Hürriyet gazetesi yazarı Serhan Asker, NTV Spor’da yaşanan gelişmeleri yazdı:
Gazap Üzümleri’nden NTV Spor’a…
Yer Kaliforniya. 1930’lu yıllar. Binlerce aile büyük umutlarla yollara düşüyor. Kavurucu çöl sıcaklarına aldırmadan. Tek amaçları ayakta kalabilmek. İşte bu yörüngede Joad ailesinin sıra dışı mücadelesi anlatılır John Steinbeck’in Gazap Üzümleri’nde.
Gazap Üzümleri, bir dayanışma destanıdır. Ekonomik dar boğaza giren bir ailenin var olma ve örgütlenmesinin destanı.
Hayatlarını tarımla geçiren yoksul halk, traktörün kullanılmaya başlanmasıyla işverenin gözünden düşer ve umuda yolculuğa çıkar. Külüstür bir kamyonla maceraya giren Joad ailesinin başına gelmeyen kalmaz. Anne Joad’ın yaşanan bütün felaketlere rağmen ailesine bir kartal gibi sahip çıkışı onu edebiyat tarihinin en büyük roman karakterleri arasına yerleştirir.
Kampta bütün ailesine cansiperane sahip çıkışı bir annelikten çok öte bir duruş.
Sonbahar gelince su taşkınları yaşanır ve kamptakiler perişan olur. Tom’un hamile kardeşi Rose bu olumsuzluklardan dolayı bebeğini ölü doğurur. Kamyonları kullanılamaz hale gelen Joadlar bu kampta da daha fazla kalmak istemez ve yaya olarak oradan da ayrılır. Yolda ambar gibi bir yerde barınan bir baba ile oğula rastlarlar. Adam açlıktan ölmek üzeredir. Bebeği öldüğü için emziremeyen Rose, memelerinden süt sağar ve ölmek üzere olan adama içirerek onu kurtarır. Ve bu olay Joad ailesinin ayağa kalkışıdır.
Ya Garbriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlığı’ndaki Anne Ursula’sına ne demeli?
Buendia ailesinin dağılmaması için gösterdiği özveri kitabı okuyanların hafızasından asla çıkmaz. O da çocukları, kocası ve tüm ailesi için bir kartal pençesi.
Yaşamının son aylarında, geceliğinin içinde kaybolan bir kiraz çekirdeğine döndüğünde bile tek derdi ailesinin ödenmeyen borçlarıydı. Kimsenin bilmediği altınların yerini gösterir ve rahatlar.
PIRIL PIRIL BİR KADRO
Kuruluşundan bu yana Fuat Akdağ önderliğindeki pırıl pırıl kadroyla Türk sporuna kattığı seviyeli içerik ve programlarla önemli bir markaya dönüşen NTV Spor’un kapanacağına dönük haberler beni bu iki dev yapıta götürdü. Anne Joad ve Ursula Buendia’nın ayakta tuttugu aile gibi NTV Spor da ayakta kalmalı. Yaşamalı…
MARADONA 26 YAŞINDA BIRAKABİLİR MİYDİ?
Bu güzide kanalın yaşaması Türk sporu açısından hayati önemde. Olmasa da olur mu? Elbette olur. Eleştirilecek yanı yok mudur? Olmaz mı? Ama sporsever olarak bir defineci titizliğiyle aradığımız kalite ve seviyeli yayıncılık beklentimiz ne olacak. Böyle bir kapama -şayet olursa- aklıma şunu getiriyor. Meksika’da 1986 Dünya Kupasını henüz 26 yaşındayken havaya kaldıran Maradona’nın kupayı aldıktan sonra FIFA Baskanı Havelange’ın kulağına “Bırakıyorum futbolu” demesini.
DOĞUŞ GRUBU’NUN SPOR AŞKI
Düşünsenize bütün dünya Maradona’nın bu zamansız veda kararına nasıl itiraz ederdi. İşte biz de NTV Spor’daki bu plana karşı çıkmalıyız.
Kanal’ın sahibi Ferit Şahenk Türk sporuna maddi manevi gönül vermiş bir iş adamı. Garanti Bankası yıllardır kadın ve erkek basketboluna kaynak aktarıyor. F.Bahçe ile yapılan sponsorluk anlaşması 30 milyon dolarlık. En önemlisi Avrupa şampiyonu Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takımımızın arkasındalar.
Böyle bir ayrılık olmamalı. Hani Nazım Hikmet diyor ya; “Kelime hazinem o kadar genişti ki senin bir kelimene yetemedim. Git ne demek sevgilim.”
Bu zamansız gelişme karşısında futbol severlerin şu dizelere sığındığını hissediyor gibiyim.
Ne Stainbeck ne de Marquez Gazap Üzümleri ve Yüzyıllık Yalnızlık’ı yarım bırakmadı. Yüzyıllık Yalnızlık parasızlıktan Arjantin’deki yayınevine Marquez’in evindeki telefon ve ütüyü Meksika Postanesi’ne rehin vermesiyle gönderilebildi. 2008’de yazılmaya başlanan NTV Spor romanı da yarım bırakılmamalı.