Şike davası’nda gerekçeli karar açıklandı

Futbolda şike iddialarına ilişkin Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 36 sanığın beraat ettiği davada gerekçeli karar açıklandı.

Gerekçeli kararda, “5237 Sayılı TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen ’örgüt’ suçunun kanundaki tarife uygun, Yüksek Yargıtay’ın da birçok kararlarında bahsettiği üzere örgütün soyut bir birleşme olmadığı, örgütün kabul edilebilmesi için üye sayısının en az 3 kişi olması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gerekir. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da aranmaktadır. Örgütün yapılanmasında en az 3 kişi ve daha fazla kişinin sistemli ve hiyerarşik bir biçimde bir araya gelmesi gerekmektedir. Örgüt liderinin üyeler üzerinde hakimiyeti, yaptırım gücünün bulunması, planlı yürümesi, üyelerin suç işlemek için anlaşmaları ve bu yönde irade birliği gerekir” denildi.

“BAŞKAN’IN DİĞER ÜYELER ÜZERİNDE BİR AĞIRLIĞININ OLMASI, ONLARA SÖZ GEÇİRMESİ NORMALDİR”
Suç örgütünün şartlarından birinin de süreklilik olduğu belirtilen gerekçeli kararda, Aziz Yıldırım’ın konumuna bakıldığında, 1998 yılından beri Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı’nı yürüttüğü hatırlatılarak, “Fenerbahçe kulübü, Türk futbolunda ’4 büyükler’ diye tabir edilen kulüpler arasındadır, diğer büyük kulüpler gibi büyük bir taraftara sahiptir, bulunduğu şehir olan İstanbul iline bağlı olmayıp, tüm Türkiye’de taraftara sahiptir. Bu ölçüde de, Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Spor Kulubü ile tanınmış ve özdeşleşmiş bir kişidir. Diğer örgüt üyeleri ise Fenerbahçe Spor Kulübü’nde yönetici durumundadırlar. Fenerbahçe bir spor kulübüdür. Bütün spor kulüplerinde başkanın diğer üyeler üzerinde bir ağırlığının olması, onlara söz geçirmesi normaldir” ifadelerine yer verildi.

“YETERLİ VE KESİN DELİL BULUNMADIĞINDAN, AZİZ YILDIRIM’IN BERAATİNE KARAR VERİLMİŞTİR”
Gerekçeli kararda, “Örgüt başkan ve üyelerine bakıldığında, örgüt başkanı Aziz Yıldırım ve üyelerinin kulüp yöneticileri oldukları, bu haliyle zaten mevcut düzenli işleyen, yasa gereği kurulan bir kulüp ve yönetimi vardır, yönetimle idaresine bakıldığında kendi içinde bir bütünlük, bir birlik ve hatta bir hiyerarşi bulunması gerekir. Bu nedenle örgütün varlığı somut olayımızda düşünülemez ve kabul edilmeyeceğinden, örgüt suçundan sanık Aziz Yıldırım’ın cezalandırılmasını gerektirir mahiyette yeterli ve kesin delil bulunmadığından beraatine karar verilmiştir” denildi.

“BU TARİHLERDE ŞİKE VE TEŞVİK FİİLLERİNİN TÜRK CEZA KANUNU’NDA (TCK) VEYA BAŞKA BİR ÖZEL YASADA SUÇ OLARAK DÜZENLENMEMİŞTİR”
Olgun Peker ve ona bağlı kişilerin illegal bir oluşum içerisinde bulunup bulunmadıklarının tespiti amacıyla 8 Aralık 2010 tarihinde iletişim tespiti ve kayda alınmasına karar verildiği, Aziz Yıldırım’ın da 17 Şubat 2011 tarihinde iletişimin tespiti ve kayıt altına alınmasına karar verildiği hatırlatıldı. İlk iletişim tespitinin ve kayda alınmasının 8 Aralık 2010 tarihinde olduğu ifade edilen gerekçeli kararda, “Bu tarihlerde şike ve teşvik fiillerinin Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) veya başka bir özel yasada suç olarak düzenlenmemiştir” denildi.

“ŞİKE VE TEŞVİK FİİLLERİNİN 14 NİSAN 2011 TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN 6222 SAYILI YASAYLA DÜZENLENMİŞ VE SUÇ SAYILMIŞTIR”
“14 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’dan önce yukarıda da belirtildiği gibi TCK’da ve ceza hükmü içeren özel yasalarda şike ve teşvik primi fiillerinin bu adla suç olarak düzenlenmemiştir” denilen gerekçeli kararda, “6222 sayılı yasadan önce suç oluşmadığından ve sanıklar hakkında başlatılan ve yürütülen teşvik primi ve şike suçunun Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 135. maddesinde sayılan katolog suçlardan da olmadığı, bu tarihten önce bir kısım sanıklar hakkında ’Nitelikli dolandırıcılık’ suçunu düzenleyen TCK’nın 158. maddesinden kamu davasının açıldığı ve sonuçlandırıldığı, şike ve teşvik fiillerinin 14 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6222 sayılı yasayla düzenlenmiş ve suç sayılmıştır” ifadelerine yer verildi.

“HAKİM KARARI OLMADAN TELEFON DİNLENEMEZ, İZLENEMEZ”
“Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 135. ve 140. maddeleri gereğince hakim kararı olmadan suçla ilgili telefon dinlenemez, izlenemez” denilen gerekçeli kararda, yine suç örgütü üyeleri ile bilerek ve isteyerek örgüte yardım edenlerin telefonlarının da dinlenemeyeceği ve haklarında teknik takip yapılamayacağı, bu yolda edilen delillerin yargılamada kullanılamayacağı hatırlatıldı.

“BU KANUN ÖNCESİNDE FİİLLERİN SUÇ OLMAMASI SEBEBİYLE YAPILAN DİNLEMELER HUKUKA AYKIRI DİNLEMELERDİR”
Gerekçeli kararda, “Şike ve teşvik primi suçu Türk Ceza Kanunun’da veya başka bir yasada suç olarak düzenlenmediği, şike ve teşvik primi verme fiileri 14 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6222 sayılı kanunla suç olarak tanımlanmıştır. Bu kanun öncesinde fiillerin suç olmaması sebebiyle yapılan dinlemeler hukuka aykırı dinlemelerdir. 6222 Sayılı Kanun’un 23. maddesi uyarınca iletişimin dinlenmesi tedbirine başvurulabilmesi için usulüne uygun dinleme kararı gerekir” denildi.

“HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK DELİL BULUNMADIĞINDAN BERAATLERİNE KARAR VERİLMİŞTİR”
“14 Nisan 2011 tarihinden önce şike ve teşvik primi verme fiillerinin bir suç örgütünün amaç suçlardan birisi olarak işlenmesi halinde de iletişimin dinlenmesi tedbirine de başvurulamaz” denilen gerekçeli kararda şu ifadelere yer verildi:

“Örgütün varlığı iddiası ile yapılan iletişimin tespiti sonucunda elde edilen katolog kapsamına giripte örgütün amaç suçları içerisinde yer almıyorsa CMK’nun 138/2. maddesinde düzenlenen ’tesadüfi elde edilen delil müessesesinin tatbiki yoluna gidilmesi, yeni bir dinleme kararı alınması, aksi halde elde edilen dinleme tapeleri, yeni bir suç durumunun başlamasına dayanak tutabilir. Yargılamada delil olarak kullanılamayacağı ve yeni bir dinleme kararının alınması gerekir. Dosya kapsamından da görüleceği üzere 14 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6222 Sayılı Yasa gereği yeni bir tedbire başvurulmadığı, bu tarihten önce başlatılan dinleme kararlarına devam edildiği, bu nedenle mahkememizce usulsüz yapılan dosyada mevcut dinleme ve izleme kararlarının hükümde kullanılamayacağı ve esas alınamaz. Bu nedenle şike nedeniyle yargılanmakta olan Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının şike ve teşvik primi verme suçundan cezalandırılmasını gerektirir dosyada yeterli kesin, her türlü şüpheden uzak delil bulunmadığından beraatlerine karar verilmiştir.”

Gerekçeli kararda, Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 17 Ocak 2014 tarihinde Şike Davası’nda kısmen onama, kısmen bozma kararı verdiği anımsatıldı. Yargıtay’ın onama kararında, telefon dinlemelerinde elde edilen kayıtların tek başına mahkumiyete delil teşkil edeceğini belirttiği hatırlatıldı.

“YARGITAY’IN GÖZÜNDEN KAÇMIŞ OLABİLECEĞİ KANAATİNE VARILMIŞTIR”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay Ceza Dairelerinin usulsüz dinlenen tapelerin delil olarak değerlendirilemeyeceğine dair bir çok kararı bulunduğu ifade edilen gerekçeli kararda, “Yargıtay 5. Ceza Dairesi, somut olayımızda şike ve teşvik primlerinin suç sayılmadığı zamanda alınan dinleme kararlarının ve Yargıtay onama kararında belirtilen gerekçelerle delil sayılacağı hususunun belirtilmesinin, Ceza Genel Kurulu ve diğer daire kararlarıyla tamamen uyuşmamaktadır. Yüksek Yargıtay’ın bu kararları ile Ceza Muhakemesi Kanunu ve 14 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6222 sayılı yasanın 23. maddesindeki aykırılığın muhtemelen Yüksek Yargıtay’ın gözünden kaçmış olabileceği kanaatine varılmıştır” denildi. (milliyet)

Önceki İçerikGalatasaraylı eski yönetici: Aziz bunu hep yapar…
Sonraki İçerikFenerbahçe yoluna tek tek kazanarak devam ediyor: 1-0…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz