TSA yazarı Remzi Yılmaz, internet medyasını eleştiren bir yazı kaleme aldı:

Merakı paraya çevirmek Fair Play’e sığar mı?

İnsanoğlu, doğanın neredeyse bütün sırlarını çözmüş, bütün kaynaklarından yararlanmayı bilmiş ve bu kaynakları hızla tüketmesine rağmen her geçen gün yeni bir yöntem bularak gelişimini hızla sürdürüyor. Örneğin neredeyse tüm ülkeler rüzgar enerjisini elektriğe çevirirken, İskandinav ülkeleri işi biraz daha ileriye taşıyarak dalgalardan elektrik üretmeye başlamış. Artık güneş enerjisinden üretilen elektrik sayesinde, yollarda hızla giden bir elektrikli kamyon, aynı anda kendini asfalttaki sistemden şarj edebiliyor.

Peki tüm dünya tükenmekte olan doğal kaynaklara alternatifler arayıp yeni yollar bulurken biz ne yapıyoruz?

Onlardan geri kalacak değiliz ya, bizim de kendimize göre yollarımız var elbette. Biz de artık gelir ede etmek için interneti kullanıyoruz. Bunların en başında da google’ı kullanarak para kazanmak geliyor. Nasıl mı?

Google’a yazdığınız herhangi bir konu için, hakkında hiçbir bilgi içermeyen, ancak sadece sizin merak edip araştırmakta olduğunuz bilginin etrafında dolaşan başlıklar görürsünüz. İster istemez ilk bulduğunuza tıklarsınız, çünkü aceleniz vardır ve o bilgiye en kısa yoldan ulaşmanın peşindesinizdir.

Üstelik o tıkladığınız sayfa, belki de Türkiye’nin en büyük basın-yayın kuruluşlarından birinin adını taşıyordur.

Örneğin bu soru, Galatasaray’ın Avrupa Ligi ön eleme maçında Azerbaycan’ın Neftçi takımıyla oynayacağı karşılaşmanın hangi kanaldan yayınlanacağı olsun. Yandınız. Maça ilişkin tüm detaylar öyle sıralanmıştır ki, bu kadar bilginin arasında maçın yayınlanacağı kanal mutlaka vardır diyerek okumaya, tıklayarak ilerlemeye devam edersiniz. İşte o her tıklamanızda sayfasına girdiğiniz yayın kuruluşu para kazanıyor.

Buraya kadar sorun yok. Madem bir hizmet veriyor, kazansın. Ama siz neredeyse tüm sayfayı okuduğunuz halde o asıl aradığınız soru ‘maçı hangi kanal veriyor?’ bilgisine ulaşamayabilirsiniz.

Sizi oltanın ucundaki yeme ulaşmak için fırlayan sazan gibi çırpındıran bu Türkiye’nin en saygın basın-yayın kuruluşu, bunu yaptığı için herhangi bir ceza alır mı? Bu konunun yasada yeri var mı yok mu bilmiyorum, ama sırf bunun peşine düşüp hakkını arayacak, buna zaman ayıracak insan olmadığından eminim.

İnsanların merakından yararlanma konusunda başka birçok yöntem var ve her geçen gün de bu konuda kendilerini geliştiriyorlar. Bir tanesi de herkesin bildiği ve sosyal medyayı kullanan hemen herkesin mutlaka rastladığı “O yıldız, o şehir, o başkan o vs” tarzı haberler.

“O kentte korkunç yangın…” başlığıyla paylaşılan haberi tıkladığınızda, sizinle hiç mi hiç ilgisi olmayan, dünyanın belki de adını ilk kez duyduğunuz bir kentinde çıkan yangına ulaşmış olabilirsiniz. Ama habere ulaşana kadar yaptığınız tıklamalar, kumbaraya atılan bozuk paranın çıkardığı ses gibi o paylaşımı yapan kurumun kasasına düşüyor. Siz, büyük merak uyandıran bilgiye ulaştığınızda, içinizden ne geçiyor bilmiyorum, onlar da bilmiyor ama tahmin ediyorlar. Olsun, onlar para kazanıyor ya siz ona bakın.

Bazı yayın kuruluşları işi o kadar aymazlığa getirdiler ki Türkiye’nin deprem olmuş bir bölgesinde yaşanan can kaybı için bile “o kentte kaç kişi öldü?” sorusuyla karşınıza çıkabiliyorlar. Yani ölümden bile para kazanıyorlar. 

İnternetin Türkiye’de henüz kullanılmadığı dönemlerde, bunun başka bir versiyonunu TV kanalları yapıyordu. Bir akşam bir kanalda spor programını izlerken, her konu değiştiğinde ekrana “Azız Yıldırım, Galatasaray Başkanının sözlerine nasıl yanıt verdi? Az sonra!” diye, ardı ardına spot veriliyor, bir spor basını çalışanı olarak beni adeta ekranın başına kilitliyordu. Eyvah yine kavga büyüyecek endişesiyle ekran başında gece saat 02.00’ye kadar bekledim. Program ilerledikçe her spotta merak biraz daha arttı. Kapanışta programın sunucusu, hiç utanmadan “Aziz Yıldırım Galatasaray başkanının sözleriyle ilgili soruları yanıtsız bıraktı” diyerek veda etti.

Ömrünü bu mesleğe adamış birisi olarak, bu sistemin bir bilgi kaynağı olduğu ve doğru bilgi vermemiz gerektiği konusunda eğitimler aldım. Bu konudaki tavrım hala ve ısrarla aynı.  

Ama şu an üniversitelerin Basın Yayın Yüksekokullarında ne öğretiyorlar merak ediyorum. Hadi bir site bu sorunun cevabını da versin ve böylece benden ‘tık’ alsın. Sizi bilmem ama ben artık o şehir, o yıldız, o ünlü diye başlayan, insanın merakını paraya çevirmek için kullanılan başlıkları tıklamıyorum. Memleketim Bartın’ın resmini koyup, “O kentte kimler Covid-19’a yakalandı?” diye sorsa bile.

Önceki İçerikSivasspor 3 gol attığı maçta Villarreal’den puan alamadı
Sonraki İçerikTGC: Gazeteciler yıpranıyor, basın kartı şartı kaldırılsın

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz