Milliyet yazarı Atilla Gökçe, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir hakkında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Gökçe yazısında, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ve Başkanvekili Semih Özsoy’un, daha sonra da Yüksek Divan Kurulu Başkanı Vefa Küçük’ün açtığı söylem savaşlarına tepki gösterdi.
Gökçe, “Nihat Özdemir kimseye kendini, masumiyetini, eylemlerini kanıtlamak zorunda değil. Kendi camiası Fenerbahçe dahil. Ama herkes haddini bilmek zorunda. O kargaşalı ve tartışmalı süreçten sonra Özdemir’in “Dokuz senedir herhangi bir şekilde şikeye rastlamadık” demesi açık, seçik, kesin ve net ifadedir. Bu ifade üzerinden TFF Başkanı’nı sigaya çekmek sadece yanlış değildir… Kocaman bir ayıptır.” ifadelerini kullandı.
TFF Başkanını sigaya çekmek… AYIP!
Bu ülkenin en sorunlu alanı iletişim… Yüzlerce, binlerce örnek var. Siyasetten, ekonomiden, magazine… Sanattan, felsefeden, spora kadar…
İletişim sorunlu, çünkü ağzınızdan çıkan sözcükleri eğiyor büküyor, sivri uçlu kancalar haline getirip aklınızda olmayan algılarla size yüklenebiliyorlar..
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir’e karşı Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ve Başkanvekili Semih Özsoy’un, daha sonra da Yüksek Divan Kurulu Başkanı Vefa Küçük’ün açtığı söylem savaşları, iletişimin nasıl bir mayın tarlasına dönüştüğünün en sivri örnekleri.
Efendim, canlı yayınlanan TV programında genç meslektaşımız TFF Başkanına “şike iddiaları” ile ilgili bir soru yöneltiyor. Özdemir de 2011’de futbolumuzun yaşadığı kargaşalı “3 Temmuz süreci”ni hatırlatıp “Dokuz yıldan beri şike olayına rastlamadık. Amatör liglere kadar her ligden gelen ihbar ve şikayetleri araştırıyoruz. Kurullarımız var” diyor.
Vaay!.. Sen misin “9 yıldan beri” diyen. Öncesinde ne demek istiyorsun? Neyi ima ediyorsun? Söyle bakalım 2011’in şampiyonu kim?
Kulakları çınlasın, Ali Şen dostumuz, başkanlığı sırasında öyle bir hava yarattı ki “herkes, her kurum Fenerbahçe’ye karşı” algısı tüm camiayı teslim aldı. Sonrasında Aziz Yıldırım’ın da aynı politikayı sürdürdüğünü biliyoruz. Dolayısıyla… Fenerbahçe’de ”gelenek” ve “kültür”e dönüşen bu algıyı yadırgamıyoruz. Şu farkla ki Fenerbahçe kavgayı, çatışmayı ve polemikleri artık kendi içinde de yaşamaya başladı. Üzücü ve ürkütücü olan budur.
Ayrıntılara girmeden sportif sonuca bakalım: 2010-11 sezonunun Süper Lig Şampiyonu Fenerbahçe’dir. Bu konuda hem etik kurulunun hem de TFF Yönetim Kurulu’nun kararları vardır. O dönemde Nihat Özdemir Fenerbahçe Başkan Vekili idi. Ali Koç, Abdullah Kiğılı da başkan yardımcısı idiler. Katıldıkları TFF genel kurulunda peş peşe söz alıp Fenerbahçe’ye kurulan kumpası da dile getirmişlerdi.
O sürecin en dramatik yanı, TFF’nin “şampiyon” olarak tescil etmesine rağmen UEFA’nın Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne almamasıdır.
Hadi şimdi yazayım: M.Ali Aydınlar döneminde UEFA ile Fenerbahçe arasındaki anlaşmayı Aziz Yıldırım da biliyor… Özdemir de biliyor, Koç ve Semih Özsoy da biliyor. Buradan yaraları kaşımak istemem. Acılı bir süreçtir. En büyük bedeli ödeyen de Başkan Aziz Yıldırım olmuş, yaşamının 1 yılı kumpasla çalınmıştır.
Herkesin bildiği gerçekleri polemiğe dönüştürmekten kime ne fayda var! UEFA Fenerbahçe yerine Trabzonspor’u Şampiyonlar Ligi’ne alırken Karadeniz ekibine başarı dileyen “centilmen” Ali Koç değil miydi?
Nihat Özdemir kimseye kendini, masumiyetini, eylemlerini kanıtlamak zorunda değil. Kendi camiası Fenerbahçe dahil. Ama herkes haddini bilmek zorunda.
O kargaşalı ve tartışmalı süreçten sonra Özdemir’in “Dokuz senedir herhangi bir şekilde şikeye rastlamadık” demesi açık, seçik, kesin ve net ifadedir. Bu ifade üzerinden TFF Başkanı’nı sigaya çekmek sadece yanlış değildir…
Kocaman bir ayıptır.