Bülent Tuncay, Rigas- Galatasaray (2-2) maçını yorumladı (Karar):

Dejavu

Yaz ligi oynayan ülkelerin temsilcileri Türk takımları için tehlikelidir. Ama daha çok yaz aylarında oynanan maçlardadır bu tehlike. Sonbaharda çok zorlu olmazlar diye düşünüyorduk. Hele hele bir Baltık ülkesinin.
Futbolun ilk 10 spor arasında bile girmediği üç Baltık ülkesinin toplamının tarihteki en büyük başarısı; Letonya’nın Milli Takımımızı baraj maçında eleyerek EURO 2004’e gitmesiydi. Öncesi, sonrası yoktu, olmadı.
Yaz ligi oynanan ve bir ay sonra sezonu kapatacak olan Letonya’nın temsilcisi, yeni formatıyla oynanan Avrupa Ligi’nin en zayıf ekiplerinden biri. Ligin en önemli favorisi gösterilen Galatasaray karşısında kağıt üzerinde fazla bir şansı yoktu. Ancak futbolun kağıt üzerinde oynanmadığını Galatasaray daha çok yakın bir geçmişte, kendi liginde yaşamıştı. Futbolu ciddiyet almazsanız, futbol da sizi ciddiye almaz; yaşayarak öğrenilmişti.
Galatasaray sahaya en güçlü kadrosuyla, ideal 11’i ile çıktı. Kadronun ciddiyeti, oyuna da yansımıştı. Rigas’ın çok adamla gelen ataklarını dörtlü savunması ile savuşturuyor, oyunun ağırlıklı olarak oynandığı rakip yarı alanda boşluklar bularak golü arıyordu. Rigas kademeli savunma hattıyla Galatasaray forvetlerinin önünde etten bir duvar örmüştü. Osimhen’in oynadığı maçlarda genç yıldızın müthiş hava hakimiyeti kullanılıyor ve rakip savunmalar yüksek ortalarla aşılıyordu. Ancak dün Osimhen sahada yoktu. Bu aşamada devreye Yunus Akgün girdi. Neredeyse tüm Rigas savunmasını çalımlayarak duvarı aştı, taşıdığı top Icardi’nin kafayla verdiği asistte Mertens’in dokunuşu ile gol oldu.
Maç 1-0 olduğunda Galatasaray rahatlamıştı. Rigas beraberlik golü için ileri çıkınca savunma hattının arası açıldı. Burada devreye iki formda ismin ortaklığı girdi. Davinson geriden, rakip savunmasının arasına nefis bir top attı, Yunus Akgün aynı güzellikte düzeltti ve şık bir vuruşla farkı ikiye çıkarttı.
Sarı Kırmızılı takım farka ve skor üstünlüğüne güvenip oyunu soğumaya bırakınca mini bir dejavu yaşadı. Kasımpaşa maçındaki gibi devre bitmeden kalesinde golü gördü.
2-1 bıçak sırtı bir skordur ve temkinli olmak gerekir. Galatasaray tempoyu yükseltmese bile maçtan kopacak kadar gevşemeden oynuyordu ancak Kasımpaşa maçında olduğu gibi evdeki hesap çarşıya uymadı. Letonya ekibi ikinci yarının başlarında beraberlik golünü bularak skoru eşitledi. Bunun en büyük sebebi Osimhen’in yokluğunda Galatasaray’ın topu 3. Bölgede tutamamasıydı. Barış Alper’in formsuzluğu (Ya da isteksizliği), Icardi’nin sakatlıktan dönüş sonrası ritmini bulamaması bunun en büyük sebebiydi.
Okan Buruk tıkanan oyuna 65. dakikada müdahalede bulundu, savunmadan Kaan Ayhan’ı çıkarıp ileriye Batshuayi’yi aldı, çift forvete döndü.
Galatasaray, geriye yaslanan Rigas kalesini abluka altına aldı. Ataklar peş peşe geliyor ancak gol bir türlü gelmiyordu. Osimhen’in hava hakimiyeti aranıyordu. Okan Buruk, Rigas defansı havadan aşılamayınca uzaktan şut becerisi yüksek Kerem Demirbay’ı sürdü sahaya. Galatasaray, çift santrfor oynamasına, Mertens, Kerem, Sara gibi dış şut ustalarını oyunda tutmasına karşın golü bir türlü bulamıyordu. Sarı Kırmızılılar, gol atmak için bu kadar uğraşacağına gol yememek için gayret gösterseydi bunları yaşamayacaktı.
Anlaşılan Kasımpaşa maçında hiç ders alınmamıştı.
Sonuç olarak deplasmanda alınan 1 puan iyi olmasa bile kötü değildir. Ancak rakibin zayıflığı dikkate alındığında bu 1 puan tahmin edici değildir. Fenerbahçe deplasmanında alınan gösterişli galibiyet sonrası hızlı bir inişe geçen takımın bu tavrının iyi yorumlanması gerekir. Kasımpaşa ve Rigas maçlarında ilk yarılarda elde edilen üstünlüklerin korunamaması teknik adam tarafından doğru değerlendirilmelidir. Beş oyuncu değiştirme hakkının verildiği pandemi sonrası futbolda belki de Okan Buruk, değişikleri daha erken yapmaya başlamayı düşünmelidir.

Önceki İçerikKartal nasıl kazandı? Bülent Tuncay yazdı…
Sonraki İçerikFikret Kadıoğlu, Avrupa gecesini değerlendirdi: En başarılısı Fenerbahçe oldu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz