Yeter artık Arda!
Ne kadar ezik insanlarmışız meğer… Ne kadar değersiz hissediyormuşuz kendimizi. Memlekette başarı hikayesi az olunca, olanın da suyunu çıkarıyoruz. Arda Suarez’le şakalaştı, Arda Pique’yle yemek yedi, Arda Şakira’ya komşu oldu, Arda takımın en sevilen futbolcusu, Rakitic’in Arda korkusu, Messi gol sevincini Arda’yla kutladı, Messi Arda’nın kulağına bir şeyler fısıldadı. SON DAKİKA! Arda Turan, Granada maçının kadrosuna da alındı. Alınacak tabii! O alınmayacak da, ben mi alınacağım kadroya? Kulüp o kadar para verip transfer etmiş, bu saatten sonra Arda’nın kadroya alınması değil, alınmaması haber olur.
Arda, Messi’ye islam’ı öğretiyor
Hele bir haber gördüm ki, akıllara zarar: Arda, Messi’ye İslam’ı öğretiyor. Arjantin’de ne yapıyorlar acaba? Dünyanın en iyi futbolcusunu çıkarmışlar. Adam önceki gün 5. Kez Altın Top ödülünü aldı. Onlar da sabahtan akşama kadar Messi konuşuyor mu? Ya da maç sonrası programa bağlayıp, “Arda’nın kulağına ne dedin Messi” diye soruyorlar mı? Arda’nın Barcelona’ya transferi büyük olay, ilk iki maçta ciddi süre alıp asist yapması küçümsenecek işler değil. Arda kendiyle ne kadar gurur duysa az; ancak saçma sapan haberlerle şişirilmesi, milli mesele haline getirilmesi de komik hatta trajikomik. Yaşam koşullarının çok ağır olduğu Afrika’dan, Latin Amerika’dan her yıl bir sürü futbolcu çıkıyor, bizden bir Arda çıkmış neredeyse milli bayram ilan edecekler. Arda’nın Barcelona’da olmasıyla abartılı övüneceğimize, 70 milyonluk memlekette neden sadece Arda diye üzülmemiz gerekiyor oysa.
Hayaller ve gerçekler
Arda, Barcelona formasıyla ilk maçına çıktığı gün, Muhammed Demirci 2. Lig Beyaz Grup’taki İstanbulspor’la anlaştı. Daha 11 yaşındayken aldığı her topta kafasını kaldırıp boştaki adamı bulan, gelişine vurmayıp uygun adama pası veren, gerçekten üstün bir futbol yeteneği ve algısı olan bir ‘çocuk’tu Muhammed. 12 yaşında Barcelona altyapısında antrenmanlara çıktı. Marca gazetesi “İşte Barca’nın yeni Messi’si” diyerek Muhammed’i haber yaptı. Hatta Brezilya’da bir site, “Geleceğin Ronaldinho’su mu, Maradona’sı mı” diye anket düzenledi. “Barcelona ona futbol eğitiminin yanı sıra genel eğitimini de kapsayacak bir burs önerdi. Onun fiziksel gelişimini sağlayacak, yeteneklerini kullanmasını öğretecek; daha da önemlisi, dünyaya ve futbola geniş açıdan bakmasını sağlayacak kültürü, kariyerini yönetecek bilinci verecek bir eğitim bursu.” Ancak bizim şark kurnazı yönetici ve menacerler ile cahil ailesi daha futbolcu olmadan şöhret olmuş futbolcu adayı için öyle şartlar öne sürdü, öyle paralar istedi ki, Barcelona vazgeçti. O zamanlar çalıştığım Milliyet’in haberine göre; o zamanki başkan Yıldırım Demirören, Muhammed için, “Eğer yıldız olacaksa burada olsun, Beşiktaş formasını giyerek büyüsün. 5 yıl sonra Muhammed Barcelona’dan 20 milyon Euro gibi rakamlara transfer olursa işte o zaman Beşiktaşlılar’a nasıl hesap vereceğiz. Ben bir gün bu görevi bırakacağım. Ama arkamdan Muhammed gibi bir oyuncuyu satmadı ve Beşiktaş’a çok büyük bir yıldız kazandırdı diye anılmak istiyorum” demiş. Sanki Beşiktaş’ın bir çocuğu yetiştirecek planlı-programlı, özel eğitime tabi tutacak bir altyapısı varmış gibi. Yetenek önemli, ancak tek başına hiçbir şey. Messi’nin belgeselini izleyenler bilir. Messi’nin minik ve yıldız takımdaki halinin, Muhammed’in o zamanki halinden hiçbir farkı yok. Messi Barcelona’da dünyanın en büyük futbolcusu oldu, Muhammed ise Beşiktaş’ta gittiği hiçbir takımda tutunamayan 2. Lig futbolcusu.
Kim suçlu peki? Herkes
Oğlunun yanından ayrılmak istemeyen, ellerine geçen fırsatın farkına varamayarak onun geleceğini harcayan ailesi. Küçücük çocuğu geleceğin Messi’si, Ronaldinho’su, Maradona’sı ilan edip, reyting uğruna programlarına çıkarıp, manşetlere taşıyan medya. Muhammed’i yetiştirecek hiçbir özel eğitim sistemi olmadığı halde, onu pazarlık masasına yatırıp, daha fazla para koparmaya çalışan Beşiktaş yönetimi. Daha 12 yaşındaki çocuğa basın toplantıları düzenletip, 12 yaşındaki çocuk üzerinden kendi reklamlarını yapanlar. Doğru düzgün maça çıkmamış futbolcuya yüksek meblağlı kontratlar sunup, hiçbir şeyi olmayan çocuğu bol paraya boğanlar. Muhammed’in boyunun uzamasını sağlayan, ama mental olarak onu hazırlayamayan Seyit Ateş. “Muhammed, Guti’nin biraz daha çabuk olanı. Guti’den daha fazla ikili mücadeleyi seviyor. Onun kadar zeki, onun kadar akıllı bir futbolcu oldu” diye açıklamalar yaparak, henüz hiçbir şey olmayan bir futbolcunun gelişimini olumsuz etkiledi; şımarmasına, kendisini dev aynasında görmesine neden oldu.
Geçmiş olsun!
“Başkalarının hatalarından ders alın. İnsan bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor” demiş Eleanor Roosevelt. “Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır” demiş Einstein. Muhammed, etrafında yıldız diye lanse edilip, kaybolan o kadar meslektaşı varken bunlardan hiç ders çıkarmamış maalesef. Keşke hiç bilmeseydik, keşke hiç fark etmeseydik onu, keşke hiçbir şeyken, çok şeymiş gibi hissettirmeseydik ona. Keşke sıradan olduğunu düşünüp, sadece topunu oynasaydı… El ele verdik ve bir yıldız daha kaydı. Geçmiş olsun!
NİLAY YILMAZ- FANATİK