Bersay İletişim’den Ayşenur Afyon Sarıaslan aradı. Spor basınının içinden çıkan, medyada sevip sayılan sevgili Ayşenur, Digiturk’ün yeni Spordan Sorumlu Grup Başkanı Rashed Al-Marri’nin 11 Şubat’ta yapacağı internet medyası ile tanışma toplantısına davet ediyordu. Açıkçası şaşırdım. Digiturk, beIN grubuna geçtiğinden bu yana yabancı yatırımcılardan böyle bir adım gelmemişti. Katarlı patronaj, Türk medyası ile köprü kurmakta pek de istekli değildi. İki taraf birbirini açıkçası fazla tanımıyordu.
Futbolmedya Genel Yayın Yönetmeni olarak aldığım davet benim için aynı zamanda bir nostalji turuydu. Şu anda D-Smart Spor İçerikleri Müdürü Aybars Hünalp’in Show TV Spor Müdürü ve Lig TV Haber Müdürü olarak çalıştığı dönemde Show TV’deki yardımcısı olarak bu binada çok zaman geçirmiştim. Adı beIN Sports’a dönüşen kadroda çok sayıda arkadaşım da vardı. Girişten, şu anda toplantı salonu olarak kullanılan Şansal Büyüka’nın eski odasına gidene kadar birçok dostumuz ile karşılaştık, sohbet etme fırsatı yakaladık. Yalçın Çetin, Seyhan Şaşko, Ali Okancı, Olcay Çakır ile mini sohbetler gerçekleştirdik. Seyhan ile Skyturk 360’da beraber çalışmıştık, dünyanın en güzel yürekli insanlarından biridir, aynı zamanda tam bir spor insanıdır, müthiş bilgilidir.
Eski mesai arkadaşımızı görmek güzeldi. Fenerbahçe taraftarlarının aleyhine kampanyalar düzenlediği Hande Sümertaş da oradaydı. Hande hanımla yıllar sonra ayaküstü laflama şansımız oldu.
Boğaz vapuru gibi her iskeleye uğraya uğraya gelince haliyle az biraz geciktik sanırım, sohbetler başlamıştı. Toplantı odasında küçük gruplar oluşmuştu. Digiturk’ün efsane kurumsal iletişim müdürü Kadri Mutlu’yu görünce doğruca yanına gittim. Ekibi ile oradaydı ve bu buluşmanın her iki taraf için de verimli geçmesi için uğraşıyordu. Her zamanki sıcaklığı ile karşıladı, hemen Rashed Bey’le tanıştırdı.
Rashed Al-Marri; genç, enerjik ve karizmatik bir yönetici. Güçlü bir CV’si var. Benim Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Spor Yönetimi Bölümü’nde ders verdiğimi öğrenince sohbet sıcak bir atmosferde başladı, kendisinin de akademik dünyada yer aldığından ve danışman hoca olarak edindiği deneyimlerden bahsetti. Al-Marri, Katarlıların yabancı bir ülke yerine kendi ülkelerinde yaşamaktan keyif aldıklarını ancak konu Türkiye olunca teklifi hemen kabul ettiğini söyleyerek başladı konuşmasına. Hemen ardından Türk insanı hakkındaki ilk izlenimini paylaştı: “Burada herkesin bir fikri var ve bunu paylaşmak için can atıyorlar. Üstelik herkes kendi fikrinin özel olduğunu düşünüyor.”
Her Türk gibi benim de Türk futbolunun açmazlarını çözmeye yönelik ‘özel’ fikirlerim var ama bu giriş sonrası bu düşüncelerimi bir müddet daha kendime saklamam gerektiğini anlıyorum.
Yarım saati aşan sohbetimizde kurumunun Türk futboluna bakış açısını anlattı Al-Marri. Türk futbolunu geliştirmek istediklerinden, her kulübe eşit mesafede durduklarından bahsetti.
Al-Marri hakem kararlarına ya da başka bir soruna kızan her kulübün Digiturk boykotu tehdidini anlayamıyor. beIN Sports’un bir numarası, Türkiye’de kulüplerin ciddi finans sorunları olduğunu, bazı kulüplerin gelirlerinin yüzde 80’den fazlasının yayın gelirlerinden oluştuğunu vurguluyor, kulüp yapılarının güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu söylemden sorunun kaynağının sağlıksız kulüp yapıları olduğuna inandıklarını anlıyoruz.
Al-Marri’nin bir diğer sitem ettiği nokta ise korsan yayınlar. Her bir Digiturk izleyicisine karşılık iki kaçak yayın izleyicisi olduğunu belirtiyor. Konuyu Spor Bakanlığı’na taşıdıklarını ve çözüm için ortak çalışma yürüttüklerini anlatıyor. “Bu çok büyük bir oran” deyince de “Siz ne düşünüyorsunuz?” sorusunu yöneltiyor.
“Çözümü devletten beklemenin dışında siz de harekete geçebilirsiniz. Türkiye’nin dinamikleri farklıdır, Türk insanı jestlerden hoşlanır. Pandemi döneminde bazı maçları şifresiz vermek ya da kalan maçlar için uygun paketler sunmak gibi jestler Digiturk markasına yönelik algıyı olumlu yapabilir. Korsanla mücadelede de etkin bir yöntem olabilir” cevabıma ise “Bunu yaparsak parasını tam yatıran üyelerimize haksızlık yapmış oluruz ama bu tür bir hamleyi gelecek sezon düşünebiliriz. Bu hafta Maç Günü’nü başlatarak özetleri herkese şifresiz olarak sunmaya başlıyoruz” karşılığını veriyor.
beIN, global bir yayıncı ama özellikle Avrupa’dan çekilmeye başladı. Bunu kendisine sorduğunda korsan yayıncılık nedeniyle Bundesliga, Serie A, Legue 1, La Liga’nın yayın haklarındaki büyük düşüşlere dikkat çekiyor.
Peki beIN Media, korsan yayınla mücadeledeki çabaları yetersiz görürse Türkiye’den de çekilecek mi? Bu soru futbol dünyasında çok konuşuluyor. Mayıs ayında bir sonraki sezonun (2022-23 sezonu itibariyle başlayacak yeni dönem) ihalesi var. beIN, bu ihaleye girmeyecek hatta gelecek sezon (2021-22) haklarını da devredip mayısta gidecek diye düşünen çok kişi var. Komplo teorilerine bu geleceğe yönelik falcılık da eklenmiş durumda. Fenerbahçe’nin yayıncı kuruluşla didişmesinin perde arkasında Acun Ilıcalı’nın olduğu ve Ilıcalı’nın beIN’i kaçırtarak yeni yayın ihalesini alacağı teorilerini yazanlar bile var. D-Smart, Türk Telekom, Saran Medya, Acun Medya hatta Turkcell ve Vodafone’un yeni ihale için hazırlandıkları söyleniyor. TRT de beklemede.
Peki gerçek ne? Al-Marri, Ortadoğu’dan gelmiş biri olabilir ama Batılı bir düşünce yapısına sahip ve kendi mesajlarını verme konusunda eğitimli. Sorunlarını ve beklentilerini net bir şekilde anlatıyor. Satır arasında serpiştirdiği “2 milyar dolar yatırım yaptık, yatırımlara devam edeceğim” sözü ise potansiyeli yüksek olan bu pazardan kolay kolay vazgeçmeyeceklerinin göstergesi gibi…