Suada yıkıldı, Galatasaray Adası geri döndü

 

Pazar sabahı erkenden telefonuma notlar düşmeye başladı.
“Suada yıkılıyor!.” Hemen haber kanallarını açtım.
Alt yazılarda da ayni cümle vardı.. “Suada yıkılıyor.” Ardından internete girip ayrıntı aradım.
Eski Başkan ve Suada İşgalcisinin peşine düşen ilk Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat’ın açıklaması çıktı karşıma..
“Matem havası yok. Mahkeme sonucudur ve mahkeme kararı, işletmeci Koçarslan’ın kanunsuz işleri neticesinde verilmiş bir hükümdür.
Galatasaray Kulübü kazanmıştır. Ada elden gitmişti. Ada şimdi gerçek sahibi Galatasaray Kulübü’nün elinde olacak. Suada, yıkım olunca Galatasaray Adası oldu!”

Yarsuvat haklıydı ve işi özetliyordu. Yıllardır bir işgalci elinde sömürülen, adı bile değiştirilen Suada, yıkımla yeniden Galatasaray Adası olmuştu.
Peki nasıl olmuştu, bu yıkım?.. Onu da yıkımı gerçekleştiren İstanbul Büyükşehir Belediyesi güya açıklıyordu..
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Encümeni’nce yıkım kararı verilmiştir. Söz konusu karara ilgililerince mahkeme yoluyla itiraz edilmiştir.
Sırasıyla İstanbul 4. İdare Mahkemesi, Danıştay 14. Dairesi ve en son tekrar Danıştay 14. Dairesi’nin 21.02.2017 tarihli kararı ile Encümen kararı onanmış olup gerekli tebligatlar yapılmıştır.”

Üstü kapalı, konuyu yeterince açıklamayan bir “Açıklama” idi bu..
Belediye Suada’da kaçak yapılaşmayı hangi tarihte tespit etmiş, ne zaman yıkım kararı alıp, Ada’ya kaç kez mühür vurmuştu?. Mühürler kaç defa kırılıp, kaçak adanın işgal ve çalışması sürmüştü?.
Söz konusu karara itiraz edenler kimdi?. İşgalci kiracı mı, yoksa mal sahibi Galatasaray mı?.
Topbaş ekibi, artık yıkımı yapmaya mecbur kalınca, böyle korkak bir açıklamayla işi geçiştirmiş, bu ülkedeki hiçbir haber kanalı da “Bu nasıl açıklama” diye işin peşine düşüp, gazetecilik yapmamıştı. Zaten haber kanallarında gazetecilik mi kalmıştı?.
O sırada İnternete Galatasaray Kulübü’nün açıklaması düştü. Baktım, “Onlar ne diyor” diye.
“Galatasaray Adası hakkında, müstecir tarafından kanuna aykırı olarak yapılan eklemeler nedeniyle 21 Mart 2012 tarih ve 641-524 sayı ile alınmış yıkım kararına karşı kulübümüz mülk sahibi olarak dava açmıştı. Söz konusu dava kapsamında, 26 Eylül 2012’de keşif yapıldı.
28 Şubat 2014 tarihinde karar kulübümüzün aleyhine çıktı. O tarihte temyiz yoluna gidildi. 8 Ekim 2015 tarihinde karar onandı. Karar düzeltme yönündeki 10 Şubat 2016 tarihli başvurumuz da 21 Şubat 2017’de reddedilince yıkım kararı kesinleşmiş oldu.
Büyükşehir’e bağlı ekipler, 28 Mayıs 2017 günü, sabahın ilk ışıklarıyla beraber kararı uygulayarak Ada’da yıkıma başladı. Yıkılan yerler, kira sözleşmesi bitmesine rağmen hukuku hiçe sayan şahsın yaptığı eklentilerdir.

Bu noktadan sonra, yıllardır Ada’da işgalci konumunda olan kiracının burayı kullanması mümkün değildir. Ada en kısa sürede, Galatasaray Adası ile ilgili olarak yapılan Olağanüstü Genel Kurul’da alınan karar gereğince ve kanuna uygun şekilde yeniden düzenlenerek Türk sporuna ve üyelerimize hizmet vermeye devam edecektir.” Bunları okuyunca kahkahalarla gülmek geldi içimden..
Ama bir Galatasaraylı olarak yüzüm kızardı..
Bu kulüp bu kadar mı zavallı hale düşmüştü?.
Bu kulübü kimler yönetiyordu?.
Daha düne kadar, başta kulübün başkanı Dursun Özbek bu işgalci Ada’da kalsın diye çırpınmıyor muydu?. Ada’yı kaçak olarak büyüten ve haksız olarak işleten adama “İşgalci” diyen tek kişi bendim. Bu yüzden hain ilan edilmedim mi, “Dursuncular” tarafından, Divan’da.. Şimdi “Hain”in lafını onlar kullanıyordu..
Ama öyle saçma sapan kullanıyordu ki!.
Yapılan açıklama çelişkilerle doluydu.
İşgalci, Ada’ya yasa dışı eklemeler yapmış, Belediye 21 Mart 2012’de yıkım kararı almış, kulüp, anında tahliye hakkı doğmuşken, “Yıkıma karşı dava açmıştı!.” Aynen böyle diyordu Dursun’un resmi açıklaması.
Devamı daha da acıydı. Dursun, bugün “İşgalci” dediği “Hukuku hiçe sayan şahıs” olmakla itham ettiği adamın Ada’da kalmaya devam etmesi için yıllarca nasıl çırpındığını itiraf ediyor ve bunları utanmadan kulüp açıklaması diye Galatasaray’ın resmi İnternet Sitesinde yayınlıyordu.
28 Şubat 2014’te yıkıma karşı Galatasaray’ın (İşgalcinin değil, Galatasaray’ın) açtığı dava kaybedilmişti.
Galatasaray, işi uzatmak, tahliyeyi geciktirmek için o tarihte kararı temyiz etmişti. 8 Ekim 2015’te Danıştay kararı onamıştı. Galatasaray bu defa 10 Şubat 2016’da Karar düzeltme istemişti.
Bu başvuru da 21 Şubat 2017’de reddedilince yıkım kararı kesinleşmişti. Artık uzatma, geciktirme yolları kapanmıştı.
Aynen “Galatasaray Kulübünden Açıklama” diyen resmi Galatasaray Sitesi’ndeydi bu korkunç itiraflar..
Açıklamada olmayanlar da vardı..
Dursun ve ekibinin, Galatasaray’a “Derhal Tahliye” hakkı doğuran yıkım kararına niçin itiraz üstüne itiraz edip işi aylarca geciktirdiği, işgalcinin Ada’daki varlığını sürdürmeye devam etmesi için niçin ve nasıl çırpındığı, Divan Başkanı İrfan Aktar’ın niçin işgalcinin avukatlığına soyunup, konuyu Divan’da görüşmeye açmak için çabalayan Avukat Tayfun Akçay’ı nasıl susturduğu, hatta konuşmasın diye mikrofonu kestirdiği yoktu mesela..
Akçay, Galatasaray Kulübü üyelerinden bile bilet kesmeye başlayan küstah işgalcinin yaptığının tüzüğe aykırı olduğunu anlatmak isterken susturulmuştu, bilir misiniz?..
O zavallı açıklama (!) mesela, Dursun’un, 21 Şubat’ta “Danıştay’ın ‘Karar Düzeltmesi’ni reddetmesi ve yıkım kararının kesinleşmesi” kararını, Galatasaray camiasından niçin sakladığını da açıklamıyordu.
Bu kararı öğrenen, Ankara’ya gidip davayı takip eden Duygun Yarsuvat oldu. Ardından ben öğrendim ve bu köşede yazdım. Dursun, bu haberi bana Tayfun Akçay’ın getirdiğine hükmetti ve Galatasaray Kulübünün ve üyelerinin haklarını savunan avukatı “Kulübün sırlarını açıklamak”la itham edip, kesin ihraç talebi ile Haysiyet Divanı’na sevk etti. “Kulüp sırrı” dediği, Danıştay’ın 1.5 ay evvel verdiği, onun da anında camiaya açıklaması gerekirken nedense(!) sakladığı karardı, iyi mi?.
Ama ne yazık ki, hala işgalci adayı işgale devam etsin diye çırpınan Dursun, öyle bir şaşkındı ki, ayni açıklama içinde, Hem “Kaçak yapılanma” diyor, hem Kaçak Yapılanma kararına Galatasaray’ın durmadan itiraz edip, Ada’nın tahliyesini geciktirdiğini ve işgalcinin aylarca daha kalıp milyonlar kazanmasına sebep olduğunu itiraf ediyor, sonra da, daha düne kadar, Divan Toplantıları ve Galatasaray Toplantıları yaptığı Ada’da onu ağırlayan adama, yıkım başlayınca gene hiç utanmadan “İşgalci / Hukuku hiçe sayan şahıs” diyordu.
Koskoca Galatasaray(!) ı “Hukuku hiçe sayan bir İşgalci”nin konuğu yapıyordu yani!.
İşgalcinin işletmesi Galatasaray’ın nasıl “Muteber Yeri” oluyordu peki, Dursun?. İnsanda biraz utanma olur!.
Şimdi Galatasaray Camiasına sesleniyorum..
Kulübü böylesi zavallı hale düşüren bu adamı hala başınızda tutacak mısınız?.
Dursun’un işini bitirecek “Galatasaray Yeniden” hareketi internette imzaya açıldı.
Olağanüstü Kongre için 1600 imza gerekli..
Bini tamam..
Kulübü, hem sportif, hem maddi, hem de görüyorsunuz hem de manevi “Sıfırlayan” bu adamdan kurtulmak için 600 “Galatasaraylı” üyeye daha ihtiyaç var..
“Al- tı yüz Ga- la- ta-sa- ray- lı!.”
Şimdi bu 600 adam aranıyor!.

NTVdeki ayıp

Suada Yıkımı ile ilgili ayrıntı ararken, NTV başlığı altında, saat 11.08’de yaptıkları canlı yayına rastladım, internet sitelerinde..
Bu defa da gazetecilik, habercilik, yayıncılık adına utandım..
Fonda bir fotoğraf var, sanki onun önünde biri konuşuyor sanıyorsunuz..
Canlı (!) yayın, yerinden yayın öyle mi?:.
Adanın etrafında dolaşıp, son durumu göstermeyi bile akıl edemiyor yönetmen.
Oysa sunucu “Yayını denizden yapıyoruz, sallanma olabilir” diyor. Demek teknedeler..
Yahu dolaş.. Yahu kıyıda millet birikmiş seyrediyor, onları göster.. Aralarına gir hatta.. Bir ikisi ile konuş..
Siz hiç BBC, CNN/İnt. izlemez misiniz!. Eloğlu böyle durumlarda ne yapıyor, merak etmez misiniz?.
Haberi veren (!) tam bir cahil.. Suada cahili.. Hukuk cahili.. Gazetecilik cahili..
Yayıncılık cahili..
Yıkım kararı ile tahliye kararını karıştırıyor.
“Galatasaray tahliye kararına uymadı diye yıkım yapıldı” saçmalığını söyleyebiliyor.
“Kaçak yapılanma” kesin mahkeme kararı olduğu halde “İddiası var” gibi aptalca bir laflar ediyor..
Belli, yıllardır devam eden Suada konusunda tek satır okumamış.
Zerre bilgisi yok.
Yaptığı, verdiği 3 satırlık, yarım yamalak ve kafa karıştıran haberi (!) üç dört defa tekrar etmek.
İzleyiciyi ahmak sanıyor da ayni lafları tekrar ediyor, sanki..
Bu tekrar işini tüm haber kanalları, hemen tüm canlı yayınlarda yapıyorlar.
Muhabir izlediği (!) olaydan zerre haberdar olmadığı için, kendisine verilen resmi bilgiler dışında edecek lafı yok. Yayın uzayınca da, ayni şeyleri tekrar ediyor, çaresiz!.
Yaşasın Haber(..siz) Kanallarımız!.

 

Önceki İçerikMustafa Karaalioğlu bu kez futbol yazdı: Şenol Güneş sefonisi
Sonraki İçerikFatih Tezcan Şenol Güneş’e ve Beşiktaş’a FETÖ’cü imasında bulundu, Şenol Güneş’ten yanıt geldi: Ahlaksız

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz