ihtimali yüksek bir şahsa karşı korunma amaçlı ve saldırıyla orantılı tepki verilmesi meşru savunmadır. Sadece söz konusu olay için değil, burada da topyekûn bir kanaatte bulunulduğunda, yapılacak değerlendirmeler isabetsiz olacaktır. Aynı olaylar silsilesinde bazı kişilerin eylemleri meşru savunma olabilirken, bazıları için savunmayı aşan (saldırı ile orantılı biçimde olmayan) eylemler söz konusu olabilir. Dolayısıyla Talimatta yer alan şekliyle “haksız tahrik” veya “takdiri indirim sebepleri” vb. her şahıs için ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
OLAYLAR SONRASI EN ÇOK KİMLERİN DURUMU MERAK EDİLİYORDU?
Kamuoyunda özellikle Fenerbahçeli futbolculardan Bright Osayi Samuel, JaydenQuinn Oosterwolde, Michy Batshuayi ve İrfan Can Eğribayathakkında nasıl kararlar verileceği gündemi meşgul etmişti.
SEVKLERİN ARDINDAN PFDK’DAN NASIL BİR KARAR ÇIKTI?
Öncelikle sevkler ve PFDK kararları doğrultusunda, futbolcularla ilgili oluşan tabloyu özetle bir toparlayalım:
• Osayi: Sevk: m.45 kavga, PFDK: Ceza Yok.
• İrfan Can: Sevk: m.36 Sportmenliğe Aykırı Hareket- m.45 kavga, PFDK: m.36’dan Ceza Yok, m.45’ten 1 maç ve para cezası.
• Oosterwolde: Sevk: m.36 Sportmenliğe Aykırı Hareket- m.45 kavga, PFDK: m.36’dan para cezası, m.45’ten 1 maç ve para cezası.
• Batshuayi: Sevk edilmemiş.
PFDK KARARLARI NASIL DEĞERLENDİRİLEBİLİR?
Altını çizmek gerekir ki, elimizde TFF Hukuk Müşavirliği ve PFDK’nın elindeki kadar net görüntüler mevcut değil. Sosyal medya ve beinsports’da verilenler kadarıyla değerlendirme yapıyoruz. Bunlar benim şahsi kanaatim, her görüşe de saygımız sonsuz. Özetlemek gerekirse:
Osayi ve Oosterwolde: Sıcağı sıcağına ilk izlenimim sevklerin m.44 saldırı maddesinden gerçekleşebileceği yönündeydi (Osayi güvenlik görevlileri şahsı yere yatırdıktan sonra eyleme devam ediyor, Oosterwolde ise yerde etkisiz hale getirilmiş şahsa tekme atıyor).
Oosterwolde’ye m.45’ten 1 maç ve para cezası verilmiş, Osayi’ye ise herhangi bir ceza verilmemiş.
Oosterwolde’nin durumuna bakılacak olursa: Futbol Disiplin Talimatında yer alan m.44 “saldırı” ve m.45 “kavga” fiilleri birbirine çok benzer eylemlerdir. Arada gerçekten ince bir çizgi mevcuttur. Konuyla ilgili Can Yalçınkaya kardeşimin 2020 tarihli doktora tezine atıf yapıyorum: “… ‘Kavga’ disiplin suçunun varlığından söz edilebilecek birden farklı durum mevcuttur ancak bu durumların ortak noktası ‘karşılıklı fiili müdahale’ içeriyor olmalarıdır. Gerek bir fiili müdahalenin mağduru tarafından fiili müdahalenin failine yönelecek bariz şekilde orantısız olmayan karşılık fiili (bu karşılık fiil ilk teması ‘karşılıklı fiili münakaşa’ haline dönüştürmektedir), gerek mevcut bir karşılıklı fiili müdahaleye müdahil olunması, gerekse de karşılıklı fiili münakaşanın kim tarafından başlatıldığının belli olmadığı hallerin içerisinde bulunulması hali olsun; hepsinin ortak noktası karşılıklı fiili müdahale ihtiva ediyor olmalarıdır. Saldırıda ise tek bir failin eylemi mevcuttur. Kişi, kendisine yönelen fiili bir müdahaleye karşılık verdiğinde bu eylem ilgili talimatta düzenlenmiş ise ya ‘kavga’ olarak değerlendirilecek ya da meşru müdafaa kapsamında mütalaa edilecektir. Hemen belirtmekte yarar var ki fiili müdahaleye karşılık eylem orantısız ise artık kavgadan değil, münferit bir saldırıdan söz edilebilecektir”.
Yukarıda kavga ile saldırı arasında ince çizgi mevcut demiştik, buna rağmen m.45 kavganın cezası 3 ila 5 maçken, m.44 saldırının cezası 5 ila 10 maçtır. Görünen, PFDK takdir hakkını “karşılıklı fiili müdahale” olgusundan dolayı “m.45 kavga”dan yana kullanmış. Derdest kişilere fiili müdahaleden m.44’e de müracaat edilebilirdi. Sahaya giren onlarca kişinin olduğu olayda m.45’ten yana karar vermek makul görülebilir. Bu arada sevk m.44’ten gerçekleşseydi dahi PFDK ve Tahkim Kurulu sevk maddesi dışında bir karar verebilirdi. Nihayetinde hukuki nitelemeyi yapmak sevk merciinden ziyade Kurulların yetkisindedir. Gri alan olduğunu kabul etmek lazım, (yani bazı pozisyonlarda denir ya penaltı değil ama verilse de olurdu gibi). Takdir hakkı Kurul’un. Bu arada kararların çoğunun oybirliğiyle değil oyçokluğu ile verildiğini de unutmamak lazım. (Bu arada hatırlayanlar mutlaka olacaktır, saldırıya en net örnek Premier Lig’de 94-95 sezonunda Eric Cantona’nıntribündeki taraflara uçan tekmesidir. Kavgaya en net örnekse Kasım 2018’de Galatasaray – Fenerbahçe müsabakası sonunda futbolcuların eylemleridir).
Osayi’nin durumuna bakılacak olursa: Esasen Oosterwolde’yeverilen yaptırım kararına benzer bir yaptırım bekliyordum. Gerekçeli kararı görme ihtimalimiz de olmadığından Osayihakkındaki “Ceza Tayinine Yer Olmadığına” dair karar, kafalarda soru işareti oluşturuyor. Muhtemelen Batshuayi’yleaynı şekilde değerlendirilmiş ama bence aynı değil. Aşağıda Batshuayi’nin durumunu değerlendirirken değineceğim.
İrfan Can Eğribayat: İtiş kakıştan ziyade tribünlere yaptığı hareketlerleakıllarda kalmıştı. Ancak hakkındaki karara bakılınca sportmenliğe aykırılıktan ceza almamış, buna mukabil kavgadan ceza almış. “Olta hareketi” sportmenliğe aykırı hareket olarak değerlendirilebilirdi kanaatindeyim. Kavga konusunda Oosterwolde ve Osayi gibi ağırlıkta bir hareketi yok. Yani m.44 saldırıdan sevk ihtimali, zaten Oosterwolde ve Osayi için konuşuluyordu.
Batshuayi: Sahaya giren taraftara yönelik döner tekmesi gündeme gelmişti. Şahsi kanaatim sevk edilmemesi doğru, Batshuayi sevk edilseydi bile ceza almaması gerekirdi diye düşünüyorum. Üzerine doğru hırsla koşan biri var ve orantılı şekilde bildiği bir savunma tekniğini uygulamış ve o noktada da eylemi bırakmış, devam etmemiş. Osayi’nin durumuyla farklılık yaratan unsur da bu noktada zaten. Osayi’nin sahaya giren şahıs yere düştükten sonra eylemi kesmesi gerekirdi.
MADEM M.45 KAVGA EYLEMİNDE 3 İLA 5 MAÇ CEZA ÖNGÖRÜLMÜŞ, NASIL 1 MAÇ CEZA ÇIKIYOR?
m.45’in futbolcularla ilgili kısmı şöyle: “Bir kavgaya karışan ve fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmeyen (a) Futbolculara 3 ila 5 müsabakadan men cezası… verilir”. Ancak PFDK’nınm.45’i uyguladığı futbolculara 1’er maç ceza verdiği görülüyor. PFDK’nın burada Disiplin Talimatı m.12’yi uyguladığını görüyoruz. Peki m.12 nedir? “Haksız Tahrik”başlıklı madde şu şekilde: “(1) Fiilin haksız tahrik sonucu işlenmesi halinde cezada indirim yapılır. (2) Disiplin Kurulu, haksız tahrikin derecesini dikkate alarak, verilecek cezayı üçte birine kadar indirebilir”. Anlaşılan Kurul, yukarıda da bahsettiğimiz üzere haksız tahrik hükümlerine başvurmuş. Ancak burada indirime yönelik takdirin niye son hadden kullanıldığı tartışılabilir.
Ayrıca şu soru da akla gelebilir, m.45’te para cezası geçmediği halde para cezası nasıl verilebiliyor? Bunun cevabı, Talimat’ın35. maddesinde: “Disiplin ihlalinin özelliklerine göre, öngörülen cezaya ilaveten ödüllerin iadesi veya para cezası verilebilir”.
TAHKİM KURULU NASIL BİR KARAR VERDİ?
Tahkim Kurulu kararı şu şekilde: “müsabaka saati ile Kurulumuz’a yapılan başvuru saati arasındaki süre, futbolculara verilen cezaların 1 resmi müsabakadan men cezasından ibaret olması, anılan müsabakanın oynanmasıyla cezanın infaz edilmiş olacağı hususu ile PFDK’nın gerekçeli kararının henüz Tahkim Kurulu’na ve ilgilisine gönderilmemiş olması, hukuken mevcut olmayan gerekçeli kararının Tahkim Kurulu tarafından incelenmesi ve hüküm kurulmasının hukuken olanaklı bulunmaması hususları birlikte değerlendirilerek, PFDK’nın gerekçeli kararının Kurulumuz’aulaşmasını ve Başvuran Kulübün gerekçeli karara karşı ayrıntılı itirazlarını sunmalarını takiben dosyada esas hakkında karar verilinceye kadar Tahkim Kurulu Talimatı’nın 20. maddesi uyarınca uygulamanın durdurulmasına oybirliği ile karar verilmiştir”.
Şahsi düşüncem; Tahkim Kurulu’nun gerekçesi makul görünse de sürece bütünsel yaklaşmakta fayda var. Yani müsabaka tarihiyle sevk arasında 12 gün var. Aslında milli maç arası, Kurullar için bulunmaz bir fırsattı. Şöyle ki, Spor Disiplin Hukuku’nu diğer dallardan ayıran en önemli faktörlerden biri hızdır. Çünkü bir yandan müsabakalar devam etmektedir ve ilgili kurulların bir an önce karar vermesi beklenir. Açıkça ifade etmek gerekirse, müsabaka ile sevk tarihi arasındaki 12 gün, detaylı bir inceleme için yeter de artar bile. Ayrıca, bu olaylarda herhangi bir bilirkişi incelemesine gerek duyulacak bir durum da yok. Tartışılan hususların tamamı hukuki mesele, işin işinde montaj, deep fake gibi unsurlar da mevcut değil. Sevk süreci çok daha erken tamamlanabilirdi. Özellikle tedbirkararlarının kamuoyunda tartışılmasına da gerek kalmazdı. Bu sayede süreç de daha hızlı işler, Tahkim Kurulu’nun böyle bir gerekçe sunmasına da gerek kalmaz, en azından süreç usulen tamamlanırdı.
Sonuç olarak ortaya çıkan mevcut tablo gerek esas gerekse usul açısından futbol kamuoyunda farklı ve haklı tepkilerin oluşmasına sebep olmuştur.