Terrenao ile tekir kedi karışınca!..
Fenerbahçe Sportif Direktörü Terraneo’yu nasıl bilirsiniz?..Çağdaş yapılanma sürecindeki Fenerbahçe’nin futbol branşında mutlak otorite… Saygı duyulup direktiflerine uyulması gereken biri değil mi?
“Kişisel karizmasına Fenerbahçe’nin gücü eklenmiş yüz milyonlarca dolarlık insan sermayesini yöneten, tam yetkili, çok etkili bir futbol fenomeni” her ha lde!..
Ne gezer!..
İcabında kulağından tutulup dışarı atılacak kadar “olmasa da olur” bir elemanmış meğer kendisi.
Dereağzı’ndaki kapıya tebelleş olup sırnaşarak karnını doyurmaya çalışan sokak kedisi misali!
Hayır… “Fenerbahçe düşmanlarının” taammüden yaydığı bir dedikodu değil bu. Medya da uydurmadı… Kulübün yükselişine engel olmak veya takımı içten çökertmek için uğraşanlar da söylemedi.
Fenerbahçe Başkanı sayın Aziz Yıldırım’dan duyduk.
Hem de salaş ve tenha bir kafedeki özel sohbette de değil, televizyondan canlı yayınlanan basın toplantısında maalesef.
Diyecekler ki, “hangi bağlamda söylediğini niye yazmıyorsun”!
Yazalım; “Terrenao Fenerbahçe yöneticilerinin tesislere girmesini yasakladı” haberini yazanlara ağzının payını verirken söyledi sayın Başkan. Terreano da payını aldı.
Soru şu; Keskin sirke yine kimi yaktı?
Bu arada… Yanlış haberi yazanlarla birlikte namusu ve şerefiyle çalışan her gazeteciye uzanan “siz kimsiniz” aşağılamasını Aziz Bey’in karşısındaki meslektaşlar eşyalarını toplayıp gideceği yerde “ha ha hi hi” surat kaviliği ile karşılarken ben üzerime alınacak değilim ama şunu da söylemek zorundayım:
Biz Fenerbahçe zor günler yaşadığında söyleşi verip kamuoyunu yönlendirdiğin insanlarız sayın Başkan’ım.
Biz “bir milyon üye” kampanyasını köpürtmek gerektiğinde baş vurduğun iletişim aracılarıyız sayın Başkan’ım.
Yaptığın tesislerin tanıtımını üstlenen gönüllüleriz biz… Yandex’in yaygınlaşması için de bize gerek duyarsınız, futbolcunun gelmesi için de, gitmesi için de… Sadece açıklarını kovalamayız kulüplerin, daha iyiye yönlendirmek için kafa da patlatırız.
Yalancı mıyız?.. Kulüp yöneticilerinden çok değil! Siz bize ne kadar lazımsanız, biz de size o kadar…
Yanlış habere gelince…
Hesap sormak hakkınız.
Ancak genellemeden, aşağılamadan ve bizi ilgilendirmez ama kendi ayağınıza kurşun sıkmadan.
Mümkünse!..
Neyse… Sayın Yıldırım yine öfkesi hedefi aşıp koruduğu adamı da alaşağı edecek kadar kontrol dışına çıktığı bir anda, tek cümlede harcadı Terrenao’yu.
Haber “Tekir kedi yöneticileri tesislere sokmuyor” şeklinde olsaydı, elbette bir mahsuru yoktu “nasıl sokmaz, kulağından tutup atarım” kızgınlığının… Lakin özne Terrenao ise… Terrenao Fenerbahçe’nin futboldaki tek otoritesi ise… Kendisine saygı duyulup direktifleri harfiyen uygulanması gerekliyse… Üstelik “haber yalan ve Terrenao’nun zerre kadar dahli yok” ispatı üzerine konuşuluyorsa… Niye kulağından tutuldu da bir çuval incirle birlikte Terrenao eliyle yapılanması beklenen çağdaş yönetim ve dahi Terrenao’ya harcanan paralar çöpe gitti.
Mesela ben kulağından tutulup kapı dışarı atılacak adama soru bile sormam; çünkü yanıtının bir değeri olmaz. Beni geçin… Teknik direktör de iplemez, futbolcu da.
Asıl felaket burada.
Malını mundar etmek bu olsa gerek.
Van Persie olayı!
Beşiktaş-Fenerbahçe derbisine yazdığım yorumun yarısını Pereira-Van Persie ilişkisine ayırdım ben.
Birinci neden, kim ne derse desin keyifli bir derbiydi. Mücadele vardı. İstek vardı. Hata vardı. Tabi hakem de hata yaptı. Koskoca derbiyi hakemle başlayıp hakemle bitirenlere sorarım; hakemin hataları “kendi kalesine gol atmaktan” fazla mıydı az mı?
Bunlar futbolun rengidir.
Renkler bazen koyulaşır o kadar.
Ortada ışık bırakmazsanız her şey simsiyahtır.
Derbide Pereira-Van Persie ilişkisine odaklanmamın ikinci nedeni ise, bir futbol devinin yanlış ellerde takımı ve hedefleri yıkabilecek kadar tehlikeli olacağına dikkat çekmekti. Şurası açık ki, Hoca ile Persie arasında buzlar var. Van Persie, boyun eğen veya çılgın eylemlere girişen biri değil. Düşük yoğunluklu savaşı tercih ediyor. Sadece haklı olduğunu düşündüğünde tepkisini koyuyor o kadar.
Ama onun adı Van Persie…
Koyduğu tepki, muhatabını futbol kitabından silecek kadar etkili olabilir. Fenerbahçe’nin hocası, çizik karizmalı biri ise alın size Van Persie eliyle Fenerbahçe’de kaos teorisi.
Yaşanma ihtimali; en az yüzde 51…
“Sen yazma”, “o konuşmasın” ile kapanmıyor bu işler. Mesele o boyuta geldi ki, Van Persie kenarda oturursa çıngar çıkar. Direk oynarsa Pereira “talebesine” boyun eğmiş olur; futbolcular tefe koyar..
Olay buraya gelmemeliydi.
Gelmişse, Terrenao otoritesi huzursuzluğu bitirmeye yetmediyse, Aziz Yıldırım medyaya ayar vereceğine kendi takımındaki kördüğümü çözsün, ne Fenerbahçe Van Persie’yi alıp oynatamayan takım olsun, ne de Fenerbahçe’nin hocası yıldız futbolcusu kurbanı.
Taraftar “tabu”dur!..
Futbolun da “tabu”ları vardır ve bu “dokunulmazlar” arasında “taraftar” ilk sıradadır.
Olumsuz cümle kurmayı bırakın taraftar hakkında konuşurken bile her kelimeyi özenle seçer yönetici, hoca, futbolcu… Hatta medya… Herkese “gider” yaparlar, taraftara asla!
Bakın, Beşiktaş derbisinden sonra Şenol Güneş’e soruyorlar “tribünler dolmadı, nasıl etkilendiniz” diye… Yanıt, “gelenlere teşekkür”le sınırlı. “Stadın yarısı boştu ama coşku full gibiydi” eyyamları… Çatır çutur konuşan Şenol Hoca bile sıra taraftara gelince otosansür durumunda.
Elbette gidenlere ve Beşiktaş’ı Olimpiyat Stadı’nda destekleyenlere helal olsun.
Konu gelmeyenler.
Neden?
Stat emanetti, bayramdı, tatildi, uzaktı, hep bir yere kadar. Kartal derbi kazanacağına inandıramamıştı düne kadar taraftarını demek ki. Beşiktaş özelinden futbol geneline dönersek, ligin en üst sırasındaki iki takım, son derece iddialı, Dünya yıldızlı, öyküsü olan, liderliği değiştirecek bir derbi oynuyorlar, hava ılık, zemin güzel, tribünler yarı yarıya.
Bardağın dolu tarafı iyi de… Futbol televizyon şovu olmak üzere. “Ne mahsuru var” diyemezsiniz.
Bu negatif beslenen fasit bir dairedir.
Televizyon şovu tribünler doluyken güzeldir, güzelleştikçe tribünler boşalır, şovun tadı kaçar. Bir süre “özel efektle” falan idare edilir ama sonunda hem tribünden oluruz hem de şovdan. Doğanın dengesi gibi futbolun dengeleri de çok sıkı gözetilmeli. Sonra aynen kirletilmiş bir dere gibi, temizlemek için o dereyi kirletirken kazandığınızdan çok harcamak gerekir.
ERCAN GÜVEN- MİLLİYET