Geçen sene Trabzonspor, bu sene de F.Bahçe dünya liglerinde benzeri görülmeyen toplu bir kadro değişimine gitti. Bu tablo önemli yıldızlar da alsanız, günümüz futbolunda ‘Eşyanın tabiatına aykırı’ bir durumdur. Dünyada her kulüp takımının kadro yapısına göre oturmuş bir saha içi düzeni ve oyun modeli vardır. Altyapı da aynı modelle eğitilir, sezon sonlarında da ihtiyaç olan yerlere nokta transferler yapılır.
Barcelona ve Bayern Münih’ten örnekler vereyim. Barcelona’nın müthiş pas trafiğine dayalı senelerdir devam eden oturmuş bir sistemi var. Geçen sezon yaptığı transferlere bakalım: Messi ve Neymar’ın yanına Suarez, orta sahaya da Rakitic ve de kaledeki eksikliği gideren kaleci transferi. Münih’in geçen sezon öncesine bakalım.. Teknik direktör Guardiola, Barcelona modelini uygulatıyor. Geriden başlayan pas trafiğini üçüncü bölgede pozisyon açısından daha aktif hale getirmek için sırtı karşı kaleye dönük oynama özelliği olan santrfor çok önemli. Bu yüzden çok doğru bir tercihle Lewandowski’yi aldılar. İkinci önemli transfer de pas trafiğine alışık Xabi Alanso’ydu. İşte bu tip transfer politikası ile hem kadronuzu daha güçlendiriyorsunuz, hem de oturmuş sisteminiz aynen devam ediyor.
BASİT OYUNU TERCİH ETMELİ
F.Bahçe rekor sayıda transfer yaptı. Şöyle bir düşündüm; Vítor Pereira belki de Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde 8 veya 9 yeni transferlerden oluşan bir 11 ile başlayabilir. Ama başarı şansı son derece düşük olur. İçinde yıldızlar da olsa birbirlerinin özelliklerini tanımayan, oyuncularla sahaya çıkıp başarı beklemek hayalcilik. F.Bahçe, bu seneki transfer politikası ile öncelikle düzen açısından en büyük silahını kaybetti. Takım geçtiğimiz sezon genelde çok iyi oynamasa da forvetlerin tümü fiziki tükeniş yaşasa da iki kulvarda da son ana kadar ayakta kalmasının tek nedeni ligde başka hiçbir takımda olmayan oturmuş pas trafiğiydi. Bu artı artık yok.
Bana göre en iyi teknik direktör, elindeki malzemeye göre en doğru sistemi oturtandır. Bunun dışında kafasında inandığı bilhassa riskli bir modeli kadro yapısına ters düşse de ısrar ederek uygulayanlar mutlaka başarısız olmuşlardır. Örneğin; 89’da büyük ümitlerle gelen Hiddink’in 6 ay süren F.Bahçe, Del Bosque’nin kısa süren Beşiktaş maceraları ile Rijkaard’ın G.Saray’daki hayal kırıklığı… Gelelim Pereira’ya; öncelikle kafasında inandığı riskli futbol anlayışını uygulatmayı mutlaka geniş zamana yaymalıdır. Başlangıçta top rakipteyken geride alan daraltmayı ihmal etmeyen bir takım savunmasını itibar etmelidir. Kısacası en basit oyun modelini düşünmelidir. Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarında da eski sistemi biraz olsun çalıştırabilmek için ilk 11’de forvet hattı hariç geçen seneki oyuncular ağırlıklı kurmalıdır.