Bir muhabirin anıları
17 yıllık futbol muhabirliğinin ardından mesleği bırakıp mobilyacılık yapmaya başlayan Atakan Kurt, futbol sahalarında şahit olduğu olayları anlatıyor…
“Sergen Yalçın ne zaman frikik kullanmak istese Ahmet Dursun yayına gelip ‘Abi içime doğdu, ben atayım, rüyamda gördüm’ derdi. Sergen’in cevabı her zaman ‘Bırak lan’ olurdu…”
“Sergen antrenmanları at yarışı saatlerine göre düzenletirdi. Tigana döneminde bunu yapamadı ve ikisinin saatleri çakışmaya başladı. Bir gün antrenmanda koşarken yedek kulübesinin önünde kendini yere atıp sakatlanma numarası yaptı. Fizyoterapist yanına gidince yerde yatarken kimseye çaktırmadan adamın telefonundan altılının sonucunu öğrendi.”
“Lazio maçının dönüşünde Sergen’e birkaç gün sonra oynanacak Fenerbahçe derbisinin nasıl olacağını sordum, ‘Sabaha kadar oynasak biz kazanırız’ dedi. “Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?’ dedim, ’30 bin dolar bastım’ dedi, maçta iki gol attı.”
“Mustafa Denizli ile Batuhan Karadeniz bir gün tesislerde arabalarıyla burun buruna geldiler. İkisinden birinin yol vermesi gerekiyordu. Beş dakika kadar beklediler, sonunda Mustafa Denizli geri geri gidip yol verdi.”
“Beşiktaş malzemecisi Süreyya Soner’e kulüp yöneticileri ‘Artık bu işi bırak, seni emekli yapalım’ dedi. Süreyya abi ‘Beni gönderirseniz intihar ederim’ dedi ve kaldı.”
“Canlı yayındayken başıma çok işler geldi. Birkaç defa hazırlıksız yakalanıp takım kadrolarını eksik saydım. Bir seferinde de kadroda altı yabancı saydım. Yayından hemen sonra Şansal abi odasından çıkıp beni buldu, ‘Mustafa Denizli beni aradı, altı yabancı saymışsın!’ dedi. Zaten ondan başka da farkeden olmadı!”
“Bir gün Ahmet Yıldırım malzemeci Erdal’ın sayısal loto oynadığını öğrenmiş. Gizli numaradan oynadığı sayıları atıp ‘Kazandınız!’ yazdı. Birkaç dakika sonra da malzemeciyi arayıp bir şeyler istedi. Bir baktık, malzemeci koşarak tesisten gidiyor. Arkasından bağırdık. ‘İstifa ediyorum!’ diyerek koşmaya devam etti. Şaka olduğunu anlayınca aynı akşam geri döndü.”
“Souleymane Youla, Beşiktaş’ta oynarken bir yemekte sütlaç vardı. Ali Tandoğan’a ‘Bu ne?’ diye sordu. O da ‘Milklaş’ dedi.”
“Yanlış hatırlamıyorsam 2001-02 sezonunda bir Gaziantepspor maçıydı. Son dakikalara yaklaşılmıştı ama Beşiktaş öne geçememişti. Düdük çaldı, faul oldu. Tümer, aut çizgisine 1 metre mesafede duran İbrahim Üzülmez’e oynadı. Ben de onun hemen arkasında duruyordum. Tribünden bir düdük sesi geldi. İbo durdu, ‘Oyna İbo oyna’ diye bağırdım. Topu İlhan’a çıkardı ve Beşiktaş öne geçip maçı kazandı.”
“Tümer iyi arkadaşımdır. Ne zaman göz göze gelsek gülmeye başlarız. Bir gün penaltı kullanacak. Ben de kale arkasında duruyorum. Bir anda gözü bana takıldı. Gülmeye başladık. Penaltıyı kaçırdı.”
“Muhabirlik yaptığım dönemde yakın arkadaşlarımdan biri mobilyacılık yapıyordu, bana sürekli ‘Birlikte çalışalım’ diyordu. Ben de artık yorulmuştum. Senede 80 maça gidiyorum, hiç tatilim yok, sürekli İstanbul dışındayım diye işi bıraktım ve arkadaşıma ortak oldum. Artık ben futbolculara gitmiyorum, onlar bana geliyor. Bilal Kısa, Oğuzhan Özyakup, Yasin Öztekin, Cenk Tosun… Hepsi dükkanıma geldi.”
“Emre Belözoğlu ile Biliç kavga ederken ben de yanlarındaydım. Biliç bir pozisyonda öne çıkıp tepki gösterdi, Emre de ona bir önceki maçtan kızgın olduğu için küfür etti. Biliç karşılık verince Emre bu sefer aralıksız küfür etmeye başladı. Soyunma odalarının önünde Emre yeniden Biliç’e doğru koştu ama Biliç odasına girdiği için bunlara karşılık vermedi. Olayları tüm hakemler gördü ama kart gösterilmedi. Lig TV’ye konuşmak istediğimi söyledim, izin vermediler. Beşiktaşlı taraftarlar konuşmamama çok tepki gösterdiler. Bu olay yüzünden çok tehdit aldım, çok küfür yedim ama yapacak bir şeyim yoktu.” (fourfourtwo)