Hürriyet’te işten çıkarılan gazeteciler arasında yer alan spor yazarı Kenan Başaran, süreçle ilgili ‘Kenan Başaran kovuldu! İşte yayınlanmayan son makalesi (!)’ başlığıyla bir metin kaleme aldı.
Doğan Grubu’ndan Demirören Holding’e satılan Hürriyet gazetesinde eve tebligat yoluyla işten çıkarılan gazeteciler arasında bulunan Kenan Başaran, sosyal medyadan paylaştığı yazıda işten çıkarılma nedenlerinin sendika konusunda çalışma yapmak olduğunu ifade etti. Kendilerine gönderilen tebligatta “‘işletmesel nedenlerle iş akdinin feshedildiği” bilgisi yer aldığını kaydeden Başaran 96. Yıl dönümünü kutladığımız Cumhuriyet’in anayasasında tanıdığı ve devletin de dijital ortamda 40 saniyelik bir işleme dönüştürdüğü örgütlenme hakkı için fiilen faaliyetler içindeydim. İşte benim ve arkadaşlarımın atılmasının ardındaki esas ‘işletmesel’ neden budur” dedi.
Başaran’ın sosyal medya hesabındaki metin şöyle:
Kenan Başaran kovuldu!
İşte yayınlanmayan son makalesi (!)
Çarşamba sabahı toplantıya yetişmek için evden koşturarak çıkarken, aynı saatlerde bir postacı da o gittiğim işten atıldığıma dair tebligatı evime getirmek için koşturuyormuş meğer…Zalim biraz daha erken gelseydin bari(!) Ama yok, yine de işe giderdim, yoksa arkadaşlara ayıp olurdu…
Eşimin telefonla bildirdiği tebligatta ‘işletmesel’ nedenlerle iş akdimin feshedildiği, bilgime rica ediliyordu! Bakın hakkını teslim edelim, tebligatın burası çok kibarca: “Bilgime rica”…
Editör ve yazar olarak çalıştığım, dijital bir dergisini de çıkardığımız; yeri geldiğinde maçlara gidip muhabirlik yaptığım, gece yarılarına kadar mesaiye kaldığım ‘işletme’mden, hangi ‘işletmesel’ nedenle atıldığımı bilmiyorum. İş, bir kar zarar hesabına vurulursa şayet, ben, ‘işletmesel’ olarak çok ucuz bir işçiydim. Hatta ‘mülteci tadı’ndaydım(!)
Eve yapılan tebligatla atılmak elbette rencide edici. Ama okuma yazmayı henüz söken çocuğumun -işletmesel gibi dilimizde olmayan kelimeleri anlamayacak olsa da-, masadaki kovulma tebligatını okuması daha da rencide edici olabilirdi. Fakat biz yine de ‘işletmesel’ kovulmayı ona ‘münasip’ bir dille anlattık, bu sabah okula gitmeden önce: “Ben de zaten inecektim oğlum”(!)
Bugüne kadar çok sayıda arkadaşım işten atıldı. Ve biz geride kalanların tek yapabildiği “Geçmiş olsun, yolun açık olsun” demekti.
Meslektaşım Çiğdem Toker’in, “Gazetecilik ‘ekmek parası’ dediğiniz yerde biter” sözünü söylediği günden beri düşünüyordum. 96. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet’in anayasasında tanıdığı ve devletin de dijital ortamda 40 saniyelik bir işleme dönüştürdüğü örgütlenme hakkı için fiilen faaliyetler içindeydim. Öyle ya, ‘La Casa De Papel’ izleyip “Çav Bella” demekle hak yerini bulmuyordu!
İşte benim ve arkadaşlarımın atılmasının ardındaki esas ‘işletmesel’ neden budur. Mesleğimizi her anlamda daha doğru bir zeminde yapmak için harekete geçmiştik, başkalarına da “Geçmiş olsun, yolunuz açık olsun” dememek için…
Nihayetinde, ben ve arkadaşlarım da ‘geçmiş olsun’ ve ‘yolunuz açık olsun’ temennileriyle uğurlandık! Ama olsun, güzel bir denemeydi. Şimdi işletme düşünsün! Zira ben düşünseydim, üç kuruşa bugün hala daha orada bir işçi olabilirdim.
Devam edenlerin de yolu gerçekten açık olsun ve umarım (temennilerle bu iş olmasa da), onlar mesleklerini her anlamda daha iyi koşullarda yaparlar…
Referans, Radikal ve Hürriyet… 13 yıllık bir dönem benim için sona erdi…
Ne diyelim; “Yeni bir dünya kurulur biz de oradaki yerimizi alırız…”
Sevgiler…