Omar Al Somah o golü atarken…
Northwestern Üniversitesi’nde gazetecilik alanında akademik çalışmalarına devam eden Muhammed Enes Çallı, Suriye Futbol Milli Takımı’na dair ilgi çekici bir yazıyı Karar için kaleme aldı.
Geçtiğimiz haftalarda bir salı günü yolu İstanbul Aksaray’dan geçenler sokakta toplanan Suriyelileri gördüğünde muhtemelen çok şaşırmışlardı. Toplanan Suriyeliler zafer kutlaması yapıyordu ve bunun nedeni ne muhaliflerin herhangi bir askeri zaferi ne de Esad rejimi ile ilgili olumsuz bir gelişmeydi. Suriye Milli Takımı, Dünya Kupası elemelerinde tarihi bir zafer ilan ederken, İran karşısında aldığı puan takımın turnuvaya gitme ümitlerini taze tutup play-off oynamasının önünü açtı. Aksaray’daki Suriyelilerin sevincinin gösterdiği gibi bunu kutlayan sadece rejim taraftarı Suriyeliler değildi.
BİR GALİBİYETTEN DAHA FAZLASI
Suriye Milli Takımı’nın bu büyük başarısı şüphesiz bir futbol başarısından daha fazlası anlamına geliyor. Modern zamanların en büyük katliamını gerçekleştiren ve 400 binden fazla insanı öldüren Esad rejimi her diktatörlük gibi futbolu bir ideolojik aygıt olarak kullanmakta. Sadece milli takımın ve futbol federasyonun başında rejimin adamlarını geçirmekle kalmayan rejim onlarca muhalif futbolcuyu öldürdü, bazılarına işkence yaptı ve birçoğu ülkeyi terk etmeye mecbur edildi. Dünya Kupası’na gitmenin rejimin imajına yapacağı katkının farkında olan Esad hükümeti son maç öncesi Şam’da dev ekranlar kurarken, Esad’ın oğlu Hafez ve eşi Esma yaptıkları paylaşımlarla milli takıma destek verdiler. Tüm bunlara rağmen rejim muhaliflerinin bir kısmı milli takımın rejimi değil ülkeleri adına mücadele ettiğini söylerken, muhaliflerin olduğu bazı bölgelerde de halk meydanlarda kurulan ekranlardan maçı takip etti. Kimi rejim karşıtları ise sosyal medya hesaplarında milli takımın ülkeyi değil rejimi temsil ettiğini ve Esad’ın birçok milli futbolcuyu sürgün ettiğini hatırlattı.
Bu ikilemi yaşayan sadece rejim muhalifi futbolseverler değil. Savaş başladığında muhaliflere destek verip milli takımda oynamayı reddeden bazı futbolcular son dönemde tekrar milli takıma döndüler ve takıma katkı sağlıyorlar. 34 yaşındaki Firas al-Khatip, 2012 yılında ülkesinin en iyi futbolcusu olarak gösterilirken rejimin yaptığı zulüm yüzünden milli takımı bıraktığını açıklamıştı. 5 yıl önce Esad ülkesini bombalamaya devam ettiği sürece Suriye Milli Takım forması giymeyeceğini söyleyen Khatip, kısa bir süre önce kararını değiştirdiğini ve oynamaya hazır olduğunu söyledi. Rejimin 5 yıl öncesine göre daha kuvvetli olmasının Khatip’in kararını değiştirmesinde ne kadar öneme sahip bilmiyoruz. ESPN’e verdiği röportajda geri dönüş kararını zor aldığını söyleyen Khatip, “ne karar verirsem vereyim 12 milyon Suriyeli beni sevecek, kalan 12 milyon ise beni öldürmek isteyecek” diyor. Ülkeme dönmek ve ailemi görmek istiyorum da diyen Khatip’ın karar değişikliğinde ailevi sebeplerin baskın olduğunu gösteriyor.
Ayman Kasheet Suriye alt yaş milli takımlarında oynadıktan sonra ülkenin en yetenekli oyuncularından biri olarak gösterilirken savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Tartışmalarla ilgili fikrini sorduğum Ayman net bir şekilde Suriye Milli Takımı’nın kendisini temsil etmediğini söylüyor. 900’den fazla sporcuyu öldürmüş, stadyumlardan ateşledikleri füzelerle sivilleri öldüren bir rejimin takımı nasıl Suriye halkını temsil edebilir diyor. Ayman 3 senedir İsveç’te yaşıyor ve savaş yüzünden futbolu bıraktığından spor öğretmenliği yapıyor. Futbolun temel değerlerinin barış ve mutluluk olduğunu belirten Ayman’ın ilk oynadığı kulübün ismi ise özgürlük. Özgürlük Kulübü’nün bulunduğu Halep ise artık büyük oranda rejimin eline geçmiş durumda. Suriye’deki bazı futbolcu arkadaşları şu an rejimin cezaevlerinde.
Suriye Milli Takımı’nın İran maçında aldığı puanla Dünya Kupası elemelerinde play off grubuna kalmayı garantilemesi İstanbul’daki Suriyeliler tarafından coşkuyla kutlandı.
SPORTİF BAŞARININ SİYASİ BOYUTU
Orta Doğu üzerine haberleriyle bilinen İngiliz gazeteci Gareth Browne, Suriye Milli Takımı’nın başarısının sportif bir yönü olduğu kadar siyasi bir yönü de olduğuna inanıyor. Görüşmemizde bazı futbolcuların milli takımı reddetmesinin anlaşılabilir olduğunu belirten Browne, rejim muhaliflerinin Dünya Kupası’na giden yolda alınan puana sevinmesini futbolun gücünü gösterdiğini düşünüyor ama şunu da ekliyor: ”Bu güç kötü amaçlar için kullanılabilir o yüzden dikkat etmeli.”
Omar Al Somah, 5 sene önce milli takımı Esad rejimini protesto için bırakırken uzmanlar ve Suriyelilerin önemli kısmı Suriye’deki diktatörlük yönetiminin devrileceğini düşünüyordu. Ama öyle olmadı, gelen dış destek ve IŞİD’in ortaya çıkışı rejimin elini kuvvetlendirdi ve muhalifler 5 sene öncesine göre daha güçsüz durumda. Firas al-Khatip gibi milli takıma dönme kararı alan Omar Al Somah tesadüfe bakın ki son maçta İran’a karşı attığı golle Suriye Milli Takımı’nı tarihinde hiç olmadığı kadar Dünya Kupası’na yaklaştıran isim oldu. Karşılaşma sonrası Suriye Milli Takımı’nın başarısının uluslararası ajanslarda son dakika olarak verildiğini düşünürsek sahadaki skora en çok sevinen ismin Beşar Esad olduğunu tahmin edebiliriz.
Esad rejiminin paramparça ettiği, yüz binlerce insanın öldüğü, milyonlarca insanın terk etmek zorunda kaldığı bir ülke Suriye. Milli takımın başarısı ise bu parçalanmış ülkede farklı kesimler için farklı anlamlar ifade ediyor. Kuşkusuz bu sonuç rejim için çok iyi bir propaganda aracı olurken, bazı rejim karşıtları içinse savaş ve katliamlarla anılan ülkeleri adına mahcup bir zafer oldu. Bazıları için ise milli takım sadece rejimin takımı ve bu takımın başarılarına sevinmek rejimi meşrulaştırmak manasına geliyor. Tüm bunlara bakarak, Suriye Dünya Kupası’na gitse bile futbolun birleştirici gücünün Suriye topraklarına ulaşmasına daha çok zaman olduğunu söyleyebiliriz.