Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, PSG Spor Akademisi’ni kaleme aldı. İşte o yazı:
Ne hakla demişti Baba Gündüz…
“Gazetecilik merak etme sanatıdır” demiştim.. “Ve de fark yaratma hüneri!.” Valla hele başlıklarda fark yaratmaya bayılıyor, spor şeflerimiz..
Klasik gazetecilikte başlık şöyleydi mesela..
“Tuzla, Galatasaray’ı 2-0 yendi..” Sonra biraz ilerledik..
“Aslana şok yenilgi..” Şimdilerde iyice ilerledik ve yeni moda çıkardık.. Skora ve skoru etkileyenlere göre kelime oyunu yapmak..
Perşembe günü, masamda yığılı gazete takımlarına bakıyorum..
Tam yedi gazete ayni başlığı atmış.. Milliyet, Cumhuriyet dahil..
“Galatasaray Tuzla buz!.” Ne harika buluş değil mi, Galatasaray’ı hem de Ali Sami Yen’de, hem de 10 kişi ile yenen Üçüncü Küme takımının adının Tuzla oluşundan yararlanıp, o halk deyimini manşete çekmek..
Harika ama bin defa yazdım burada..
Sizin aklınıza ilk gelen şey başkalarının da aklına ilk gelir değil mi?. O zaman fark yaratmaz, karbon kopya çukuruna düşersin.
Öyleyse aklına ilk geleni unut. Akla zor gelecek bir başlık için kafanı zorla..” Mesela..
Maçın “Galatasaray kazansın” diye yırtınan bir hakemi vardı.
Adeta Galatasaray forması giymişti.
Neydi adı..
Volkan Bayarslan..
Al sana başlık..
“Bay Arslan da Aslan’ı kurtaramadı..” Ama o başlığı atamazlar tabii.
Akıllarına bile gelmez ya, gelse bile atamazlar.. Çünkü Galatasaray’a destek olan hakemi eleştirmek tiraj kaybettirir, sosyal medyada linç ettirir. Büyükleri, hele başkanlarını kızdıran başlık atamaz, eleştiri bile yapamazlar. Yaparlarsa, gazeteleri basılır. Kendi gazeteleri bile baskını haber yapamaz.
***
Neyse.. Asıl konum, “Merak” üzerine bu hafta.. Gazetecilik “Ne var, ne yok” sorusu ile başlamıştır.
İki insan karşılaşınca ilk sorulan sorudur bu karşılıklı, ne var, ne yok..
Gazeteci merak eden adam olmalıdır ki, insanların neyi merak ettiğini bilsin ve onu araştırsın, bulsun, yazsın..
Merak etmek için bakmak yetmez.. Görmek gerekir. O da yetmez. Gördüğünü merak da edeceksin..
***
Şampiyonlar Ligi grup kuraları çekileli, Galatasaray’a Paris Saint Germain çıkalı kaç ay, hafta, gün geçti, valla unuttum. O grup maçları bitiyor. Galatasaray son maçını bu çarşamba Paris Saint Germain ile oynayacak. Kader maçı..
Avrupa Ligi’ne devam için Paris Saint Germain’i Paris’te yenmek zorunda..
Yani, Paris Saint Germain, kurada adının Galatasaray’la çıktığı günden beri, ülkemizin spor gündeminde..
Hele bu kritik haftada, gündemin de zirvesinde değil mi?.
Şimdi bakın biz ne kadar gazeteciyiz?.
Ne kadar bakıyor, ne kadar görüyor, ne kadar merak ediyoruz?.
Baksak, görsek, merak etsek, bir pazar ekimizin çift orta sayfası olurdu, röportaj ve resimlerle..
Spor sayfalarımızı geçtik..
***
Perşembe günü Erol Kaynar ve benim çok sevgili Arabacı dostlarımla geleneksel yemeğimiz için Nişantaşı Salomanje yoluna çıktık, gazeteden.. Beşiktaş’a inip oradan Akaretler’e.. Daha 100 metre falan gittik gitmedik, karşıdaki binalardan birinin en üst katında boydan boya uzanan bir tabela çarptı gözüme..
“Paris Saint Germain Academy Turkey!.” Bre aman!.
Bu bizim Paris Saint Germain..
Hani biz, yani Galatasaray gurupta sonuncu iken, daha bir hafta kala, ilk ikiye kalıp turu geçmeyi değil, birinciliği bile garantilemiş PSG.. Yani biz yensek bile adamlar gene birinci. O PSG’nin adı yazıyor tabelada!.
Ve “Neden PSG’nin birinciliği garantiyken biz sonuncuyuz” sorusunun cevabı karşımda duruyor..
Sabah gazetesinin karşısında duruyor!. Her sabah onlarca Sabahçı oradan geçiyor.. Her akşam da.. Öğle için yemeğe çıkmalar da ayrı.. Yani Sabah’ta çalışıp da bu levhayı görmek için, başını biraz yukarı kaldırmak yeter..
Görünce de hele bir gazetecinin “Yahu Galatasaray’ın rakibi Paris takımının Türkiye’deki akademisi de oluyor” diye merak etmemesi mümkün mü?. Etmese gazeteci olur mu?.
Yemekten eve döner dönmez ipad’imi açtım, araştırmaya başladım..
İşte popomun üzerinde bulduklarım.. Onlar bile meraklı..
Onlar bile okuyana “Vay be” dedirtecek kadar heyecanlı..
Onlar bile “Galatasaray niye Galatasaray da, onlar niye Paris Saint Germain oluyor?” sorusuna yanıt olacak müthiş bilgiler içeriyor..
Bir de yaşım 80 değil de, haberin peşinde koşacak kadar genç ve de yazar değil, muhabir olsam..
O Akademi’nin yönetici ve öğrencilerini bulup konuşsam.. Avrupa ve Asya yakasındaki iki tesislerine gidip çalışmaları yerinde izlesem, sadece spor meraklılarının değil, çocuk, genç tüm küçüklerin, evet kızlar dahil tüm küçüklerin (Çünkü Akademi’nin kız futbolcular bölümü de var) ve anne baba, tüm büyüklerin merakla okuyacakları bir röportaj olmaz, dediğim gibi eklerde iki sayfayı hak etmez miydi?.
Ya da sporda tam sayfa üç gün tefrikayı..
Şimdi anlatayım, neden ederdi?.
***
Paris Saint Germanin Academy, 5 kıtada, Brezilya da dahil 15 ülkede, 250’den fazla teknik direktörle çalışan bir uluslararası kuruluş.
Paris Saint Germain Academy Türkiye, İstanbul, Bursa, Ankara ve Antalya’da açık.
Akademi, 4-18 yaşındaki kız ve erkek çocuklara futbol ve kişisel gelişim eğitimi veriyor. Bu çocuklara, takım arkadaşlarına, rakiplerine ve hakemlere saygı duymayı da öğretiyor.
İnsanlık öğretiyor yani..
15 ülkedeki akademi öğrencilerine en ileri futbol programlarını sunarken, her öğrencisine, gerek yurt içi, gerek uluslararası kulüplerde oynama kapısını açıyor..
PSG Akademi Türkiye öğrencilerinin eğitim programlarında, Paris’e gidip kulübün stadı, bu hafta Galatasaray’ın oynayacağı Parc des Princes’i ziyaret etme, PSG’nin bir resmi maçını izleme, o maç öncesi stadın içinde şeref turu atma ve o statta üç gün sürecek turnuvada oynama ve izleme de var.
Dahası..
PSG Teknik Direktörleri her yıl Türkiye’ye gelip, öğrencileri dikkatle izler ve en yeteneklilerini seçip PSG Academy Paris’e naklederler.
Ayrıca Paris’te 1 haftalık seçim kampları var. Burada Fransız Milli Takım tesislerinde kalır, milli hocalarla çalışır, milli futbolcu gibi yaşar ve antrenman yaparlar. Bu da yeteneklere çok büyük kapılar açar, tabii.
PSG Türkiye Takımları, Paris’te PSG Paris takımlarıyla maçlar yapar. Avrupa yaş gurupları turnuvalarına katılırlar.
…Ve dahası..
Yetenekli olanlara burslar verir, üniversite düzeyince staj bölümleri oluşturur. Üniversite okumak ve burs almak isteyen yeteneklere, danışman tayin eder. Profesyonel futbolcu olmak isteyenlere, menajerlik hizmeti verir.
Öğrencilere İngilizce veya Fransızca dil öğretimi seçeneği sunar.
Çalışma gurupları 16 öğrenci olarak kesin…
Daha çok ayrıntı var bulduğum ama bunlar size “Vay canına” dedirtmeye yeter sanırım.
***
Şimdi gelelim başlığımıza..
Yıllar yıllar önce, ben çiçeği burnunda gazeteci iken, bana futbolun temelini ve felsefesini saatler süren sohbetlerimizle öğreten Baba Gündüz’le (Kılıç) konuşuyorduk bir gün Suadiye’deki evinin balkonunda..
Bir uluslararası gurup maçında Almanlarla 0-0 berabere mi kalmıştık ne?. Türkiye’de 1-0 yensek bile turu geçecektik yani..
Baba’ya “Eleyebilir miyiz Baba” dedim..
İki kelime ile cevap verdi. İşte onu hiç unutmam..
“Ne hakla?.” Bilmem anlatabildim mi?.
Allahtan bugünkü soru “PSG’yi eleyebilir miyiz” değil.. Punduna getirip bir maç yensek yeter, turu zaten birinci geçmiş Fransızları..
Eee!. Galatasaray da kardeş okulları sayılır.
PSG Academy de Galatasaray Lisesi de Fransız Okulu değil mi?.