Doğuş Grubu’ndan ayrılarak Hürriyet ile anlaşan Fuat Akdağ’ın ilk yazısı yayınlandı:
Fatih Terim’in duygusu Aykut Kocaman’ın aklı
Aykut hoca daha çok aklın peşinde. Terim’in başarı formülünde duygusal tavır bir hayli fazla. Şenol Güneş ve Abdullah Avcı ise ortaya koydukları aklı duyguyla da birleştiriyorlar. İkisi de daha içine kapanık ama çok tutkulu.
FUTBOLDA başarı artık aklın daha önde tutulmasıyla geliyor. Ama hala duygular da önemli. Öyle gazla, dolduruşla takımı sahaya sürmekten bahsetmiyorum. Önce teknik kadronun, sonra oyuncuların baskıdan etkilenmemesi lazım. Zira sona yaklaştıkça eleştirilerin dozu artıyor, kulüp yöneticilerinin panik havası takıma kadar ulaşıyor ve oyuncuların ayaklarına dolanıyor. Zaten sakatlıklar ve borç içinde yüzen kulüplerimizin ihtiyaca yarım yamalak cevap veren transfer çalışmaları yüzünden kadro kurmakta zorlanan teknik kadro, bir de bunlarla başa çıkmak zorunda. Ama şampiyonluk kovalayan takımlarımızın hocalarının akıl/duygu dengeleri farklı farklı. Misal;
AŞK/NEFRET iLiŞKiSi
–Fenerbahçe’de Aykut Kocaman daha çok aklın peşinde. Aykut hoca başarının maç sonuçlarıyla değil, kazanılmayan maçlardan sonra değişiklik yapmak yerine doğru bildiğin yolda ısrar etmekle geleceğine inanıyor. Gerekirse bu konuda sertleşebiliyor da.
–Fatih Terim’in başarı formülünde ise duygusal tavır bir hayli fazla. Terim, saha kenarı hareketlerinden de anlaşılacağı üzere maça tüm benliğiyle dahil oluyor. Onun için strateji ve taktik tabii ki önemli ama takım ruhu da bir o kadar değerli. Medyayla da adeta bir aşk/nefret ilişkisi kurarak takım ruhunu zenginleştirmeyi iyi bilir Fatih hoca.
–Şenol Güneş ve Abdullah Avcı ise ortaya koydukları aklı duyguyla da birleştirerek, bazen birinden birini öne çıkartarak yönetiyorlar takımlarını. İkisi de daha içe kapanık ama çok tutkulu.
Kim mi şampiyon olur? Daha 8 hafta var ve bence bu 4 takımın şansları tabloda…
F.BAHÇE’DE BAŞKANLIK YARIŞI KIZIŞIYOR
ALi Koç, çok iyi hazırlanmış ve çeşitli platformlarda ve dolu salonlarda konuşmalar yaparak hedeflerini anlatıyor. Aziz Yıldırım adaylığını açıklamadı ama şimdilik sessiz ve derinden ilerliyor. Çok hararetli ve ilginç bir başkanlık mücadelesi bekliyor bizi. Başkanlık yarışını takip eden gazeteciler için yoğun, zorlu ama eğlenceli bir süreç başlıyor. Kimin kazanacağı konusunda bir yorum yapmak için daha çok erken. Köprünün altından daha çook sular akacak.
HEDEF KOYMAK ÖNEMLi
– SPORDA hedef koymak ve ona uygun ilerlemek çok önemli. Mehmet Okur,Amerika’daki başarılı oyunculuk hayatını bitireli bir hayli oldu. Uzun süre golf oynadı, emeklilik hayatı yaşadı ama onu bir anda Phoenix takımının yetiştirici koçu olarak gördük. Şimdi de NBA başantrenörlüğü hedefliyormuş. Fatih Saboviç’in dün Mehmet Okur’la yaptığı ve Hürriyet’te yayımlanan güzel röportajda okudum. Mehmet, NBA oyuncusu olmaya da 17 yaşındayken karar vermiş. Büyük hedefler bazen hayalci gelebilir ama hayal kurmadan Yalova’dan NBA’e giden yolu aşmanız mülkün olamaz.
ATAMAN FARKI
– Basketbol dünyamızın bir diğer renkli siması Ergin Ataman’ın da bir hedefi olduğunu öğrendik. Ataman, sonsuz özgüveni sonucu yaptığı çıkışlarla kendinden söz ettirmeyi seviyor. Başarılı koç Efes’in başında lig mücadelesi verirken Galatasaray’a başkan olmak istediğini de söyleyebilecek kadar kabul görmüş bir spor adamı. “Tüzük gereği 2026’da Galatasaray’a başkan adayı olabilirim”diyor. Daha 10 yılı varmış.
MiLLi TAKIMIN POSTERi OLUŞUYOR
– ÇOCUKLUK ve gençlik yıllarımdan hatırlarım, evin bir duvarında hep dönemin milli takım posteri olurdu. Uzun süredir bir milli takım posterimiz yok. İrlanda maçında gördüm ki istikrarlı ve kadrosunu çoluk çocuk bir çırpıda sayabileceğimiz bir milli takımın temelleri atılmış gibi. Bir de galip geldik. Daha ne olsun… Yakın zamanda gazeteler milli takım poster ilavesi versin biz de evin duvarına asalım.
NEDEN YAZIYORUM?
ÇÜNKÜ, ben yazınca;
Türk sporu ilerleyecek. Birçok branşta 20 yıldır kırılamayan Türkiye rekorları bir bir kırılmaya başlanacak. Bütçeler mükemmel projelerle yerli yerinde harcanacak.
Ben yazınca;
Futbola barış gelecek. Tribün terörü bitecek. Lig kalitesi yükselecek. Hatta kulüplerin borçları ortadan kalkacak. Türkiye’den dünyaya her yıl onlarca futbolcu transfer olacak.
Ben yazınca ;
Kulüp yöneticileri ve büyük kulüplerin etkili teknik direktörleri gazetecileri patronlarına şikayet etmekten vazgeçecek. Herkes işini doğru yapacak. Yönetici kulüp yönetirken medya mensubu sayesinde bilmediklerini öğrenme fırsatı bulacak, teknik direktör medyanın eleştirilerinden şikayet edeceğine bunu bir kazanım olarak görecek.
Ben yazınca;
Çimler yeşerecek, pistler dolacak, tüm spor alanları sporcular ve onları izleyen sporseverlerle dolacak. Herkes spor yapmaya başlayacak, böylece ‘spor kültürümüz’ gelişecek.
“Hadi canım sen de…” , dediğinizi duyar gibiyim. Ama bakın nasıl bu noktaya geldim anlatayım;
Hürriyet Spor Müdürü, sevgili Mehmet Arslan; “Bize yazar mısın?” diye sorduğunda, “Acaba” dedim, yazabilir miyim? Yazacaksam neden yazacağım? İşini çok iyi yapan spor yazarları var. Bir de bana ne gerek var?.. Sonra, yukarıda yazdıklarım aklıma geldi. Amaca ulaşmak için hedefi yüksek tutmak lazım. Ben de hayal ettiğim şeyler uğruna, meslek hayatım boyunca yaptıklarımı bir de köşe yazarak deneyebileceğimi düşündüm. Çorbada tuzum bulunsun, amacım bu. Ben deneyeyim de sonra “Yapmadı” demesinler…