Usta gazeteci Remzi Yılmaz, haftaya damgasını vuran Fatih Terim’in Alaçatı skandalı ile ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı:
İmparatorlar utanmaz!
Türkiye gün geçmiyor ki bir skandalla sarsılmasın. Son skandal ise Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in Alaçatı’da mekan basması oldu. Konuyla ilgili okuduğum yazı ve haberlerde gördüm ki, yazarından muhabirine, hemen hemen tüm medya ilk defa bir konuda fikir birliği içindeydi. O da Terim’in yaptığı hareketin ne kadar yanlış olduğuydu.
Pireyi deve yapmayı çok iyi başaran medyamız, her nedense Terim’i eleştirirken o kadar da insafsız davranmadı. Sokak kavgalarında bile kavgayı yapan sıradan insanların gelmişi, geçmişi en dramatik en komik yönleriyle ele alınırken, Terim’in ‘Edepsiz davete icabet’ olayında bu hassasiyeti göremedik. Mesela Bodrum’dan Alaçatı’ya gelirken hangi durakta indi, gelirken pilotla neler konuştu gibi ayrıntıları maalesef göremedik. Oysa Terim basın toplantısında kendisi açıkladı: “Alaçatı’da havaalanı vardı da biz mi gitmedik!”
Terim haklıydı! Alaçatı’da havaalanı olmadığını spor medyasının bilmesi gerekmiyor muydu?
20 METREYE GİDEMEDİNİZ AMA…
Basın toplantısında kimse şu soruyu sormadı: Hocam, aynı uçağın içinde, milli takım kaptanı 20 metre arkanızda yaşlı bir gazeteciyi tartaklarken kılınızı kıpırdatmadınız da kilometrelerce uzaktaki olaya müdahale etmek için nasıl harekete geçtiniz?
Basın toplantısını hemen hemen tüm televizyonlar canlı verdi. Öyle ya İmparator, çıktığı seferin ayrıntılarını anlatıyordu. Devletin bekası için yaptığı icraat oldukça önem arzediyordu.
1529 yılında, o dönemin Osmanlı İmparatoru Kanuni Sultan Süleyman Avusturya Arşidüklüğü’nün başkenti Viyana’yı kuşattıktan sonra bir basın toplantısı düzenleseydi o toplantıyı da canlı yayınlamaz mıydı dönemin medyası?
Terim de zaten ‘İmparator’unvanının gereğini yerine getirmek için en yakınındaki damatlar ordusunu alıp gitmemiş miydi ‘Alaçatı’ kuşatmasına?
Viyana 1683 yılında, 4. Mehmet tarafından bir kez daha kuşatıldı. Terim de ‘Aynı şey yine olsa yine yaparım’ derken Osmanlı tarihini ne kadar iyi bildiğini anlatmaya çalışıyor, ancak ya ikinci kuşatmanın birincisinden 154 yıl sonra yapıldığını bilmiyor, ya da ömrünün ikinci kuşatmaya yetmeyeceğini hesaplayamıyordu.
Ama olsun, Mustafa Denizli Fenerbahçe’nin başındayken 5 artı 1 kuralını ihlal edip 6 yabancı futbolcuyu aynı anda oynattığı için Beşiktaş’a karşı hükmen mağlup ilan edilmesine karşı ‘onu da ben mi hesaplayacağım’ diyerek savunmasını yapmıştı.. 2. kuşatmaya ömrünün yetip yetmeyeceğini de Terim mi hesaplayacaktı, yardımcıları ne iş yapıyordu ki?
İSTİFA ETMELİYDİ
Medeni toplumlarda, bir yetkili, makamına yakışmayan bir skandala sebep olup, olay kamuoyuna yansıyınca görevinden istifa eder. Terim ise basın toplantısı yaparak sözüm ona kamuoyundan özür diliyor. Özür açıklaması yapmak yerine gidişinin ne kadar haklı nedenlere dayandığını anlatmaya çalışıyor.
Duayen yazarımız Atilla Gökçe çok yerinde bir soru soruyor: Yolda giderken, öfkeniz geçmedi mi? Araçtakiler sizi yoldan döndürmek için çaba sarf etmedi mi?
Yanıt tam kendisine yakışır nitelikte: “Ben bir iş için yola çıktığımda, artık beni kimse yolumdan döndüremez..” Doğru ya, İmparator Kanuni Sultan Süleyman’ı ‘Viyana Kuşatması’ seferinden döndürmek için Vezir-i Azam az mı dil dökmüştü zamanında?
Basın toplantısında mekanı ‘kuşatılan’Kebapçı Selahattin’in, Terim’in araya hatırlı kişiler koyduğunu ve çok kez arandığını söylediği hatırlatılıyor kendisine.. Yanıt ise ilginç: ‘Terim geliyorsa kaç’demişlerdir. Sahi 1. Viyana kuşatması öncesinde, Avusturya Arşidükü’ne Kanuni Sultan Süleyman tarafından elçi gönderilip ikaz edilmemiş miydi?
Bizler babasına ‘Kral sensen ordunun başına geç, yok kral bensem o zaman emrediyorum, ordunun başına geç’ diyen bir ceddin torunlarıyız. Terim de zamanında başkanını ‘yel gayadan ne aparır’ sözleriyle yanıtlamamış mıydı?
Kimse Terim’i suçlamasın. Açın Osmanlı Tarihini bir okuyun. Akdeniz’i Türk gölü haline getiren imparatorlarımız neler yapmışlar? Dönemimizin İmparatoru(!) Fatih Terim de atalarının izinden gidiyor.
Fakat Terim yaşından mütevellit, tarihimizin bazı önemli ayrıntılarını unutmuş olsa gerek. Haddimize değil ama biz hatırlatalım: Hiçbir Osmanlı İmparatoru, yaptığı bir icraat sonrası ‘Bu fotoğrafın içinde olmaktan utanıyorum’ dememiştir.
Çünkü onlar gerçek imparatorlardı ve gerçek imparatorlar utanılacak bir şey yapmazlar…