Rekor bir ücret ile Beşiktaş’tan Everton’a transfer olan Cenk Tosun’un bugünlere gelmesinde en büyük pay sahibinin Michael Skibbe olduğunu biliyor muydunuz!!! Gelin hikayeyi baştan alalım.
2010/11 sezonu devre arasında 5 yaşından itibaren formasını giydiği Eintracht Frankfurt’tan Gaziantepspor’a transfer olan Cenk, aslında Türk futbolseverlerinin de yakından tanıdığı o zamanki teknik direktör Michael Skibbe, kendisini beğenmeyerek kadroya almadığı için ayrılmak zorunda kalmıştı. Frankfurt’un alt yaş kategorilerinde oynadığı tüm takımlarda gol kralı olan Türk oyuncu, 550.000 € bonservis bedeliyle transfer olduğu Gaziantepspor’da da bu özelliğini hemen ortaya koyarak atığı gollerle kalitesini gösterdi. Bu performansı ile o dönemki A Milli Takım Teknik Direktörü Guus Hiddink’in dikkatini çekip, Almanya’nın birçok alt yaş milli takımında oynamış olmasına karşın, Türkiye’yi tercih ederek Türk Milli Takım formasını giydi.
3,5 yıl formasını taşıdığı Gaziantepspor’da 122 maçta 44 gol atıp 23 asist yaparak değerini 10’a katlayan Milli futbolcu, kulübü ile sözleşmesinin sona ermesinin ardından Beşiktaş’la anlaşarak bedelsiz olarak İstanbul’un yolunu tuttu. Daha sonraki başarı hikayesi ise herkesin malumu.
Ben bu noktada sizleri 2011 Mart ayına geri götürmek istiyorum. E.Frankfurt’tan ayrılmasının 3 ay sonrasında Cenk, kısa sürede gösterdiği başarıyla Alman basınının da dikkatini çekmişti. Doğup büyüdüğü şehir Frankfurt’un önemli ulusal gazetesi Frankfurter Rundschau da Türk oyuncunun başarısına kayıtsız kalmayarak kendisiyle hemen bir röportaj gerçekleştirmişti. Bakalım Cenk Tosun, henüz 20 yaşındayken o günlerde neler düşünüyormuş ve söyledikleri ile bugünleri işaret etmiş mi.
Bay Tosun, birkaç günlüğüne buraya evinize döndünüz. Türkiye’deki aşırı ilgi sonrası biraz kaçmanız mı gerekti?
Hayır, hayır. O kadar da kötü değil. Frankfurt’ta birkaç halletmem gereken işim vardı. Ancak tabii ki ailemi ve arkadaşlarımı da gördüğüm için çok sevinçliyim. Çünkü onları çok özlüyorum.
Frankfurt’tan ayrıldığınızdan beri herkesin dilindesiniz. Çılgınca değil mi? Öncesinde hakkınızda not bile tutulmuyordu.
Her şey çok çılgınca. Almanya’ya döner dönmez birçok röportaj yapmam gerekti. Bir anda herkes benimle ilgilenmeye başladı. Birkaç hafta içinde her şeyin bu şekilde gelişmiş olması inanılmaz.
Türkiye’de size duyulan ilgi çok büyük. Bütün gazetelerde manşetlerdesiniz ve yeni süper yıldız olarak takdim ediliyorsunuz. Anlatın bunu bize biraz.
Hakikaten inanılmaz. Bütün Türkiye beni tanıyor. Herkes tarafından kutlanıyorum. Şu anda, yapı olarak da, Türkiye’nin en iyi santrforu olarak gösteriliyorum.
Arada kendinizi çimdikliyor musunuz? Böyle bir çıkışla başa çıkılabiliyor musunuz?
İlk haftalarda çok aşırı derecede zorlandım. Olanları gerçek olup olmadığından şüphe duydum. Düşünün ki, Gaziantep’e geldim. Hemen ardından Galatasaray ile kupa maçı vardı. O maçta 2 gol attım. Ve bu böyle devam etti. Şu ana kadar 7 resmi maçta 7 golüm var. Galatasaray’a karşı 1 de asist yaptım. Bu benim için rüya gibi. Ama artık yavaş yavaş benimle ilgili neler olduğunu anlamaya başlıyorum.
Türk Milli Takımı’nda oynayacaksınız. Teknik direktör Guus Hiddink, Almanya’nın tüm alt yapı milli takımlarında oynamış olmanıza rağmen sizi 2 Mart’taki Avrupa Şampiyonası elemelerindeki Avusturya maçı kadrosuna çağırdı. Kararınız kesin mi?
Evet. Türkiye’nin milli oyuncusu olma şansına sahip oldum. Bunu uzun uzun düşünmeye gerek yok. Bu bir rüya. Almanya Futbol Federasyonu’nu aradım ve benim için yaptıkları her şey için teşekkür ettim.
Guus Hiddink ile görüşmeniz nasıl geçti?
Beni aradı ve İsanbul’daki Federasyon binasına davet etti. Daha sonra amcamla, O ve yardımcısı Oğuz Çetin ile uzun bir görüşme yaptık. Sayın Hiddink benimle ilgili planlarını anlattı. Güzel şeyler söyledi. Bunlar beni gururlandırdı. Bende takımı bana göre kuracağı duygusunu verdi.
İyi bir noktaya değindiniz. Eski kulübünüz Eintracht Frankfurt’ta durum ama bambaşkaydı.
Evet böyle denebilir. Bana şans verilmedi. Kadroya bile alınmadım. Ne yapabilirdim ki? Takımda bir şans bulmayı hak etmiştim. Eğer şans verilseydi bunu iyi kullanacağımdan emindim. Ben her zaman ve her yerde gollerimi attım. Genç takımlarda, genç milli takımlarda ve Frankfurt ikinci takımında. Şimdi de Gaziantepspor’da atıyorum. Ama kabullenmek durumundayım, artık üzerinde durmaya gerek yok.
E.Frankfurt’un şu anda gole ihtiyacı var. Tam 12 saattir takım gol atmayı bekliyor. Bu sizde “iyi oldu” duygusu yaratıyor mu?
Aksine olanlar beni çok üzüyor. Tam 14 yıl Eintracht kulübündeydim. Genç takım antrenörümü babamdan fazla gördüm. Kendi odamdan daha fazla soyunma odasında zaman geçirdim. Bu kulübü kalbimde taşıyorum. Eintracht ile Bundesliga’da oynamak benim en büyük rüyamdı. Ben ayrılmayı hiç istemedim. İşler iyi gitmiyor diye neden sevineyim ki?
Çünkü teknik direktörünüz Michael Skibbe sizi yolda bıraktı. Babanız da hala çok kızgın bu nedenle değil mi?
Biliyorum. Skibbe’nin kadrosunda şansım yoktu. Ben de bu nedenle bir gelecek göremedim ve bana yaptıkları teklifi kabul etmedim. Oynamadıktan sonra kalmam bana ne getirecekti ki? Başka bir yoldan yürümeliydim. Başka söyleyecek bir şeyim yok. Ayrıldım ve doğru karar verdiğimi söyleyebilirim.
Michael Skibbe, sizin başarılı gidişinizi kendisine söylediğimizde “Türkiye Ligi bir Bundesliga değil” dedi.
Hmmm. Size birkaç örnek verebilirim. Ama, Hugo Almeida’yı tanıyorsunuz değil mi? O şimdi Beşiktaş’ta oynuyor ve 7 lig maçında tek bir golü yok. O kadar da kötü değilim herhalde.
Röportaj: Ingo Durstewitz (Frankfurter Rundschau)
Haber ve tercüme: Hüseyin Özkök
http://www.fr.de/sport/eintracht/fr-interview-mit-cenk-tosun-das-ist-alles-wahnsinn-a-935196