Analiz gazetesi yazarı Fatih Kuşçu, Katar’da başlayacak 2022 Dünya Kupası’nı yazdı:
Düdük kimin elinde?
Kitle iletişimi, en geniş kitleye en hızlı şekilde ulaşmayı sever. Spor ve sanat, bunun en güçlü mecralarıdır.
Spor deyince de futbol… Elle tutmak varken, elle bile zor yapılacak işleri ayakla yapmak, sonsuz değişken ile becerileri sunmak… Futbolu en cazip spor yapan unsurlar, reklam/pazarlama dünyasının da iştah şuruplarıdır. Büyük paralar, milyar dolar bütçeler, gelirler üretilirken, bir çift gözümüz ile topu izliyorduk hepimiz. Tam beş kez FIFA başkanı seçilen Sepp Blatter ise, her türlü yozlaşmayla suçlandığı kariyerinde, görevden alınmadan önce, ilk kış dünya kupasını kararını da verdirmişti. İddialar 1 milyar dolar gibi bir rüşvet boyutunu işaret diyordu. İçinde yer almadığımız dünya kupası, ne olursa olsun dünya kupasıdır. Futbolun zirve turnuvasıdır.2010’da, Güney Afrika’da, can ve mal güvenliği korkusu, taraftarları bu büyük şölenden uzak bırakmıştı. 1 yıl kala, “statlar, yollar vs işler yetişmeyecek, çünkü para bitti” demişti G. Afrika hükumeti. Hemen, ülkenin gizli sahibi gibi davranan Belçikalı madenciler, De Beers ailesi, milyar dolarlık bağışlarla, ülke onurunu kurtarmıştı. Kurtarılan onur, vuvuzelanın delirten sesi olarak geri döndüğünde, Sepp Blatter ve ekibi dışında mutlu seyirci yoktu.
Bu kez, Katar’da her şey yerli yerinde. İddialar gerçekse, Pakistan’dan günlüğü 10 dolar getirilen yapay taraftarlar da tribünleri dolduracak. Fosil yakıt zengini ülke, “Ortadoğu/Körfez bölgesinin futbol merkezi” olacağız dese de, ne kendisi, ne komşuları, böyle bir bütünlük sergileyecek futbol zenginliğine sahip!
Tüm büyük organizasyonlar adaylık sürecinde, “miras” başlığı iyice sorgulanır. Organizasyon başkanına bizzat sorduğumda dahi cevap alamadığım, saklanan bilgi, ne kadar harcandığı idi. 2016’da, Katar’da çalışan bir Türk teknik direktör vardı, Bülent Uygun. Şahsi konuşmalarında, 80 milyar dolarlık bir bütçeden söz edildiğini anlatmıştı.
Rüşvet, yolsuzluk, para aklama gibi suçlar, Blatter ve ekibinin başını yedi. Ama Katar, liglerin en cafcaflı günlerinde, alışıldık takvimine tamamen ters zamanda, bütün tepkilere kulak tıkayarak evsahipliğini bırakmadı.
Parayı veren futbolda da düdüğü çalıyor.
Ne diyelim, sahada güzellikler yaşansa bari…
++++++++
Yenilenebilir sömürgeler
Tarihi anlamak için İlber Ortaylı olmak gerekmiyor. Ama onun işaret ettiği gibi, düşünerek bakmak, bilgiyi yorumlamak gerek.
Amerika’nın keşfinden daha sert olmuştu Afrika talanı. Üstelik çok daha yakın tarihte ve daha şiddetlice.
Nelson Mandela’nın, büyük mücadele arkadaşı Desmond Tutu’dan bu yana, gerek Güney Afrika, gerekse Afrika kıtasının geneli, son 50 yıldır, büyük özgürlük adımları atmış gibi görünüyor. Adımlar atılıyor ama “Batı” rövanşı almakta gecikmiyor. Yer altı, yer üstü, tüm zenginlikleri talan edilircesine kapışılan kara kıta, yenilenebilir enerjide de dünyaya açılıyor.
Kaynaklar tüm dünyanın; güneş, rüzgar ve su! Hedef, en temiz, en çevreci, en verimli yakıt türü, hidrojen üretmek, yeşil üretmek.
Birleşmiş Milletler İklim Konferansı COP27’ye evsahipliği yapan Mısır, Kızıldeniz kenarındaki eşsiz Şarm El Şeyh’te tarihi anlaşmalara zemin oldu.
Avrupa Birliği, Yeşil Hidrojen Ortaklığı aracılığıyla, üçüncü ülkelerden yeşil hidrojen ithalatını teşvik ediyor. COP27’de Avrupa Komisyonu, Mısır, Kazakistan ve Namibya ile yenilenebilir hidrojen ve türevlerinin geliştirilmesi, konuşlandırılması, kullanımı ve bozulmamış ticareti konusunda işbirliği anlaşmaları imzaladı.
AB, liderlik rolünü güçlendirmeyi hedeflerken REPowerEU planı, yeşil hidrojenin dağıtımını ve üretimini hızlandıracak çeşitli önlemleri de sıralıyordu.
REPowerEU planına göre, AB, 2030 yılına kadar 10 milyon ton yeşil hidrojen hidrojen üretecek; 10 milyon ton da ithal edecek. Planda bir dizi eylem var. Örneğin, AB’nin çelik üretiminin yaklaşık %30’u, 2030’a dek yeşil hidrojen ile karbondan arındırılabilecek.
Sonuç olarak, AB, bir yandan kendi iç düzenlemelerini hızla stratejisine uyarlıyor bir yandan da Afrika’da büyük üretim alanları planlıyor. Enerji, üretimden tüketime, tüm yapılarda dönüşüyor, değişiyor. ’Batı’nın, zihniyetiyse yenilenmiyor…
Sabah akşam hidrojen çalışılmalı
Hidrojen, evrenin yüzde 70’ini oluşturan element. Doğada saf halde bulunmuyor. En basiti, sudan üretmek. Hidrojen ile oksijeni ayırıp yeni bir depolayıcı olarak kullanılabiliyor. Günümüzde hidrojenin çoğu doğal gazdan üretiliyor. Yeşil hidrojen, fosil bazlı hidrojen ile aynı, ancak rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik uygulanarak, sudan elektroliz yoluyla üretilir. Hammadde olarak biyokütleden de elde edilebilir. Yeşil hidrojen üretimi neredeyse emisyonsuzdur.
Çoğunlukla endüstriyel süreçlerde bir enerji hammaddesi olarak kullanılıyor.
Enerjiyi de taşıyabilir ve depolayabilir, bu da onu özellikle uzun mesafeli ve ağır yük taşımacılığı için uygun kılar.
Türkiye’nin hızla hidrojen stratejisini açıklaması gerekiyor. 27 AB üyesi ülkeden 17’si açıkladı. Dünyada, Japonya ev ABD dahil 70 ülkenin stratejisi biliniyor.
Hidrojen ithalatı için hedefler belirleyen AB, enerji ve liman altyapısı, bunun sanayi ve ulaşım kullanıcılarına bağlantısı gibi “hidrojen hızlandırıcı” çalışmalarını 2025’te bitirmeyi hedefliyor.
Tüm bunlar gözümüzün önünde; güneşimiz ve rüzgarımız ve suyumuz gibi…
+++++++
Diyarbakır, Kuntz ve Arda
Tam 22 yıl önceydi. Galatasaray UEFA Kupası finalinden 2 hafta önce, Antalyaspor’la Türkiye Kupası finaline çıkıyordu. Evsahibi Diyarbakır’da, havaalanına inen uçakları rahmetli Gaffar Okkan, bizzat karşılıyordu. Kaldırım taşları sarı kırmızı boyanmıştı, çünkü ilk kez bir Türk takımı Avrupa’da final oynayacaktı. Milli gurur, kentten ülkeye yayılıyordu.
42 yıl sonra İskoçya ile ilk kez karşılaşan A Milli takım da Diyarbakır’daydı. Kent, bayraklarla donatılmış, stat ağzına kadar dolmuş, sahada gurur veren bir takım vardı. 2-1 kazanılan maçta bir büyük eksik kalmıştı. Arda Güler, maç öncesi ısındı, maç sonu üçlü çektirdi ama 1 dakika oynamadı. Diyarbakır’da futbol duygusunu bir tek Stefan Kuntz anlamamıştı. Fenerbahçeli Arda’yı nasıl her takım taraftarı bekledi. Her takım taraftarı, Lüksemburg’la berabere kalan, Faroe Adaları’na yenilen Kuntz’dan başka şeyler de beklemişti. Yine olmadı sayın Kuntz, yine olmadı…