Milliyet gazetesi yazarı Attila Gökçe, Fatih Terim’i eleştiren bir yazı kaleme aldı. Gökçe, sembolleşen futbol adamlarından örnekler verdiği yazısında Terim’in bazı duumlarda susmayı bilmesi gerektiğini ileri sürdü:
İmparator ve Sfenks
Popüler kültür, siyasette, sanatta ve futbolda bazı kahramanlara unutulmaz unvanlar verir…
Baba gibi: Baba Hakkı (Yeten), Baba Gündüz (Kılıç), Baba Recep (Adanır)…
Taçlı ya da taçsız… Metin Oktay’ın unvanı da Kral’dır…
Dünya ve Hollanda futbolunun (elbette Barcelona’nın) unutulmaz yıldızı Johann Cruyff’a Sarı Fare denmiştir.
Onun da hocası ve en çok etkilendiği futbol düşünürü Rinus Michels’di…
General…
Bizde en popüler unvan, İmparator’dur.
Fatih Terim’e bu tacı yediden yetmişe Türk futbolseverleri giydirmiştir. Hiçbir renge bağlı kalmadan, forma ötesi bir saygı ve hayranlık ifadesi olarak.
Onu İmparator yapan başarıların ve değerlerin tümü, futbol kariyerine dayanmaktadır. İlk defa katıldığımız Avrupa Futbol Şampiyonası… 2000 UEFA Kupası, Galatasaray’da 6 kez kazanılan Süper Lig şampiyonluğu… Onca yıldızı parlatan, oynattığı oyunla hayret ve hayranlık yaratan bir kariyer.
Ne yazık ki İmparator, geçen hafta unvanına ve adına hiç de yakışmayan bir çatışmanın tarafı olarak gündeme gelmiş, adı üzerinde rüzgar estirilerek anaforlar yaratılmıştır.
Şu Bodrum – Alaçatı hattının sonunda yaşanan “tahta perde” kavgası…
BİR İŞE YARAMADI, TAHRİBAT YARATTI
Olan bitenin önüne – arkasına, dedikoduya ve ayrıntıya hiç girmeden söyleyeyim ki “yakışıksız” bir hadisedir. Kimsenin kazanmadığı, herkesin kaybettiği bir meseledir. Hiçbir işe yaramamış, ama “tahribat” yaratmıştır.
En çok da “İmparator” kavramı üzerinde.
Hayatın her alanında Terim’e hep bu unvanla bakar olduk. Hemen her davranışında İmparator gibi güç ve karar sahibi olmasını bekledik.
O nedenle işte… Alaçatı hadisesi de İmparator unvanıyla harmanlanıp kamuoyuna servis edildi. Terim karşıtlarının beklediği sürpriz bir hediye paketi (!) oluşturdu.
Her neyse… Taraflar hukuk önünde hesaplaşır ve daha medeni bir sonuçla yollarına devam ederler.
Bu olayda kafamı kurcalayan kocaman bir soru işareti var: Bodrum’dan son sürat yola çıkıp Alaçatı’ya uçar gibi giderken (yaklaşık 3 saat) İmparator’un öfkesi hiç mi yumuşamadı. Ona bir U dönüşü ve sükunet öneren biri de mi çıkmadı ?
Olaydan sonra taraflardan biri bolca konuşup öykülerle gündemi sürdürürken Terim neden sustu?
Johann Cruyff, Rinus Michels’i – General’i – anlatırken, “Biz kendi aramızda ona Sfenks derdik”… “Çünkü gerekli bir iki cümlenin dışında çok konuşmaz ve susardı!”
Demek ki General’ler gibi bazen İmparator’ların da Sfenks olması icap ediyor.