Buyur ola Şenol Güneş Stadı’na
Bu yazıyı bir vicdan borcunu ödemek üzere yazıyorum. Kişisel bir borç değil bu. Öyle olsaydı, bu köşenin konusu olmazdı. Çünkü borç sadece benim değil, hepimizin.
Avni Aker’i rahmetle analım. Trabzon’a ilk stadı kazandırdığı zaman bölgenin öncü spor adamları Süleyman ve Rıza Kuğu kardeşler, bir kadirbilirlik örneği sergileyerek o stada Avni Aker hocanın adını önermişlerdi. Yıllardır gidip geldiğimiz, yüzlerce maçla hafızamızın en güzel köşelerinde sakladığımız Avni Aker Stadı, bütün genişletme, geliştirme, düzeltme ve düzenlemelere karşın devrini doldurdu. Kent merkezlerindeki statların kent dışına, ulaşılması daha kolay yerlere taşınması, kent içindeki yüksek rantlı eski stat arazilerinin değerlendirilmesi, elbette ekonomik kurallara göre bir fırsattır. Bu fırsat akılla, iyi niyetle değerlendirilmelidir. Ancak birinden diğerine taşınırken, yeni stat coşkusunun tarihimizi ve yerel kültürümüzü örselemesi de hiç doğru olmaz.
Özellikle Trabzon’da, Akyazı Stadı’nda!
Biliyorum, bana hemen QNB (Qatar National Bank) sponsorluğunu hatırlatacaksınız. Şimdiden “Akyazı Arena” kavramıyla kamuoyunda yer etmeye başlayan stadın resmi adı da bakarsınız QNB ile başlayan bir tamlama olabilir.
Gelelim vicdan borcumuza…
Stat adını nasıl düzenlersiniz, yoksa modaya uyup ille de Arena sözcüğüne mi takılırsınız bilemem. Ama Türk Futbolu’nun ve Trabzonspor’un tarihi köklerine inmekte yarar var. Oradaki kahramanlara, yıldızlara, emektar ustalara, hocalara saygı göstermenin en sıcak yolu da -onlar yaşarken- adlarını ölümsüzleştirmektir.
Şimdi burada duralım. Şenol Güneş’e bir selam çakalım…
Türk futbolunun efsane kalecileri arasında yer almıştır. Trabzonspor’un altı şampiyonluğunda eldivenleriyle hamuru karmıştır. Futbol antrenörlüğüne 36 yaşında başlamış, memleket takımlarında büyük-küçük ayrımı yapmadan özveriyle, adanmışlıkla hizmet etmiştir.
Türk Milli Takımı’nın uluslararası arenada yükseldiği en uç noktada da o vardır. 2002 Dünya Kupası üçüncülüğü, 48 yıl aradan sonra yediden yetmişe ortak olduğumuz bir sevinç ve gurur vesilesidir. Dahası, Türkiye o başarıyla Dünya klasmanında en uç noktaya (7.sıraya) yükselirken, Şenol Güneş de UEFA tarafından Avrupa’da yılın antrenörü seçilmiştir. Dikkatinizi çekerim: 2002 finalisti Almanya’nın teknik direktörü Rudi Völler değil, üçüncü Türkiye’nin hocası Şenol Güneş!
Hiç pazarlık etmeden, büyük bir içtenlikle dört kez yuvasına (Trabzonspor’a) hizmet verdi. Güney Kore’ye gidip iki yıl çalıştı, orada da futbol dünyasının saygısını kazandı. 2011’de ikili averaj nedeniyle Fenerbahçe ile eşit puanı (83) topladığı halde ikinci olan Trabzonspor’un başında yine Şenol Güneş vardı. Son başarısını da biliyorsunuz: Beşiktaş 7 yıl aradan sonra şampiyonluğu Şenol Güneş’le yakaladı. Bu yazı Napoli maçından önce yazıldı. Yine de söylemeliyim: Beşiktaş bu gruptan çıkma şansını her şeye rağmen elinde tutuyor.
Şenol Hoca’ya saygı duyanların önemli bir bölümü aynı zamanda minnet de duyuyor. Umut Bulut, Burak Yılmaz, Selçuk İnan, Onur Recep Kıvrak, Ozan Tufan, Enes Ünal, Oğuzhan Özyakup, Olcay Şahan, Cenk Tosun, Mario Gomez, Jose Sosa ve hatta Quaresma… Hepsine de bir tık yukarı kariyer katkısı yaptı. Hemen hepsine milli takımlarının kapısını açtı. Sadece çalıştırmadı oyuncularını, aynı zamanda eğitti, öğretti, yetiştirdi.
Vicdani önerim şudur: QNB Şenol Güneş Stadı/ QNB Şenol Güneş Arena/ QNB Akyazı Şenol Güneş Stadı.
Gelin bu vicdan borcunu hep birlikte ödeyelim. Futbolumuzun bu sabırlı dervişine bir gönül selamı verelim.
AK YAZI’nın adı Şenol Güneş olsun.. Geç kalmayalım..
“A..YAZIK” olmasın!
ATTİLA GÖKÇE- milliyet