Madrid üniversiteydi, Barça yüksek lisans
Futbol kariyeri, eğitimle geçen yıllar gibiyse eğer, ilk öğrenimini Galatasaray altyapısında alan Arda’nın talihi, ortaokul yıllarında efsane bir öğretmen ile karşılaşmasıydı: Fatih Terim. Bazı hocalar size sadece dersi değil, hayatı da öğretir. Manisaspor’da Ersun Yanal ile çalıştığı kısa dönemi ise yurt dışında öğrenci değişim programı Erasmus gibi görün. Kısa sürede başkalaştı ve lise yıllarında Galatasaray ve A Milli Takım ile büyüdü Arda Turan. Kendi memleketinizde ne kadar iyi öğrenci olursanız olun, yurtdışında üniversite okumak zordur. Sizi zorlayan sadece sınavlar değildir, başka bir ülke, başka bir şehir, ilk kez tanıdığınız insanlar, yeni bir dil, yeni yemekler ve bilinmezler… Arda, Atletico Madrid’de üniversiteyi okurken tüm bunların üstesinden geldi. Parlak bir öğrenci olmayı bırakın, bölümünün en iyi not ortalamasını da tutturdu. Barcelona ise yüksek lisans yapılacak kulüp. Bu kulüpte doktorasını vermiş Busquets, Rakitic, Alba gibilerin yanında artık profesör olmuş Messi, Iniesta ve Luis Suarez var. Oynamaya da öğrenmeye de çalışmaya da doymayan bir Arda geldi Barselona şehrine. Madrid’de 4 yıl boyunca kurduğu düzeni Barselona’ya taşıdı. Geniş bir ev, bireysel idmanlarını yapabileceği bir spor salonu, İspanya’da her işini kolaylaştıran yardımcısı Ata ve Bayrampaşa’dan çocukluk günlerinden beri hiç ayrılmadığı arkadaşları.
Atletico Madrid, Barcelona’dan farklı bir kulüp. Tarihi ve tribünleriyle kalbiyle düşünen bir his takımı Atletico. Arda bu yüzden Atletico’yu çok sevdi, Atletico’nun taraftarı da onu. Barcelona ise aklın ön planda olduğu, duygulardan çok geleneklerinin peşinden giden ve mükemmel organizasyona inanan bir kulüp. Arda’nın hem saha hem de saha dışında Barcelona’dan öğreneceği ve kimbilir bir gün Türk futboluna öğreteceği çok şey var.
Arda, Atletico’da Diego Simeone’den çok şey öğrendi. Simeone, emeğe saygı gösteren ve performansı oyuncunun akıttığı terle ölçen bir teknik adam. Luis Enrique ise bir başka fikrin adamı. Ceza nedeniyle sahaya çıkamadığı 6 ay içinde Arda, Luis Enrique’nin bu yönlerini gözlemledi. İki teknik adamın da idmanları farklı, oyun planları farklı. Arda da başka bir Arda olmalı artık.
İspanya’dan Türkiye’ye geldiğinde ülke futbolunun en popüler ismi olmasından dolayı magazin medyasının ona ilgi göstermesi doğaldır ama genç kuşakların Arda’yı 2-3 günlük İstanbul tatillerinde gezen eğlenen bir yıldız futbolcu olarak tanıması da insafsızlık. Messi gibi sıfatlara sığmayan bir adamla verkaça gireceksiniz çok çalışmanız lazım, idolüm dediği İniesta kadar akıl dolu futbol oynamak istiyorsa kafasını sadece futbola vermeli. Arda da bunları yapıyor, 4.5 yıldır İspanya’da. Hiçbir şey tesadüf değil. Her şey emek, aile hasreti, acı, gözyaşı ve kazanılan kupalarla gelen mutluluk ve huzur…
Ağustos 2011’de İspanya’ya gittiğinde “Atletico Madrid’de oynayamaz” diyenler, Arda Barcelona formasıyla Camp Nou’ya çıkıp idolü İniesta ile paslaştığında da “Arda, Barcelona’da oynayamaz” diyebilir, diyorlar da… Futbol bu, herkes her şeyi diyebilir ama önce Barcelona maçı izlerken uzandıkları koltuktan doğrulup mutfağa gidip bir bardak soğuk su içmeleri gerekiyor. Arda Turan “Hayal ettiğin kadar da çalışırsan” a inanan bizim toprakların çocuklarının idolüdür. Onun ve bizim çocuklarımızın yolu; futbol sahasında da hayatta da açık olsun.
BÜLENT TİMURLENK- SABAH