‘Spor sunan kadınlar ötekileştirildi’
TRT Spor’da ‘İlk Baskı’ programını sunan Deniz Satar, “Ekran yüzü olarak bu alanda boy gösteren kadınlar, kendini ispat etmeye, bilgi faşizmi yapanlarla mücadeleye, ofsaytın açıklamasını yapmaya mecbur hissettirildi. Ötekileştirildi. Algı böyle devam ediyor” dedi.
– Programa nasıl hazırlanıyorsunuz?
Bu işten önce trafiğe kalmamak için güne sabah 06.00’da başlayan insanları takdir ederdim. Ya da erken saatte spor yapanları… Ne zaman ki hafta sonu programından hafta içine geçtim, o takdir ettiklerim içine katıldım ben de. Güne 05.00’te başlayan bir insan oldum. Kuruma gelip editoryal hazırlıklar, saç – makyaj derken saat 08.00’i buluyor. Yayın süremiz 1.5 saat…
– Bir kadının spor programı sunması ilginç olarak görülür. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bence artık öyle görülmüyor. Ya da şahsen içinde olduğumdan bu olağan geliyor olabilir. Kendi neslim için rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki; çalışan annelerimiz, anneannelerimizden fazla. Bu da kadının iş hayatına geç de olsa kademeli girişinin ispatı. Ve bu geç giriş, kadının iş bölümü alanında da keşfini geciktiriyor. Kadın spor spikerlerinden çok önce bu alanda, arka planda çalışan kadınlar vardı. Sadece ekran önüne geçişleri oldukça ses getiren cinsten oldu. Ve bu gürültülü geçiş, medyada çalışan kadın prototipini doğru biçimde temsil edemedi. Ekran yüzü olarak bu alanda boy gösteren kadınlar, kendini ispat etmeye, bilgi faşizmi yapanlarla mücadeleye, ofsaytın açıklamasını yapmaya mecbur hissettirildiler. Ötekileştirildiler. Algı da böyle devam ediyor sanırım. Yoksa çok ilginç bir durum olmamalı artık bu.
– Neden spor programı sunmaya sıcak baktınız?
Çünkü hep içindeydim. Doğuştan beri. Gerek profesyonel sporculuk iştahı, gerek hayatın gösterdiği rota, gerek içimdeki tutku. Hep bu çemberin içindeydim. Ne zaman başladınız sorusunu yanıtlamam gerektiğinde bile ‘nereden anlatmaya başlamalı’ diye kayboluyorum kişisel tarihimde! Ortaokul ve lisede basketbolcu olmak için çabalamam mı, okul takımından Bornova Belediyespor Hentbol Takımı’na transfer olup, profesyonel hentbol hayatına girmem mi, üniversitede basketbol muhabirliği yapıp şehir şehir gezmem mi… Ne zaman başladı ben de tam olarak kestiremiyorum aslında.
– Son dönemde kadın spor programı sunucularında artış oldu. Sizce bunun sebebi nedir?
Popüler bir akım olarak algılanabilir. Bu elbette normal. Ama benim tek gerekçem, dışarıdan popüler ya da sempatik gözükmesi değil. Holiganizmden, şiddetten, nefret söylemlerinden çok çektik. Futbolun belli bir kesime ait olmasından tutun da agresif, kırıcı dökücü tabiatına kadar…
Orada insanlar futbol izleyerek eğleniyorlar. Dışa vurdukları şey, sadece hayata olan öfkeleri ya da nefretleri değil. Hafta sonu yapılacak güzel bir etkinlik, yaşanan hikayeyi paylaşmak ya da sosyalleşmek. Bunlar kır, parçala, ne olursa olsun kazan diyen bizlere uzak geliyor olabilir belki.
Ama futbolun her türlü detayına ihtiyaçvar: Anne şefkatinde olana da, kadın gözüyle bakılana da, dünyayı güzelleştirecek olana da. Bu duyguları en güzel kadınlar temsil ediyor. Örneğin sabah spor programlarının çoğu kadınların elinde. Yanlış anlaşılmasın. Ekran önü cinsiyet ayrımcılığı değil bu. Spor ekranında kadın sayısındaki artış, bana göre bir popülarite rüzgarı değil ihtiyaç…
‘Güzellik eskisi gibi önemli değil’
– Ekranda güzelliğin önemi sizce nedir?
Artık eskisi gibi önemli olmadığını, hâlâ çok önemli sanılsa da izleyicinin çoğunlukla bu detaya takılmadığını düşünüyorum. Söz konusu olan bir müzik programı ise, sunucunun o alandaki niteliklerine bakıyoruz. Haber, ekonomi, tartışma programlarından hiç bahsetmiyorum bile. Kim neyi enine boyuna biliyor ve ekran önünde bunu ne kadar iyi ifade ediyor? Artık önemli olan bu.
‘Özgün sunuculardan olduğumu düşünüyorum’
– Gaf yapma korkunuz var mı?
Hiç yok. Sonuçta ben zaman zaman yorumumu dile getirsem de temelde hadise aktarıcısıyım. Hikaye anlatıcısıyım. Gündemi ya da izleyiciden gelen yorumu derleyip, toplayıp en iyi, en anlaşılır şekilde onlarla buluşturanım. Ve insanım. Program esnasında da izleyiciyle olan samimiyeti ve içtenliği büyük ölçüde hissediyorum. Hata yapmaktan kokmuyorum.
– Kamera önünde çok doğal bir haber anlatışınız var. Seyirciye bunun iyi yansıdığını düşünüyor musunuz?
Sanırım bunun çıkış noktası sabah programları. Bana göre o saatlerin başka bir enerjisi var. Uyanır uyanmaz sizinle buluşan bir kitle düşünün… Bunun farkındalığı beni daha rahatlattı ve doğal halimi yansıtmama yardımcı oldu. Uyandılar işte ve kahvaltı yapıyorlar. Birisi çantasını hazırlıyor. Birisi çayı yeni demledi. Hep biz bize hissi.
– Diğer spor kanallarında da, sabah programı yapan kadınlar var… Rekabeti nasıl görüyorsunuz?
Herkes aynı işi yapıyor gibi görünebilir ama ekran önündeki her insanın farklı bir tarzı var. Benzerlikler olmuyor değil. Ama birini diğerinden ayıracak farklılıklar rekabeti değil, özgün olmayı getiriyor. Ben de özgün sunuculardan biri olduğumu düşünüyorum. (milliyet-cadde)