Cübbeli Ahmet Hoca’ydı ilk tepkiyi veren.
Demba Ba’nın secdeli sevincine “olmaz” demişti…
Eleştirisi, dini sembollerin spor müsabakalarına sokulmasına değildi. Etik kaygıyla yapılan bir çıkış değildi yani.
Cübbeli Hoca’nın itirazı şekleydi. Kıble dışındaki bir yöne secde edilemeyeceğini, futbolcuların gol sevinçlerinde rastgele secdeye yatmalarının mahsurlu olduğunu söylemişti.
O gün; o ana kadar bana sempatik gelen, içimi ısıtan o sevinç gösterisi ile arama bir mesafe girdi. O sevinç gösterilerinin “gösteri” olabileceği kuşkusuna kapılmıştım birden…
Fenerbahçe- Mersin İY maçındaki penaltı- kırmızı kart pozisyonu, bu kuşkumun yanına bir kuşku daha ekledi.
Pozisyonu hatırlatalım. Sow, Efe’den sıyrılmaya çalışıyor. Ellerin ayakların karıştığı bir pozisyon. Sow son bir gayretle sıyrılıyor ama toparlayamıyor, ceza alanı içine girdiğinde de ayağı çime takılıp düşüyor.
STSL maçlarındaki gibi çizgi hakemleri yok kupada. Yardımcı da öbür tarafta.
Kararı orta hakem tek başına verecek.
Pozisyonu geriden “penaltı” olarak yorumluyor. Ve ardından da Efe’ye son adam olduğu için kırmızıyı çıkarıyor.
Ve ondan sonra da sahada Efe’nin, kenarda hocası Rıza Çalımbay’ın isyanı başlıyor.
Pozisyon penaltı değil, kırmızı kart hiç değil. Çok zorlanırsa ceza alanı dışında faul çalınabilir ama o da makbul bir karar değil.
Efe itiraz ediyor. Mersinliler itiraz ediyor. Dayanamıyor, Fenerbahçeli Caner de itiraz ediyor: “Hocam penaltı ve kırmızı ağır oldu biraz…”
Ama Mustafa İlker Coşkun, “Kararımı verdim, geri alamam” diyor hakemlikteki toyluğuyla. Belki dönecek kararından ama emin olamıyor.
Efe son kozunu oynuyor: “Hocam, bana inanmıyorsan Sow’a sor faul olmadığını…”
İşte zamanın durduğu an bu…
“Bana inanmıyorsan Sow’a sor…”
Hakemin kulağında bu cümle var artık…
“Bana inanmıyorsan Sow’a sor…”
Hakem, vicdanıyla baş başa.
“Doğru ya, Caner bile karar yanlış diyor. Sow’a mı sormam acaba?”
Ömre bedel saniyeler…
“Kararımdan dönersem, her Fenerbahçe maçına atandığımda, ‘kupada sıçan hakem’ derler mi bana?” gibi soruların akla düştüğü o kısa anlar.
“Doğru ya, Veli de BJK- Adana Demir maçında kırmızı kartı geri aldırmıştı” diye vicdanın sesi de karşı atakta…
Bir yardım eli lazım… Bir vicdanlı kurtarıcı…
“Sow gelse de, Veli gibi kurtarsa beni bu sarmaldan…”
Sow gelse de kurtarsa…
Peki Sow nerede?
Sow ortada yok…
Gol sevinçlerini secdeye kapanarak yapan Sow, ortada yok.
Hak yememesi gereken, kul (meslektaş) hakkına riayet etmesi gereken; sevinçlerinde dini sembolleri kullandığı için buna iki kere dikkat etmesi gereken Sow ortada yok.
Mersin’in kazanma şansının olmadığı, niyetinin de olmadığı “iddiasız” bir kupa maçında ortaya çıkıp “Hocam ben çime takıldım, kararın, en azından kırmızı kartın hatalı olabilir” demek yok.
Diyanet’in dergisinde Demba Ba ile Kabe manzaralı poz verip “Yolumuz peygamberin yolu” deyip, doğrudan, haktan yana durmak yok.
Ne var? Sessizliğiyle, meslektaşının hak arayışına duyarsız davranan bir futbolcu var.
Olmadı…
Bu olmadı hacı… Her fırsatta umreye, hacca gidiyorsun ama sanırım islamın ne anlattığını tam anlamamışsın.
Sanırım sen hep yanlış kıbleye kapanmışsın.
Futbolda vardır, kazanmak için her yol mubahtır anlayışı. Ama bu islamda var mı hacı?
Bence işe Mevlana’yı okuyarak başla hacı:
“Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün…”