HT Pazar eki yazarı Elif Key, Arda Turan hakkında sert bir yazı kaleme aldı. Key, Arda Turan’ın daha önce de gazeteciye saldırdığını iddia etti. Key, Arda Turan’ın magazin basınına bol bol forma dağıttığını yazdı:

 

Arda Turan Sözlüğü

Bizde fikir çok. Bu kadar beleş bilgi, bu kadar boş işle uğraşan bilge başka yerde yok. Tepemize çıkarmanın da hayatımızdan çıkarmanın da âlâsı bizde. Bir toplu lince bakar. Sanki Arda’yı baba-oğul-kutsal forma üçgeninden çıkarırsak dertler bitecek. Oyun bittiğinde şahla piyonun aynı kutuya konulduğunu akılda tutmakta fayda vardı, ama neyse… Tüm bunlar Arda’nın ağırına gitti, primci ya da kavgacı olmadığını anlatmaktan da yoruldu. Eskiden olsa belki ağlardı bile. Ama artık onun kalbi de taşlaştı. Canlı yayında ağlamayalı çok oldu.

‘ARTIK SEVMİYORUM ’
2010’da sakatlandıktan sonra, “Milli Takım’ı sattı” dedikoduları almış başını gitmişken, operasyondan çıkar çıkmaz soluğu bir canlı yayında almış ve şöyle demişti Arda Turan: “Şerefsizlik diz boyu. Türkiye’de sıkıntı çok. Artık sevmiyorum.” İki cümleyle derdini özetlemiş, ağlayarak yayını kesmelerini rica etmişti. Üstünden yıllar geçti. Ne Türkiye’nin sıkıntıları bitti, ne Arda’nın. Şeref, adamlık, delikanlılık cetveli yine Arda’nın eline geldi ve hemen ölçmeye başladı. Yolda karşısına çıkan herkese “Abim”, “Büyüğüm” diyen, herkese yol veren, herkes onu sevsin diye çabalayan Arda Turan neden böyle oldu?

Ön camına Türk bayrağı astığı, şoför koltuğuna Milli Takım formasını geçirdiği, plakasında yıldızlı harflerle 10 Arda Turan yazan kamyonu nasıl devirdi? Arda mı virajları alamadı yoksa yol zaten bozuk muydu? İlk 11’inde uzun süredir çoğu tek dozluk şöhretlerin forma giydiği Türkiye’yi, fazla muhabbetin nasıl tez ayrılık getirdiğini anlamak için, Arda’nın nerelere takıldığına bakmak gerekiyor. Zira Arda bir gazeteciye saldırınca filmin koptuğunu sananlar, filmin başına bakmayı yine unutuyor.

FACETIME VE KOLONİSİ
Henüz yolun başı, Arda o zamanlar 19-20 yaşlarında. Galatasaray-Bursa maçı yolunda. Bilal Meşe vakası ilk değil; feribotun içinde GS muhabiri Yaşar Yalçın’ı kovalayan yine Arda. O zamanlar kulüp başkanı Adnan Polat, konu kapatıldı gitti. Muhakemesi yapılmadan dosyaların kapatılmasına alışan Arda, işlerin farklı yürüdüğü Barcelona’ya adapte olamadı. İspanya’nın futbol okyanusunda kulaç atmak yerine, Barcelona’ya can simidi gibi taşıdığı kolonisiyle gitti, orayı öğrenmeyi değil küçük dünyasını yanında götürmeyi tercih etti. Barcelona’da arkadaşları ona ‘Iphone’ ya da ‘Facetime’ diye sesleniyor, izin günlerinde bile ayak tenisi oynamaya, kebap yemeye İstanbul’a uçuyordu. Tek günlük seyahatler ruhuna iyi gelse de kariyerine bir hayır getirmeyeceği açıktı. Arda, Barcelona havaalanının en çok “giden yolcu” salonunu sevdi. “Bu yolun sonu Survivor adasının ezikliği” diye de belli ki kimse söylemedi. Gönüllüler’de yer alacak hali yok ya, ‘ünlüler’ takımında yeri hazır demek ki.

ARDA ’NIN İÇERİK ANALİZİ
Kamuoyuyla konuşurken çok fazla kelime harcamadı. Gerektiğinde gülüyor, gülerek vakit kazanıyor, soruya soruyla cevap veriyor. Sabit bir sözlüğü var: Hak. Adalet. Mental. Psikolojik. Maddiyat. Maneviyat. Bayrak. Hizmet. Avantaj. Duruş. Sistem. Fedakârlık. Belaltı. Yüzüstü. Hata. Pişmanlık. Söylemler. Baba-oğul. Ülkemizin yaşadığı bu sıkıntılı günlerde. Sıkıntı çok. Sıkıntı yok. Bazı değerler. Bizim de anamız babamız var. Para. Prim. Şeref. Onur. Polemik. Ülke sevdalısı. Emir kulu. Kısmet. Kırgınlık. Bıraksınlar bu işleri. Çok şükür. Allah. Playstation. Acun Abi. Saffet Abi. Rıdvan Abi. Camia. Kıymet. Vefa. Genç adamlarız. Delikanlıyız. Ülkemize hizmet vermiş adamlarız. Bayrağı taşımaktan onur duyduk. Türk halkı. Türk milleti. Onlar beni ıslıklasa da onlar benim baş tacım… Futbol mu? Arda’nın konuşmalarına yaptığım bu küçük ‘analyse contenu’me (içerik analizi) göre, futbol hiç yok!

SİNEM ’DEN SONRA TUFAN
Arda’yı yıllardır takip eden muhabirlerin ortak fikri şu: “Sinem’den sonra toparlayamadı. Psikolojisi bozuldu.” İlişkiyi Arda bitirmemiş miydi? Hani herkes yoluna bakacaktı artık? Sığ sularda sandalın dengesini, Sinem Kobal-Kenan İmirzalıoğlu beraberliği bozdu. Anlaşılan o atarlı tavırlar hep blöftü. Hepimize olduğu gibi ona da yapmak, olmak değil “mış gibi” yapmak, olmak öğretildi besbelli. “Ben Kenan İmirzalıoğlu’na ‘Ağabey’ diyordum. Nasıl yapar bunu?” diye sordu ilk şokun ardından. Diyelim ki İmirzalıoğlu yamuk yaptı, eh Sinem Kobal’ın sevgilisi Mustafa Sirmen’le de Arda’nın yediği içtiği ayrı gitmiyordu. Arkadaşının aşkına âşık olduğunu sakladığı vakitler “Sinem’le beraber misiniz?” diye sorulduğunda Arda da alışılandan uzun cümleler kuruyordu: “Arkadaşımın aşkı, asla yamuk yapmam. Sinem benim kardeşim. Bize arkadaşımızın sevgilisine bakmak yakışır mı? Mustafa benim nasıl bir insan olduğumu da bilir.” Belli ki Mustafa da bilmiyordu ki telefon açıp tek soru sordu: “Sen böyle mi delikanlısın?” Arda hayatta en iyi bildiği konudan çakmıştı: Delikanlılık. Ama çoğumuzun hayat karnesi böyle kırıklarla dolu. İnsan hiç kendi başına gelmeyecek sanıyor ama, fizik var, kimya var, matematik var, tabiatın da bir ironisi var. Tahtını kendi yapan Arda, bahtının inşaatını erkeklerimizin pek çoğu gibi annesine bırakmıştı. Annesine kimseleri beğendirememekten de rahatsızlık duymadı.

MAGAZİN MERAKI
Spor muhabirleri sözbirliği etmişcesine itiraf ediyor: “Hiçbirimizde bir tane bile Arda Turan forması yoktur. Bunca yıldır takip ederiz, birimize forma göndermişliği olmadı. Ama sor magazin muhabirlerine, hepsinde forması var. Çoğu Arda’nın tek maçını bile seyretmedi.” Halbuki futbolcu spor medyasına yakın durur değil mi, Arda Turan tercihini magazinden yana kullandı. Magazinden tanıdığı insanlarla iş ortaklıklarına girdi.Söylenti bu ya; İspanyol basının artık manşetlerine çıkarmadığı Arda, manşet hasretini günübirlik İstanbul seyahatleri yaparak, magazin muhabirlerine lokanta girişlerinde, çıkışlarında demeç vererek dindiriyordu.

Neyse, artık bırakalım bunları. Dünyanın en iyi takımlarından birinin vitrininde, her şeye rağmen büyük bir yetenek var elimizde. Arda Turan nasıl iyileşecek, onu düşünelim. Tek yol var: Yine en başındaki gibi çok çalışacak. Zamanla başarıyı, beğenilmeyi tekrar hak edecek. Ve sonunda huzur geri gelecek. En iyisi telefonunu kapat Arda, kimse bulamasın seni. Atla bisikletine. Aç müziği. Duman’dan dinle: Kırmış Kalbini…

Önceki İçerikCimnastikte ilklere imza atan milli sporcu Ferhat Arıcan: “Olimpiyatta da altın madalya hayalim var”
Sonraki İçerikFenerbahçe’de tarihi barış! GFB geri dönüyor

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz