Hürriyet gazetesinde uzun yıllar Fenerbahçe muhabirliği yapan Sadi Kemal Yaşar, 2005’teki Appiah haberinin perde arkasını ve yaşadıklarını yıllar sonra yazdı:
Bir transfer öyküsü
Yıl 2005
Çocukluk arkadaşlarım ile Kumkapı’da buluştuk.
Sohbet yeni başlıyor.
Telefonumun zili çaldı.
– Alo
– Merhaba Sadi
– Merhaba, hayırdır
– Sana bomba bir haber
– Neymiş o haber?
– Appiah Fener’de
– Yok artık
– Vallahi, iş sadece imzaya kaldı
– Yazıyorum
– Yaz
Bu konuşmanın ardından Hürriyet Gazetesi Spor Müdürü Sevgili Esat Yılmaer’i aradım.
– Abi, Appiah bitmiş.
– Ciddi misin?
– Sağlam yerden geldi.
– Güvenebilir miyiz?
– Yani
– Fener’de rota Appiah başlığıyla yazdır haberi
Hemen gazeteye döndüm, sevgili Adil Demirçubuk’a haberi yazdırdım. Ertesi gün 9 sütuna manşet.
Buraya kadar sıkıntı yok.
Ertesi sabah gazetenin gündem toplantısında konu Appiah. Ertuğrul bey (Özkök) Esat abiye (Yılmaer) “bu haber sadece bizde var. Hiç bir gazetede yok” diye yorum yapıyor.
Esat abi, “Sadi almış haberi, sağlam kaynaktan gelmiş.
Bir gün sonra spor sayfasında bu kez “Appiah’ta sıkı pazarlık” başlığı var.
Diğer gazetelerde yine tek kelime Appiah yok.
Üçüncü gün bir kaç gazetede alt başlıkta Appiah’ın adaylardan biri olduğu yazıyor.
Esat abi yazı işlerine karşı zorda olmasına rağmen yine delilik duruyor.
Dördüncü gün Fenerbahçe yönetiminden resmi açıklama geliyor ve Appiah’ın dört adaydan birisi olduğu vurgulanıyor.
Bu gelişmenin ardından Esat abi ve ben oldukça rahatlıyoruz.
Şimdi gelelim perde arkasında yaşananlara…
Büyük bir gizlilikle sürdürülen transfer medyaya sızdığı için Başkan Aziz Yıldırım inanılmaz gergin günler yaşıyor. Yönetim kurulu toplantısında herkesin gözünün içine baka baka “Bu haberi eğer bizim içimizden birisi sızdırdıysa yazıklar olsun” yorumu yapıyor.
Herkes birbirini suçlamaya başlıyor. Köstebeğin kim olduğu araştırılıyor. Başkan Yıldırım “Bu haberi kim sızdırdıysa onu bulup deşifre edeceğim” tehdidini savuruyor.
O dönemin teknik direktörü Christoph Daum’ın yardımcısı Murat Kuş, olayı her anlattığında aynı tedirginliği yaşıyor. Sabah gazetede haberi gördüğünde ne kadar endişelendimini anlata anlata bitiremiyor. Kuş, “Gazeteyi elime aldığımda Appiah ismini okudum ve şoka girdim. Çünkü olayı bilen 3 kişiden birisiydim. Tam elimi telefona attım benden önce başkan aradı ve ‘Biliyorum, seninle ilgisi yok, rahat ol haberi kimin verdiğini ortaya çıkaracağım’ ifadesini kullanınca rahatladım” diye özetliyor.
Dönemin idari menejeri Volkan Ballı o günkü koşullarda aynı tedirginliği yaşayan diğer isimlerden birisi.
Transfer resmiyet kazandıktan sonra Sabah gazetesindeki değerlendirmede unutulmayacak. Üç gün boyunca tek kelime bu transferden bahsetmeyen Sabah, dördüncü gün “uçaktan atlarız haber atlamayız” yorumunu yapmıştı.
Bitmedi…
Her gün bir başka yönetici veya başkana yakın bir isim bana habere kimden aldığımı soruyor. Hepsine aynı şekilde “Ben haber kaynağımı eşime bile söylemem” cevabını veriyorum.
Günler birbirini kovalıyor Almanya kampına gidiyoruz. Takım kaptanı Ümit Özat ile diyaloğumuzun bir hayli iyi olduğu günler. Köln’deyiz, sabah antremanı başlamak üzere. Kaptan sahaya çıkarken gazetecilerin bulunduğu bölüme dönerek, “Sadi Kemal Yaşar yalan transfer bombasını patlattın. Helal olsun sana. Kimden aldın haberi?” diye seslendi.
Espiri olsun diye “senden” cevabını verdim.
Ümit her zamanki gibi bozuldu hatta birkaç gün de bana tavır yaptı. Aradan iki yıl geçti bir Antalya kampındayız. Sevgili Nihat Özdemir’in otelinin antrenman sahasına gittik. Nihat abi teras katından bana seslendi ve yanına davet etti. Sevgili Yusuf Kobal ile birlikte yukarıya çıktık.
Konu döndü dolaştı yine Appiah’ı geldi. Nihat abi kulağıma, “Sadi artık yarıda kaldı, bu haberi sana kim vermişti” diye sordu.
Hiç düşünmeden “Nihat abi eğer haberi sana kimin verdiğini söylersem senin bana itimadın kalmaz. Zira bugün bir başkasını sana söyleyen yarın da seni bir başkasına söyler” diye kıvrak bir cevapla olayı kapattım.