“Şam Şeytanı” hedef büyüttü, Spor Bakanlığı’nı isteyebilir!
Yeniçağ yazarı Burhan Ayeri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Parkasız Deniz Gezmiş” benzetmesi yapan Rıdvan Dilmen hakkında ilginç bir iddiada bulundu.
28 yıl önceki olaya gönderme yaparak “Bülent Ersoy’un tanımlamasıyla ‘Şam Şeytanı’ yeni planlar peşinde” diyen Ayeri, “Yakın zamana kadar ‘TFF Başkanlığı’na talibim’ diyordu. Şimdi bakarsınız hedef büyütüp TBMM çatısı altına girer. Spor Bakanlığı’nı isteyebilir!” ifadesini kullandı.
Burhan Ayeri’nin, “İslam’ın Kılıcı Mustafa Kemal” başlığıyla yayımlanan yazıdının ilgili bölümü şöyle:
Rıdvan Dilmen’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı “Parkasız Deniz Gezmiş” yakıştırması başını ağrıtmaya devam edecek. Bakıyorum millet Veis Ateş’in “Akılda Kalan” adlı programını baz almakta. Oysa ondan birkaç gün öncesi var. Dilmen’i “Zirvedekiler”de de izlemiştim. TRT Spor’daki bu yapımda Mustafa Denizli, Rıdvan Dilmen, Levent Özçelik sözde futbol yorumculuğu yapıyorlar. Bizim Şeytan daha orada “girizgâh yapmıştı”. Hatta Denizli ve Özçelik şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar. Ses çıkartmadılar. Dilmen efendi, sanırım bu sessizliği onay anlamında yorumladı. HaberTürk de bildiğiniz gibi işi büyüttü.
Bülent Ersoy’un tanımlamasıyla “Şam Şeytanı” yeni planlar peşinde. Yakın zamana kadar “TFF Başkanlığı’na talibim” diyordu. Şimdi bakarsınız hedef büyütüp TBMM çatısı altına girer. Spor Bakanlığı’nı isteyebilir!
– Evet… (Gülüyor)Anlatır mısınız, neden kavga etmiştiniz?
– 1988-89 yılında şampiyon olduk. Takım olarak Hıdivr Kasrı’na yemeğe gittik. O yemeğe İbrahim Tatlıses de geldi. Bir ara İbrahim Bey yanıma geldi ve “Kaptan, gel yarın Maksim’i kapatalım, eğlenelim” dedi. Ben de “tamam” dedim. Hemen arkadaşlarla bir organizasyon yaptık ve Maksim’i kapattık. Fenerbahçe camiasıyla birlikte oturuyoruz. Bülent Hanım sahne aldı. Yanımda da Zeynep Değirmencioğlu oturuyor. Dönüp ona, “Abla, ben Bülent Ersoy’a nasıl hastayım anlatamam. Sesine çok hayranım” dedim. Bülent Hanım onu dinlemediğimi zannedip çok rahatsız olmuş. Sahnede bana dönüp, “Şeytan mısın, Şam şeytanı mısın nesin, susar mısın?” dedi. Ben bir kötü oldum. Kendi kendime kurdum, kurdum. Bu arada kendisi kostüm değiştirmek için ara verdi, tekrar sahneye çıktı. “Biz Ayrılamayız” şarkısını söylemeye başlayınca ben önümde duran şarap bardakları, bira şişeleri ne varsa sahneye fırlattım. Tabii kendisi hemen sahneden indi, ben de çekip gittim. Sonra daha ilginç bir şey oldu. Bu olaydan kısa bir süre sonra ben İsviçre’ye ameliyata gittim. Kendisi yine Fenerbahçe’nin bir gecesinde sahneye çıkmış ve benim ameliyat olduğumu duyunca, “Allah’ın tokatı yok işte” demiş. Öyle dediği anda, bütün camia masaları, sandalyeleri sahneye fırlatmış. Yani onunla aramızda böyle tatsızlıklar oldu. Sonra benim Köyceğiz’de Haydar Ağabey diye bir ağabeyim vardır. Hayatımdaki en iyi dostlarımdan biridir kendisi. Bülent Hanım, bir ara Haydar Ağabey ile ticari ortak olmuştu. O vesileyle barıştık. Sonra da unuttuk gitti zaten. Aramızda hiçbir sorun yok. Severek dinlerim kendisini. Bu hikayeyi de kitabımda anlatıyorum.