Mahmut Uslu: “Fenerbahçe’ye minnettar olmaları lazım”
Dededen toruna Fenerbahçelilik vardır ya hani, işte öylesi bir gururu yaşayandır…
Anaların bile susturamadığı bebekler için bir formül geliştirebilirsiniz belki yarınlarda ama susturulamayacak insanlar da vardır, ve O işte öyle biridir.
Havası Lacivert, suyu Sarı’dır…
Kelimeleri sıralayıp, cümleleri oluşturup, Fenerbahçesi’ni savunup, cezalara maruz kalandır…
Yorgunluk bilmeyen, hedeflerini şampiyonluk olarak belirleyen, bu yolda taraftarı ile yürüyendir…
Konuşurken sinirli, anlatırken erdemli, dinlerken anlayandır…
“Söz var gelir geçer, söz var deler geçer” deyiminin delen geçenidir…
Fenerbahçemizin ve Başkanı’nın yılmaz savunucusu, sporcuların ağabeyi, yönetimin sesi, taraftarın nefesidir…
Kazanınca engin, kaybedince dingin olandır…
Ay – yıldızlı bayrağa, Mustafa Kemal Atatürk’e olan bağlılığı damarlarındaki asil kandan gelmektedir…
Saygının ve sevginin hocasıdır…
Fazla söze ne hacet, kendileri de
25 milyon gibi Fenerbahçe’dir.
Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Sekreterimiz ve Basın Sözcümüz Sayın Mahmut Uslu, Fenerbahçe Dergimize röportaj verdi. Sayın Mahmut Uslu, geçmişten günümüze dek yaşanan önemli süreçlerle ilgili son derece açıklayıcı, bazen hüzün veren, bazen sevindiren açıklamalarda bulundu.
-Sayın Uslu, bize Fenerbahçe’yi ve Fenerbahçeliliğinizi anlatır mısınız?
Ben Fenerbahçe Yönetimine 14 sene önce girdim. Sonrasında 3 sene ara verdim. Geldiğimde seçme ve seçilme hakkı böyle değildi. Yani, eskiden oy kullanabilmek için 2 sene bekliyordunuz. Ben Yönetime girdiğimde 1 senelik üyeydim ve oy kullanma hakkım yoktu. Bu arada benimde 2-3 kere üyelik talebim reddedildi. İlki Ali Şen Başkan döneminde diğeri tesadüfen Aziz Başkanımızın döneminde. Çünkü üye olmak o dönemlerde kısıtlıydı, kulüp tam olarak oturmamıştı. Son 16 yılda her bakımdan kurumsal olarak çok iyi yerlere getirildi. O zamanlar gruplar vardı, kontenjan limitli olduğundan herkesi üye yapmıyorlardı, biz de dışarıdan biri olduğumuzdan kabul görmedik. Oysa ben o sırada Basketbol Federasyonu 2. başkanıydım. Basketbol Milli Takım antrenörüydüm. Herkes de biliyordu ki, çok iyi bir Fenerbahçeliydim ama dışarıda bir Fenerbahçeliydim.
BİZ DEDEDEN FENERBAHÇELİYİZ
Bizim Fenerbahçeliliğimiz, rahmetli Yaşar Kemal’in dediği gibi; “Ben senin babanı tanıyorum, ben solcu, o sağcıydı ama bir tane takım varmış Sarı- Lacivert Toros Spor diye, biz Toros Spor’dan beri Fenerbahçeliyiz.” İşte, biz de hakikaten dededen Fenerbahçeliyiz. İlklerdeniz ama biz üye değildik. Adanalıyız biz. Ancak, Aziz Yıldırım Başkanın 2. döneminde üye oldum Kulübüme.
İŞTE BU YÜZDEN 1 MİLYON ÜYE PROJESİ ÖNEMLİ
Hedef 1 Milyon Üye Projesi’nin önemini vurgulamak için yukarıdaki bilgileri verdim size. 2 kez üyeliğim reddedildi. Yani üye olamıyordunuz. Ekonomik durumlar iyi olsa bile kulüplere üye olunamıyordu halen bazı kulüplerde olduğu gibi… Ama Fenerbahçe bunu aştı, bu projeyi açarak herkese o şansı verdi. “Ben Fenerbahçeliyim” diyen herkese o şansı verdi. Şimdi sistem her geçen gün oturuyor. Bazı aksaklıklar var ama önümüzdeki Genel Kurul’da o aksaklıklar da düzelir. Hedef 1 Milyon Üye Projesi, şu anda rayına girmiş vaziyette inşallah daha da önemli yerlere gelecektir.
AYAKTA KALAN TEK KURUM FENERBAHÇE
-Sayın Mahmut Uslu, kongre üyeliği 10 bin lira iken, temsilci üyelik için neden 5’te biri bir bedel olan 2 bin lira talep edildi?
Bunun nedeni şu: Biz halkın takımıyız. Buradaki en önemli konulardan bir tanesi, son yıllarda Türkiye’de çok önemli gelişmeler oldu. Bu konularda çok rahat konuşabiliyorum. Son 17-25 Aralık olayları, öncesindeki gelişmeler. Geriye dönüp bakıldığında Tübitak gibi teknik bir kurum, Askeriye, Üniversiteler de dahil kurumlar ayakta kalamadı. Çok zedelendiler. Bir tane kurum ayakta kaldı; o da Fenerbahçe Spor Kulübü.
Bu Milli Mücadele ruhudur. Fenerbahçelilerde de bu fazlasıyla mevcut. Yoksa 500 bin kişi Bağdat Caddesi’nde yürümez, yoksa 1 milyon 200 bin kişi Anıtkabir’e gelmez. Sadece onlar değil, rakip olduğumuz kulüpler, sempati duyan duymayan bütün kulüpler formalarıyla insanlar geldi. Bir tane ortak nokta vardı: Türk bayrağı.
Evet, Fenerbahçe bu ruhla ayakta kaldı. Bütün bunlara rağmen, 3 Temmuz sürecinde ve sonrasında her sene yine zirveye oynadık. 16 yıldır biz yöneticiyiz, arada 3 sene bölsek de, 16 yıldır her sene zirveye oynamak herkesin harcı değil. Bugün Bayern Münih bile 16 senede 3 ya da 4 kere zirveye oynayamadı. Biz sadece son yıllarda 2008-2009 sezonunda 4. olduk, Aragones dönemi. O da ligin sonuna doğru. Bu işler çok kolay olmuyor. Burada gerek yönetici, gerek antrenörler, gerek oyuncular hepsinin büyük payı var. Bence en büyük pay 12. Adamın ve taraftarımızın ve bu yönetimin arkasında duran Yüksek Divan Kurulu Üyeleri ve Kongre Üyelerimizindir.
DEMOKRATİK BİR KULÜP OLDUK
Sorunuza gelirsek, Fenerbahçe Kongre üyeliğini ne kadar çok tabana yayabilirsek o kadar güçlü olacağımızı anladık. Bu proje 8-9 sene evvel ben yönetimdeyken konuşuluyordu. Bugün çıkmadı. 2000 TL olmasının nedeni de buydu. Yani insanların ekonomik gücü yok. Bugün çok insan işsiz. Türkiye’de çok problemler var. Problemsiz bir gün yaşamıyoruz. Dolayısı ile Kulüp üyeliğini 5’te 1’e indirelim, demokratik bir kulüp olduğumuzu da ispat edelim istedik. Normal nasıl delegasyon sistemi var. Onlar kendi aralarında yönetim kurullarını seçsinler, bu yönetim kuruluna girenler seçme ve seçilme haklarına sahip olsunlar istedik.
TEMSİLCİ ÜYELİĞİN AVANTAJLARI
Bütün temsilci üyelerimizin seçilme hakkı var. Seçme hakları da 200’de 1 var. Dolayısıyla her seçimde demokratik olarak seçsinler, delege belirlesinler o da gelsin oyunu kullansın. Bir avantajı daha var bu 2000 TL’lik üyeliğin; ileride belli bir parası olduğu zaman, 8 bin TL daha ödediğinde otomatikman kongre üyesi oluyor. Yani ileride biz bu 10000 TL’yi, misal olarak söylüyorum, tabi çok iddialı bir şey bilmiyorum ona genel kurul karar verir ama 2 sene sonra kongre üyeliğini 15000 TL yaptığımızı düşünelim, 2 bin TL’ye üye olan temsilci üyelerin o zaman yine 10000 TL’den üye olma hakları da olabilir. Bu çok önemli. Temsilci üye konularında da çok hassasız. Yani bütün bunları ne için yapıyoruz? İleride tabanı çok geniş olan, 1 milyon üyesi olan, yani bizim hedefimiz inşallah 1 yıl içinde 100 bin üye. Bunun tahminimiz % 30 veya 25’i kongre üyesi, % 70 veya 80’i de temsilci üye olacak gibi gözüküyor.
SABIKA KAYDI İLE ÜYE OLABİLİYORSUNUZ
-Sayın Genel Sekreter, kongre üyeliği ve temsilci üyeliklerde istenilen rakamlara ulaşmak ne demek?
İstenilen rakamlara ulaşmak şu demek: 3 sene sonraki genel kurulda yaklaşık olarak 50-60 bin kişiyle, belki de 70bin-100 bin kişiyle kongre yapılacak demek. Bu çok ama çok büyük bir olay. Türkiye’nin en büyük sivil toplumu olan, politikaların üstünde olan, en başta ifade ettiğim gibi; Milli mücadele ruhu taşıyan bir kulübün ve insanlarının fakiri, zengini, engellisi, spor yapabileni, kadını, erkeği, genci ve yaşlısı ile böyle büyük bir camia burası. Her görüşten insan var. Ve hepsi de üye olabilir, yönetime girebilir. Hiç kısıtlama yok. Sabıka kaydıyla Kulübe üye olabiliyorsunuz. Burada kimseye kapıyı kapatmıyoruz. 2000 TL olmasının başka bir nedeni ise insanlar taraftarken çok konuşuyor. Yönetimlere girmek istiyorlar, konuşuyorlar, eleştiriyorlar. Hepsi doğrudur. Çünkü yönetimlerde yapılan her şey doğru olmayabilir. Her şey insanların düşündüğü gibi de olamaz. Ama o yönetimin içine, o kongrenin içine girdikleri zaman, o havayı kokladıkları zaman görecekler ki yapılabilenler var, yapılamayacaklar var. Öyle kolay işler değil.
TOPARLANMAYI AZİZ YILDIRIM YAPTI
Bunu da başlatan Aziz Yıldırım’dır. Başkanımız bu kulübü derleyen toplayan bir insandır. Tabiî ki daha evvelki başkanlarımız, rahmetli olanlar, şu anda sağ olanlar, hepsinden Allah razı olsun. Çok emek vermişlerdir, çok önemli işler yapmışlardır. Ama Aziz Yıldırım bütün bu yapılanların üzerine çok çok önemli katkılar sağlamış ve toparlamıştır. Yalnız tesisleşmeden bahsediliyor. Yalnız tesisleşme değil. Gerçekleştirdiği birlik ve beraberlik sayesinde camiamız Hedef 1Milyon Üye Projesi’ne müsaade etmiştir. Şu anda bütün kongre üyeleri, divan kongre üyeleri, % 99’u bu projeyi destekliyor. Çünkü insanlar anlamışlardır ki; Tabanda ne kadar çok bütünleşme sağlanırsa, o kadar güçlü oluruz. Önce manevi ve maddi olarak güçlü oluruz. Sportif başarılar ondan sonraki gelişmeler.
3 TEMMUZ NELER KAYBETTİRDİ?
-Sayın Mahmut Uslu, kulübümüz son derece ağır bir kumpasa maruz kaldı. 3 Temmuz süreci manevi olarak tüm Fenerbahçelileri yaraladı, üzdü, peki maddi olarak ve sportif başarı olarak neleri aldı götürdü?
Bizim önümüz çok acımasızca kesildi. Ben yönetimde değildim o dönem, dışarıdan bakan gözle çok rahat söylüyorum; çok muazzam bir takım kurulmuştu. Santoslu, Nianglı, Luganolu. Alex’le ilgili problem falan da yoktu. Stoperleri ile, sağ bek ve sol bek bunların hepsi hazır ve çok önemli bir takım oluşmuştu. Aziz Yıldırım bunu başarmıştı. Ondan 2 sene evvel biliyorsunuz Şampiyonlar Ligi’nde ilk 8’e girmiş bir takımdı. Bu takımın üzerine takviyeler yapılacak ve çok önemli yerlere gelebilecekti. Nerelere gelecekti? Belki ilk 4’e girecekti, belki final oynayacaktı, belki de şampiyon olacaktı. Ama bunlar da önemli değil. Mühim olan; Avrupa’da her zaman ilk 8’e, ilk 4’e girebilecek takımımızın olmasıydı. Bunu da yakalamıştık. 3 Temmuz bütün bu aşkı, bütün bu hayallerin hepsini bitirdi. Hani var ya kışlaları dağıttılar, silahın topunu aldılar, aynı o hale getirdiler Fenerbahçe’yi. Bazı oyuncular satıldı. Oyuncular gitmek istememelerine rağmen mecburen gittiler. Çünkü kapıda 400 milyon borç var ama onun karşılığında Şampiyonlar Ligi vs. gelecek gelirleri var. Bunların hepsi kesildi.
BU KULÜP BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE YÖNETİLİR
Fenerbahçe’de başkanlık yapmak çok zor, idarecilik kolaydır. Ben yönetime girmeden evvel de aynı şeyi söylüyordum. Fenerbahçe’de başkanlık sistemi vardır. Şimdi diyorlar ya başkanlık sistemi. Evet, bu kulüp başkanlık sistemiyle yönetilir. Başkanlık sisteminde demokrasi vardır. Yönetim kurulunda herkes fikrini açık açık söyler ama sonunda başkan ne derse o olur. Sistem budur. Çünkü başkanlık sisteminde genel kurul üyeleriniz başkanı seçiyor. Tabii ki yöneticiler, bizler çok önemliyiz. Tabii ki bizimde önemli fonksiyonlarımız var ama başkan önemlidir. Siz başkanı hapse atmışsınız. Kulüp ‘Tığ teber’ kalmış. Allah razı olsun o zamanki Nihat Özdemir gibi, Ali Koç gibi ve diğer yönetici arkadaşlarımız gibi bütün yönetim kurulu üyeleri darbe üzerine darbe yiyen kulübü ayağa kaldırmışlardır ve başkanın hapiste olmasına rağmen hiç olmazsa belli yerlere getirmişlerdir.
SPONSORLUK MÜESSESİNİ FENERBAHÇE BAŞLATTI
Bakın o dönemlerde takımı dağılmış, her türlü kötülük yapılmış bir kulüpte yine zirveye oynamışız. Kız voleybolunda daha evvel dünya şampiyonu olmuştuk, yine aynı başarıyı elde etmişiz. Erkeklerde çok önemli başarıları gerçekleştirmişler. Şimdi herkes hor gördü. Eskiden Türkiye de kimse Avrupa şampiyonluğu değil, finaline çıkamazdı. Fenerbahçe’nin gelmesiyle bu makus talih değişti, büyüdü. Fenerbahçe’nin gelmesiyle şu anda reklamlarını yapan Eczacıbaşı, Vakıfbank, Halkbank -ki bunlar hep devlet yani kamu takımları- bunların hepsinin Fenerbahçe’ye minnettar olmaları lazım. Çünkü Fenerbahçe büyüttü bu olayı. Fenerbahçe verdi bu imajı. Daha evvel biliyorsunuz sponsorluk yoktu. Fenerbahçe sponsorluk müessesesini getirdi. Sponsorlarımız oldu. Ülker Grubu erkek takımızın sponsoru. Artık sponsor olmazsa amatör branşlarda hiçbir şey yapamayız veya devlet yardım edecek. Çünkü olay oraya gidiyor. Futbol takımından ne bir para verebilirsiniz ne bir para alabilirsiniz, şirketleşmiş çünkü. Gelirlerin hepsini halka açtığınız zaman onların üzerine vermişsiniz. Durum böyle.
KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYAN BİR KULÜP OLACAĞIZ
Buradan tekrar Hedef 1 Milyon Üye Projesi’ne geliyorum, çok önemli bir proje. Biz yöneticiler olarak bunu çok önemsiyoruz. Biz tabiî ki şampiyon olmak için uğraşıyoruz. Bizim için 1 Milyon Üye hedefe ulaşırsa, biz bunları görürsek 5-6 yıl sonra en büyük mutluluğu biz paylaşacağız. Çünkü o zaman ne borcu, ne harcı olan. Yalnızca üyelerin aidatıyla 50 milyon gibi bir paraya sahip olan, amatörleri de hiç kimseye muhtaç olmadan yöneten bir kulüp haline gelecek burası ve nereden baksanız 8-10 tane şehirde kendi tesisleri olan, sosyal dayanışması olan bir sistem kurulacak. Yatırımlar yapılacak. Dolayısıyla bu kadar önemli bir olaydır…
Fenerbahçe’nin 3 Temmuz olayında yaşadığı ağır travmaların yaraları sarılıyor. Onun için böyle günlük yenildik, yenilmedik, üzüldük gibi olaylarda kulüp dimdik ayakta. Fenerbahçe artık bunları bitirdi. Artık böyle şeyler yok. Eskiden 2 kötü sonuç olunca ortalık karışırdı, yönetimler giderdi. Bu tabii Genel Kurulun takdiri.
MALİYE BAKANLARINA ÖNERİ GETİRDİK
-Sayın Uslu, amatör sporlarla ilgili Başkanımızın da önemli çağrıları ve talepleri oldu. Gelinen noktada adım atılmadığını gözlemliyoruz, bu konuda neler söylersiniz?
Amatörle ilgili şöyle bir şey söyleyeceğim; ben Basketbol Federasyonu Başkan vekili olduğum dönemde Maliye Bakanlarına bir öneri getirdik. O zaman Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş hiçbir zaman şampiyonluğa oynayamıyordu. O zaman Tofaş vardı, Eczacıbaşı vardı. Bunları zorlayabilen tek biz vardık. Zaman zaman Galatasaray geliyordu. Belki çok az da Beşiktaş zorlayabiliyordu. Çünkü sponsorluk tam oturmamıştı ve paramız yoktu. Bir tanesinin bütçesi örneğin eski parayla 100 milyon TL. Hiç abartmıyorum bizim bütçemiz 8-10 milyon arasıydı çünkü biz Federasyon’dan bakıyorduk. Biz o zaman şunu söyledik; Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray gibi kulüpler futbol takımlarından elde ettikleri gelir nedeniyle vergi ödüyorlar. Bu vergileri ödemesinler. Siz sporu nasıl teşvik edeceksiniz? Olimpiyatlara talip oluyoruz. Olimpiyata soyunsak kaç tane oyuncumuz var? Yok, olanlar zaten belediye sporlarından geliyor ya da Fenerbahçe’den geliyor. Başka yerden gelen yok.
DEVLETE, YÖNETENLERE SESLENİYORUM
Önerimiz şuydu; Dersiniz ki yıl sonu itibari ile ödeyeceğiniz vergiden Amatörlere harcadığınız parayı mahsup edin, gerisini ödeyin. Bu kadar basit. O zaman ben daha çok yatırım yapabilirim. Getirdiği şampiyonluklar nispetinde de branşlaştırır, her şehre, her kulübe bir görev verirsiniz. Birine güreş, ikisine yüzme. Başkasına kayak vs. Bu şekilde sporcu da yetiştirme imkanı yaratılacak. Peki bunu suistimal eden olmaz mı? Her teşvikte suistimal eden olabilir ama % 10 olur, % 5 olur. Fakat şunu düşüneceksiniz; bu spor kulüplerinden aldığın para çok büyük bir para mı? Türkiye’nin büyümüş bütçesinde çok az bir para.
Sen bu aldığın parayı spora doğru dürüst yaratabiliyor musun? Yapmıyorsun. Yapsan zaten sporcu yetişir. Şu an yine sesleniyorum; Sporu seven Sayın Cumhurbaşkanına, Başbakan, Maliye bakanı, Spor bakanı kim varsa. Federasyon’dan sonra Fenerbahçe’ye geldiğimde, aynı şeyleri Aziz Yıldırım defalarca, ben defalarca anlattım. Çünkü ben amatör branşlardan, basketboldan gelen, milli takım seviyesinde antrenörlük yapmış, genç milli oyuncusu olan bir insan olarak bunları görüyorum. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi kulüplere bu imkanları sağlamalısın. Bakın bugün komünizm öldü. Komünizm döneminde devlet yoluyla oyuncu yetiştiriliyordu. Bugün Türkiye’de hala o zihniyet var. Bu zihniyetlerin değişmesi lazım. Bunları spor kulüplerine vermeniz lazım.
AMATÖRLERE HARCAYALIM; VERGİDEN DÜŞÜLSÜN
-Mahmut Bey, Fenerbahçe ve diğer kulüpler Amatörler’den çekilirse tam olarak ne olur?
Ülke çok şey kaybeder. Eğer radikal tedbirler almazsanız bu amatör sporlar ölür. Fenerbahçe’de 10 sene evvel rahmetli Özhan Canaydın Galatasaray, Serdar Bilgili Beşiktaş başkanlığı döneminde bırakılıyordu amatör sporlar. Tek futbol kulübü kalacaktı. Bitiyordu bu işler. Bittiği zaman insanlar daha iyi anlayabilirdi ama biz direndik. Biz bırakırsak bu sporlar biter. Bu kadar amatörler için yapılan tesisler var. Biliyorsunuz, her branş için salonumuz var. Bakın; 20 milyonluk İstanbul’da 3 tane tartan pist var. 1 tanesi bizde. O atlet çocuklar o pistlerde yetişiyor. Şimdi yabancı sporcular da geliyor. Masa Tenisi’nde Avrupa’da 4. kez final oynuyoruz. Bütçesi 10 Bin Liraydı, şimdi 1 Milyon TL oldu. Bunu nasıl finanse edeceğiz biz? Bu taraftan da ben 90 Milyon TL vergi veriyorum. Ticari olanları ayır. Biz demiyoruz ki Fenerium çok para kazandı vergisini iade edelim ama kulübün verdiği vergi var. Bu vergileri en azından şu amatörlere mahsup edelim. O zaman sen devlet olarak benden hesap sor. “Amatörler için ben sana 20 Milyon TL para harcadım. 10 yılda 200 Milyon TL harcadım. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, sen ne yaptın amatör branşlarda atlet mi yetiştirdin, yüzücü mü yetiştirdin, niye Olimpiyatlarda yokuz?” diye hesap sor bana. Bizim devlete söylediğimiz şu; futboldan vergini alıyorsan ve biz bu kadar cebimizden, krediden bu ahalinin emeğiyle oluşan gelirlerle, kulüpten, iyi kötü hiç olmazsa % 40 civarında olimpiyatlara oyuncu yetiştiriyorsam, sen bana ne veriyorsun diye. Hiçbir şey vermiyorsun. Ben şimdi göğüs reklamı alacağım, reklamın % 25’ini istiyor, yan kollara alırsam % 7’sini istiyor. Senin bunlara ihtiyacın mı var devlet? Günah değil mi Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor gibi kulüplere. Bugüne kadar almıyorlardı, 5 sene sonra zaman aşımına uğruyordu. Şimdi mahkeme kararı ile takır takır alıyorlar. Kim ödeyecek bunları, nasıl ödeyeceğiz? Bunların hepsinin değişmesi lazım diyoruz. Spor Bakanı da dahil “Haklısınız” diyor. Genel Müdür ile 10 kere konuştuk; “Haklısınız” diyor. O halde bunları hükümete, devletimizi yönetenlere aktarmanız gerekiyor. İnanıyoruz ki; çok kısa sürede talimatları doğrultusunda bu sorunlar aşılacaktır. Ülke sporu için büyük bir teveccüh ile “Evet” diyeceklerdir. Bu sorun 3-5 ayda çözülür. Sadece bir talimata ve düzenlenecek bir torba kanunun içine koyarsınız halledilir. Tabii ki maliyeci bunun vergilerini her zaman almak isteyecek ama bunun yolu var. Siz sporu teşvik etmek istiyorsanız böyle teşvik edebilirsiniz. Ben demiyorum ki “Siz bana parayı verin ben yapayım.” Biz vereceğimiz vergileri vermeyelim ama onun oranına da siz karar verin. Bir de bu Gençlik Spor Müdürlüğü kesintileri var. Avrupa’da yok böyle kuruluşlar. Komünist dönemlerde vardı. Münih’e gidin, bakın. Şaşırırsınız. Orada amatör branşlar, amatör sporcular var. Nasıl yapıyorlar öğrenin…
BANA LAF YETİŞTİRME, DESTEK VER
Bakın hep anlatıyorlar; Belediye Spor A.Ş’den bir arkadaş “Fenerbahçe bizim spordan çekilmemizi istiyor” demiş. Senin çekilmeni kimse istemiyor. Sen Amerika’daki gibi, Avrupa’daki gibi spor yaptır. Mahallende yaptır, gençliğe yaptır. Belediye olarak senin görevin bu. Sen yarışmacı olma. Bizim anlattığımız o. Kanunda var. Yarışmacı olma sen. Yarışmacı olduğun zaman işin şekli değişiyor. Benim vergilerimle sen bana rakip oluyorsun. Bunu anlamıyorlar. Başkanımız Aziz Yıldırım’a oradan laf gönderiyor. Arkadaşlar, sizlerin yaşı kadar, babalarınızın, dedelerinizin yaşı kadar bu kulüp spora hizmet vermiş. Belediyeler yoktu o zaman. Sen gücünü kamu yararına kullan. Onlara mesaj veriyorum. Net. Bakın Amerika’da YMC’ler var. Bunlar belediyelerin spor kuruluşları. Salonları var. Git, bir tanesinin salonlarında seyirci yoktur, açık hava spor salonları vardır, futbol sahaları vardır. Amerikan futbol sahaları vardır, basketbol sahaları vardır. Belediye bu hizmeti verir, oraların bakımını yapar, temizliğini yapar ve vatandaşların mahalle aralarında, ilçeler arasında yarışmalarını sağlar. Profesyonel değil amatördür. İşte budur belediyenin spora hizmeti. Ama sen bana rakip oluyorsun destek olacağına, bir de “Kapatmayı düşünüyorlarmış” diye laf gönderiyorsun, buna hakkın yok senin. Sen kamu görevlisisin. Benim vergimle sen bunları yapıyorsun. Yarışmacı olamazsın.
BELEDİYELER BİZE SPONSOR OLSUN
Bir tane takımlarına saygı duyarız. O da; İETT. Eski Erkek Voleybol Takımı. Onlara biz diyor muyuz “Sen karate yaptırıyorsun, gençliğe hizmet veriyorsun” kimsenin bunu dediği yok. Ben onlara şunu teklif ediyorum. İstanbul Belediyesi gerekirse Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a, Beşiktaş’a, Kasımpaşa’ya, örnek veriyorum 1., 2. ve 3. Lig takımlarına toplam bir bütçe belirlesin ve dağıtsın. Bütün belediyeler dünyada böyle yapıyor. Bakın Amerika en büyük kapitalist ülke. Amerika’daki belediye ne yapıyor biliyor musunuz? O basketbol takımları, futbol takımları var ya, onlar bir şirket ama ne yapıyor belediye?
AMATÖR SPORLARDA KAYNAĞA DÖNERİZ
“Gel takımını bana getir sana 100 bin kişilik stat yapacağım”, “35 bin kişilik kapalı salon vereceğim senin emrine” diyor. Belediye bunu yapıyor. Bunları yap, bana laf yetiştirme. Bizim felsefemizi anla önce. Bu felsefeyi anlamadan ne amatörlerde yükselme olur, ne biz Avrupa’da başarı gösteririz. Biz “Sorunlar devam ederde düzeltilmezse, amatörleri kapatırsak” dedik ki biz bunu istemeyiz. Çünkü Fenerbahçe Kulübü’nün özü, divan kurulu üyeleri, kongre üyelerinin çoğu eski sporcularımızdır. Onlar bizim ağabeylerimiz, babalarımız, kardeşlerimizdir. Onlar kolay kolay bunlara “Evet” demez ama ne yaparız? Kaynağına döneriz. Kaynağına dönersek amatörlere hiçbir şekilde fazla para harcamayız, tamamen maddi olarak futbol takımına yöneliriz. Belki de hayırlısı da bu olur. Ama biz, Aziz Yıldırım başkanlığındaki yönetim her zaman amatörlere destek vermiştir, destek vermeye de devam edecektir. Biz devlete tekrar söylüyoruz, belediyelere bir daha söylüyoruz, bütün kamuya tekrar rica ediyoruz, her konuya nasıl ciddi bakıyorlarsa bu spor olayına da böyle bakmaları lazım.
“SIRITMA” DEMEK KÜFÜR MÜ?
-Sayın Mahmut Uslu, siz kulübün Genel Sekreteri ve Basın sözcüsüsünüz ancak Fenerbahçe’nin haklarını korumak için yaptığınız konuşmalar sonucunda hak mahrumiyeti cezaları alıyorsunuz. Bu trajikomik değil mi?
Trajikomik tabii ki, onlar şunu istiyor, konuşmayın, susun oturun. Bu hale gelmemizi istiyorlar. Biz bu hale gelmeyiz. Ama önemli olan bu değil. Bizim konuşmamızda suç unsuru varsa ceza ver. Bakın geçen sene ben yönetime yeni geldim, adımımı attım, Sivas’ta bir maça gittik. Meşhur 2-1 yenildiğimiz maç. Sivas’ta adam resmen voleybolda smaç yapar gibi topa elle vurdu, penaltımız verilmedi. Diğer ikinci konuda adam bizim stadımızdaki maçta Gökhan Gönül’e faul yaptı, hakem oyunu durdurup faul vereceğine avantaj verdi. Birinci devre tam tersine avantaj vermesi gerekirken vermedi. O hakemin ismini vermeyeceğim. Ben de aşağıda bizim soyunma odasına inerken, solda hakemlerin sağda ise bizim soyunma odamız var. Kimseyi rencide etmek için gelmedik. Biz oraya kendi çocuklarımıza, “Rahat olun, hoca yanlış görmüştür ama bu işleri çözersiniz siz” demek için indik. Fakat hakem gülerek karşımıza çıktı. “Hem penaltıyı vermiyorsun hem de sırıtıyorsun” dedim. 30 gün ceza aldım. “Sırıtma” demek, küfür mü? Hakaret mi? Görmeme ihtimali olmayan penaltıyı vermiyorsun, hem kendisi hem de 5. hakem açısından. Sonunda ne olduğunu bilemem. Bir sene 3-5 ay onu öylesine onu dinlendirdiler falan. Çok da iyi insan olduğunu biliyorum hakemin. Penaltıyı vereceksin, veremiyorsan bir idareci de karşına çıkar takımının hakkını arar. Biz köle miyiz? Köle Isaura mı bizim adımız. Bizim adımız Aziz Yıldırım, Mahmut Uslu.
SERT KONUŞURUM, LAY LAY LOM YAPMAM
Geçen Trabzonspor maçından sonraki demecimde “12tane adam defans yaptı. Buna rağmen yenmemiz gerekirdi, çok gol kaçırdık” dedim ve 45 gün hak mahrumiyeti cezası aldım. Hiçbir hakaret yok. Evet, ben sert konuşurum. Gülerek mi, lay lay lom mu konuşayım. Berabere kalmışım tabii ki sert konuşacağım. Biz bir emek veriyoruz. Kötü oynadığımız da “Kötü oynadık” diyoruz. Gençlerbirliği maçında kötü oynadık. Ama burada hakkınız yeniyor. Galatasaray maçında Allah’tan yendik. Bu ne kadar hatadır, ne kadar ayıp şeylerdir bunlar. Şimdi bunları söylesem gazetede yine ceza verirler. Ama, rakiplerimizden birinin idarecisi maçtan sonra verdiği demeçte şunu söylüyor: “Hakemler bizi doğramaya gelmiş” yani gelecek demiyor, gelmiş diyor. Bu arkadaşa 20 gün ceza. Şimdi bu reva mı? Bu ayıp değil mi? Ben size 2 tane örnek veriyorum. Kardeşim penaltı vermiyorsun bir de sırıtıyorsun. Yaş olarak ondan büyüğüm, “Saygısızlık etme bana” diyorum. Ben de spor adamıyım. Hayatımızın 30-40 senesini antrenörlüğe, sporculuğa vermişiz. Milli takımlarda görev yapmışız, biz de sporcuyuz. Sende bana saygı göstereceksin, en azından sırıtmayacaksın.
AZİZ YILDIRIM’IN KATKISI BÜYÜK
-Sayın Genel Sekreter, Kulüpler Birliği ile Futbol Federasyonu yayın ihalesinin 2017’de ele alınacağını mevcut şartların devam edeceğini açıkladı. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Yayın ihalesi gelirleri, 5 yıl evvel Başkanımız Aziz Yıldırım’ın Kulüpler Birliği Başkanı iken dile getirdiği ‘’Gelirler 400 milyon dolar’ olmalı sözünden sonra arttı ve nitekim başkanımızın girişimleri ile o dönemde gelirler 400 milyon dolara yükseldi. Şimdi Kulüpler Birliği “İhaleyi biz yapacağız’’ diyor, Federasyon destekliyor ama 2017’ye kadar sözleşmemiz var ve altı doldurulmalı şeklinde görüş bildiriyor. Yani bu projenin altını dolduracaklarmış, bunun altı 2-3 ayda doldurulur. 2017’ye kadar beklemeye ne gerek var. Digiturk biliyorsunuz artık devletin. TRT’den bir farkı yok. Ayrıca neyin altı dolu ki, mesela sen Passolig’i niye altını doldurmadan çıkarttın? Bin tane aksaklık var. Vatandaş ne ümit ediyordu Passolig’ten? O kameraları koyduk, orada küfür edenleri, terbiyesizlik yapanları tespit edecek. Onları alacak 6 ay, 3 ay ceza. Masuma bir şey olmayacak. 12 bin kişi arasında bin kişi, 300 kişi 500 kişi kaç kişiyse, babalar bakıyorlar; küfür var, kaç dakika. Tak yazıyorlar. Hepsine ceza. Üstelik bir dahaki maça da gelemiyor taraftar, oradaki 10 bin kişi. 9 bin kişi masum. Böyle adaletsizlik olmaz. Sonra benim locam var, kartlarım var, kombinelerim var. Ben sorumlu değilim, ben satın almışım kulübe hizmet vermek için. Adam “Kullanamazsın” diyor. Benim aldığım kombinelerin geçerli olması lazım. Kim alırsa alsın sorumluluğu da ona verilmesi lazım. Bunların yeniden tartışılıp düzeltilmesi lazım. Yönetmelik mi değişir ne yapılacaksa yapılması lazım. Şimdi stadı hizmete girdiği zaman Beşiktaş’ta aynı problemlerle karşılaşacak. Galatasaray’da aynı problem var. Her zaman seyirci azalacak. Bize günah değil mi? Bize karşı bunlar, sizin yolunuzu biz keseriz diye uğraşmaya çalışıyorlar. İşte bunun için de Hedef 1 Milyon Üye Projesi çok çok önemli.
BASKETBOL TAKIMLARIMIZLA GURURLUYUZ
-Mahmut Bey, Fenerbahçe Ülker erkek basketbol takımımız Euroleague’de muhteşem bir performans sergiliyor, beklentiniz nelerdir?
Basketbolda çok iyi gidiyoruz, başarıları ile gurur duyuyoruz. Yıllardır özlemini çektiğimiz Fenerbahçe Ülker’in büyük şansı var. Kadın takımımız da zaten Final Four’a yükseldi. Bu zorlu mücadelelere girdiği içinde ligde mağlubiyetler aldılar, düşüşe geçtiler. İnşallah toparlanacaklar. Erkek takımımız Fenerbahçe Ülker’de inşallah Final Four’a girecek. Grubu ilk sırada tamamlama şansımız yüksek. Grubu ilk sırada tamamlarsak diğer grubu 4. sırada tamamlayan takımla karşılaşacağız, tabii ne olacağı belli olmaz. Final Four’a girersek herkes kadar bizim de şampiyonluk için şansımız var. Şampiyon olabilecek 4-5 takım var, biz hepsini gruplarda yendik. Yenmediğimiz takım kalmadı. Özellikle Olimpiakos maçı bir dönüm noktasıydı. Antrenörümüz ve oyuncularımız özellikle bu maçlara çok konsantre oluyorlar. Ligde ise hem erkek hem bayan takımımız hep heyecanlı maçlar oynuyorlar. Geçen haftalarda uzatmalarda bir tanesini yenebildik. Bunlar da olabiliyor ama Play-Off’lara burada da birinci olarak gidiyoruz. Fenerbahçe erkek takımının bu başarısında etkenlerden biri de basketbol seyircimizin oluşması, sağ olsunlar hiç yalnız bırakmıyorlar takımlarımızı.
KOMBİNE SATIŞLARI ÇOK ÖNEMLİ
-Sayın Uslu, basketboldaki seyirci potansiyelini bu sezon futbolda çok göremedik, sebeplerini açıklar mısınız?
Sebebi belli, devamlı tribünler kapatılıyor, Passolig’te problem bitmiyor. Bin tane problem yaşadık. Kombine sahipleri gelmiyor, kombine sahipleri gelse stat dolacak zaten. Kimse bunlara dikkat etmiyor; Biz zaten 5-6 binden fazla hiçbir maça bilet satmamışız kombine dışında. Derbileri veya çok kritik bir maçı söylemiyorum, genel hatlarıyla ortalama 5-6 bin bilet satmışız. Demek ki bizim kombineleri arttırmamız lazım, bu çok önemli. Bu bütün takımlar için geçerli, herkesin kombinesini arttırması lazım. Avrupa’da statlar full oluyor, çünkü kombine sayısı yüzde yüz. Yüzde 5 falan bilet var. Yani bizim 2 bin tane bilet satmamız lazım. Kongre üyelerimiz arttığı zaman zaten öncelik kongre üyelerine. Temsilci üyelerin de avantajları var. Öncelik onlara verilecek.
AZİZ YILDIRIM ÇOK EMEK VERDİ
-Peki Mahmut Bey nasıl çözülecek bu sorunlar?
Şunu yapmaları lazım. En son Beşiktaş maçında ben Avrupa’daydım. Dönüşte Beşiktaş taraftarları, “Abi ne olacak Passolig? Biz lig maçlarına gelemiyoruz, eskiden bir kombine kart alıyorduk, abim kullanıyordu, ben gidiyordum, kız kardeşimi gönderiyordum, komşumu yoluyordum.” diyor.
Bizim Fenerbahçelilerde Almanya’dan geliyor, misafirini getiriyor, maça sokmak için binbir eziyet, yok oturma müsaadesi, yok şu, yok bu. Yapmayın bunları kardeşim. Buradaki maçları yalnız İstanbul’daki insanlar seyretmiyor. Adana’nın maçını yalnız Adana’daki insan seyretmiyor. İstanbul’da da Adana’nın taraftarı var. Adama kombine bileti verince o hakkı ver. Değiştirebilsin, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Alsın sorumluluğu, mühim olan sen orada disiplini sağla, o kart sahibini doğru dürüst kendi yerine oturttur. Bunun mücadelesini kim verdi? Hep Başkanımız Aziz Yıldırım emek verdi. Tribünlere çıktı, insanların yerine oturmasını sağladı, küfrü önledi. Başka kim mücadele veriyor. Hangi spor kulübü başkanı veriyor? Küfürle ilgili de, sizin yaşınız gelmiş 50’ye, kiminin yaşı gelmiş 35’e, benim yaşım gelmiş 60’a, sen bu insanlara ve kulüplerine verdiğin ceza ile bunları terbiye mi edeceksin? Bırakın bunları. Bırakın insanları.
E BİLET’TE ALMANYA’YI ÖRNEK ALSINLAR
Siz, kameralardan tespit edin suçu işleyene yani kişiye ceza verin. Passolig’in esprisi bu, kim küfrediyorsa al onu çek, götür cezasını ver kardeşim. Kulübün ne günahı var. Tribünün o insanların o kadar para harcamışlar. Adamın elinde kombinesi var, maça gelemiyor, Günah değil mi? Bunları çözmek lazım. Çözmek için de güzel güzel konuşmakla olmaz, oturup çalışmak lazım, çalışmak çalışmak ve yola devam etmek gerek. Çalışmadan yola devam edilmez. Lastik patlar. E bilet çıkışı normaldir. Bunu isteyenlerden birisi bizdik. Yıllardır biz bunları istedik ama biz böyle istemedik. Bunu düzeltin, düzeltilmesi lazım. Düzeltilmezse devamlı seyirci kaybederiz. Almanya’daki sistem neyse biz onu istiyoruz. Madem herkes Almanya’yı örnek veriyor. Kimlik numarasını kağıdın üzerine yazıp veriyorsun, bitti. Bu ne ya fotoğraflar resimler o geçti bu geçmedi. Mühim olan o kişiyi oraya oturttur. Amerika’da eğer siz B üst tribündesiniz. A’ya geçemezsiniz. Biz de geçiyorlar. Geçirmeyeceksin, cezasını verip iptal edeceksin. Bu insanların anlayabileceği tek şey seyirci olarak, maddi kişisel cezadır. O da kombinesini iptal edersin. Adamı küfrederken tespit edip cezasını verirsin. Bunun esprisi bu.
HER ŞEY BÜYÜK TARAFTARIMIZ İÇİN
Bu sorunların giderilmesi için daha ilkokuldan başlayarak eğitmek ve bunların yarışma olduğunu, kavga dövüş olmadığını aşılamak lazım, bu görev de Milli Eğitim Bakanlığına düşüyor. Gerçek bu. MEB, ailelerden başlayan bir süreçtir. Etraftan mahalleden başlıyor. Siz bunları yapmayın, en kısa yol olan toplu ceza verin. Günah değil mi Fenerbahçe Spor Kulübü’ne. Günah değil mi diğer kulüplere? Bu paraları nasıl toplayacağız biz. Ondan sonra da “Yanlış transfer yapıyorsunuz, paranız yok, batırıyorsunuz” eleştirileri. Olmaz. Bir taraftan biz övgüyü hak ediyoruz, bütün bu kulüpler. Biz ciddi işler yapıyoruz. Çıkıyor bir tanesi diyor ki, “Bu yöneticiler bilmem ne yapıyor?” Ben 16 sene emek verdim. Herkes burada yedek üyesi dahil, kurullar, tüm yöneticiler emek veriyor. Ben başka kulüpleri bilemem. Fenerbahçe Kulübü’ndeki her yönetici büyük emek veriyor. Severek, fedakarca, candan, kalpten, dişiyle tırnağıyla emek veriyor. Neden, taraftarını memnun etmek için. Gece, gündüz dinlemiyor. Hedef 1 Milyon Üye Projesi için özellikle Başkanımız ve yönetim kurulu üyelerimiz il, il geziyor, ilçelere gidiyor, köylere dahi gidiliyor. Kulübünün yarınları için mücadele ediyor, etmeye de devam edecek. Her şey Fenerbahçemiz için, bu büyük taraftarımız için…
-Sayın Mahmut Uslu son olarak sormak isterim: Özellikle 3 Temmuz sürecinde Kulübümüze karşı son derece acımasızca saldırılar olmuştu. Ancak, Galatasaray’ın yeni başkanı sık sık “Barış ve Dostluğu” yeniden tesis etmek yönünde söylemlerde bulunuyor. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Biz bütün kulüplere aynı mesafedeyiz. Allah’a şükür kimsenin aleyhine de bugüne kadar tek bir adımımız olmamıştır. Geçmişe bakarsanız 15- 20 yıldır Fenerbahçe camiası, Başkanı ve yöneticileri olarak; Faruk Süren, Mehmet Cansun, Özhan Ağabeyi, Alp Ağabeyi ile çok iyi ilişkiler içindeydik. Ağabeylerimiz, arkadaşlarımız ile diyaloglarımız çok iyiydi. Elbette rekabet büyüktü ancak mücadelemiz sahalarda sürdü ve bu rekabet hiçbir zaman eksik olmadı. Fakat, 3 Temmuz kumpası sürecinde yapılan birkaç bildiri, özellikle “Bu yangın üfleyerek sönmez” söylemleri ve ardından bizim varlığımızı, geleneklerimizi anlatan “Ölü evinde düğün olmaz” atasözümüzü bilmeyenler bu ilişkileri bitirdi. Şu anda da zaten 3 Temmuz sürecinin nasıl bir kumpas olduğu art arda gelen itiraflarla ortaya çıkıyor. Ayrıca stadımızda oynanan Süper Final öncesinde yenen yemekte, kupa töreninin yapılmaması yönünde mutabakata varılmasına rağmen, sonradan ısrarla kupanın sahada verilmesiyle ilgili girişimler, bunun sonucunda çıkan olaylar, ve de çocuklarımızın, kadınlarımızın, taraftarlarımızın gaza ve sert müdahalelere maruz kalması dostlukları bitirdi. Elbette, bu yaşananları ve yaşatanları ne Fenerbahçe camiası ne de Kulübümüz unutmuyor. Hiçbir zaman da unutmayacak. Ancak yeni Başkan Yarsuvat’ın bu tür gerginliklerin bitmesi yönünde gösterdiği gayret son derece sevindirici. Elbette rekabet halinde olan iki kulübün 100 yılı aşan dostluğu bir başkan döneminde bitmez. Çünkü dertlerimiz, problemlerimiz ortak. Umarız bu olumlu yaklaşımlar devam eder. (Fenerbahçe Dergisi)